İstanbul’un yanı başındaki ilçelerde üretilen tarım ürünleri çoğu zaman görmezden gelinir. Gereken önemi ve değeri bulmaz. Her şeye rağmen İstanbul’da da çiftçiler var, üreten ve tarımı ayakta tutmaya çalışanlar var.
İstanbul için, finans merkezi, ticaret merkezi, lojistik merkezi, kültür başkenti ve daha birçok tanımlama yapılır. İstanbul denilince nedense tarım akla gelmez.
Tarım ve gıda denildiğinde İstanbul’un “üretici” kimliği değil, “tüketici” kimliği öne çıkar. Resmi rakamlarla 16,6 milyon nüfuslu İstanbul, gerçekten de büyük bir tüketim merkezi. Anadolu’dan, Trakya’dan İstanbul’a her türlü tarım ve gıda ürünü taşınır. Büyük bölümü burada tüketilir. Hammadde olarak İstanbul’a getirilen ürünler burada işlenerek ülke genelinde tüketime arz edilir. İhracatı yapılır. Aynı zamanda dünyanın pek çok ülkesinden İstanbul’a gıda ve tarım ürünü ithal edilir.
Bütün bu gelişmeler yaşanırken İstanbul’un yanı başındaki ilçelerde üretilen tarım ürünleri çoğu zaman görmezden gelinir. Gereken önemi ve değeri bulmaz. Her şeye rağmen İstanbul’da da çiftçiler var, üreten ve tarımı ayakta tutmaya çalışanlar var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarımsal üretimi desteklemek ve çiftçiyi ayakta tutmak için ciddi çaba gösteriyor. Fide, tohum, tarımsal girdi destekleri ile üretimin sürdürülebilmesi için çaba gösteriyor.
İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, merkezi hükümetin ayırdığı bütçe çerçevesinde bazı projeleri hayata geçirmek için çaba gösteriyor. Çiftçilere destek oluyor.
Kentin ihtiyacı olan tarım ürünlerinin en azından bir bölümünün kente yakın tarım alanlarında üretilmesi çok önemli. İstanbul’un ihtiyacı olan tarım ürünlerini ne kadar uzaktan tedarik ederseniz o kadar pahalıya gelir. Taşıma maliyeti, ürünün bozulması, telef olması riski daha çok artıyor.
Çatalca, İstanbul’un tarım merkezlerinden birisi
Geçen hafta İstanbul’un tarım yapılan önemli merkezlerinden birisi Çatalca’daydım. Çatalca Belediyesi’nin düzenlediği 24. Erguvan Kültür ve Sanat Festivali’ne katılarak tarımı konuştuk.
İzmir’den Çatalca’ya gitmek, Taksim’den Çatalca’ya gitmekten çok daha kolay. İzmir’den uçağa bindikten 45 dakika sonra İstanbul Havalimanı’ndasınız. Uçaktan indikten yarım saat sonra Çatalca’dasınız. Trafik yok.
İstanbul trafiği gözümü o kadar korkutmuş ki, akşam 19.30’daki program için öğlen 12.00 uçağı ile İzmir’den İstanbul’a gittim. Oradan Çatalca’ya saat 14.00’te ulaştım.
Festival Kaleiçi mahallesindeki perşembe pazarının yapıldığı alanda. Pazar yeri ikiye bölünmüş. Yarısında festival katılımcıları ve etkinlikler yapılıyor. Diğer yarısında pazar var. Festival alanını kısa sürede gezince yan tarafta Perşembe pazarına gittim. Hem fiyatlara baktım hem de esnaf ve üreticilerle sohbet ettim.
Çatalca pazarında 28 Ağustos günü fiyatlar şöyleydi; domatesin kilosu 20-25 lira, kapya biber 35 lira, köy biberi 50 lira, bamya 150 - 170 lira, barbunya 150 lira, yerli boncuk taze fasulye 200 lira, ithal muz 85 lira, siyah incir 100 lira, şeftali 60 lira, üzüm 70-75 lira, demet maydanoz 10 lira. Limon eskisi 5 tane 100 lira. Tanesi 25 lira. Yeni hasat taze limonun kilosu 100 lira.
Bu fiyatları sosyal medyada da paylaşarak, “Sizin oralara göre ucuz mu, pahalı mı?” diye sordum. Türkiye’nin hemen her bölgesinden çok sayıda yanıt geldi. Ucuz bulanlar da var, pahalı bulanlar da. Bamya, limon ve fasulyeyi pahalı bulanlar oldu. Adana, Tokat, İzmir, İstanbul’un bazı semtlerinde fiyatlar hemen hemen aynı yanıtı geldi. Konya’ya göre incir ve şeftali ucuz. Piyasanın da nabzını tutmuş olduk.
Çiftçi neden üretmek istemiyor?
Çatalca, 16,6 milyonluk pazarın hemen yanı başında. Çiftçinin ürünü kime satarım endişesinin olmaması beklenir. Fakat, üretim maliyetlerinin yüksek, ürün fiyatlarının düşük olması, kırsal nüfusun yaşlanması, tarım arazilerinin rant baskısı altında olması nedeniyle tarımsal üretim ne yazık ki tehdit altında.
Çatalca’da pazar yerinde sohbet ettiğimiz çiftçinin anlattıkları bunu doğruluyor. Akşam yapacağım konuşma için hazırlık yapmıştım. Fakat çiftçiyle sohbetten sonra konuşmamı büyük ölçüde değiştirdim. Saha bilgisi her zaman çok daha doğru bilgiler içerir ve hepimiz için ders niteliğindedir. Bu nedenle hep sahadan yazmaya, anlatmaya çalışıyorum. Tarım politikası üretenleri ve yönetenleri de sahaya kulak vermelerini öneriyorum.
Ovayenice Köyü’nde arpa, buğday, karpuz, arpacık soğanı üreten çiftçiye bu yıl nasıl geçtiğini sordum.
“Arpa ve buğday fena değildi. Karpuzlar sıcaktan yandı. Arpacık soğanını yeni hasat ettik. Eylül, Ekim gibi kendim satacağım, ondan umudum var.”
Üretim yaparken sizi en çok zorlayan ne? diye sordum.
“Mazotun, gübrenin, ilacın parası dolar ile, benim ürettiğim buğdayın, arpanın, karpuzun,soğanın fiyatı Türk lirası ile. Başka söze gerek var mı?” diye yanıtladı.
Gerçekten de başka söze gerek yok diye düşünürken, çiftçi “bu işi artık bırakacağım” dedi. Doğrusu şaşırdım. Çok şikayet eden bir çiftçi değildi.
Neden bırakıyorsunuz diye sorunca anlattı:
“Bu işler artık çok zor geliyor bize. Tarımdan para kazanmak çok zor. Bu iş bitti. Ben iki çocuğumu okuttum. Birisi Finlandiya’da mühendis, diğeri yeni doktor oldu. Atama bekliyoruz. Ben yoruldum artık. Bundan sonra dinleneceğim. Uğraşmaya değmez.”
Aslında çiftçinin neden üretim yapmak istemediğini, tarımdan neden uzaklaştığını anlatmak için sayfalarca yazmaya anlatmaya gerek yok. Çiftçinin sözleri her şeyi anlatıyor.
Üreten kent Çatalca
Toplantı öncesi pazarın kapandığı saatlerde Çatalca Belediye Başkanı Erhan Güzel ile pazarın bir bölümünü gezdik. Başkan ile ilk kez tanışıyorum. Esnafla diyalogu samimi ve içten. Tarım deyince heyecanlanıyor.

Çatalca Belediye Başkanı Erhan Güzel, bu göreve gelmeden önce 5 yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Daire Başkanlığında Daire Başkanı Ahmet Atalık’la çalıştıklarını söyledi. Ahmet Atalık, uzun yıllar Ziraat Mühendisleri odası İstanbul Şube Başkanlığı yaptı. Ülke tarımını ve İstanbul’u en iyi bilenlerden birisidir. Ekrem İmamoğlu’nun başkan seçilmesinden sonra bu göreve geldi.
Çatalca’nın tarımda bir marka, öne çıkan ilçe olması için çalıştıklarını belirten Erhan Güzel, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği içinde çalıştıklarını söyledi.
Çatalca Belediye Başkanı Erhan Güzel sohbetimiz sırasında ilçenin yüzde 31’inin tarım topraklarıyla kaplı olduğunu belirterek: “ Çatalca’mız, İstanbul’un en önemli tarım üretim merkezlerinden. Sağlıklı ve güvenilir gıda bu bereketli topraklardan İstanbullu hemşehrilerimizin sofralarına ulaşmakta. “Üreten Kent Çatalca” vizyonumuzla çiftçilerimizin yanında olmaya, emeğe değer vermeye ve toprağımızın bereketini geleceğe taşımaya devam edeceğiz. Tarım, geleceğimizin teminatı; çiftçimiz ise emeğiyle bu geleceği var eden en büyük gücümüz. Çatalca’da bu tür tarım buluşmalarını sürdürerek tarım paydaşlarımızı, uzmanlarımızı ve hemşehrilerimizi aynı masada bir araya getirmeyi sürdüreceğiz”dedi
Ormanlı pirinci ile yemek yarışması
Çatalca’da üretilen Ormanlı pirinci 4 yıllık bir çabanın sonucunda 2024 yılında coğrafi işaret tescili aldı. İstanbul Tarım ve Orman İl Müdürlüğü’nün başvurusu ile coğrafi işaret tescili alınan Ormanlı pirincinin tanıtılmasına ihtiyaç var.
Bu amaçla festival kapsamında yemek yarışması düzenlendi. Çatalca’nın coğrafi işaret tescilli Ormanlı pirincinden yapılan yemekler yarıştı.
Özetle, İstanbul’un yüzölçümünün yüzde 14’ünde tarım yapılıyor. İl Tarım ve Orman Müdürlüğü verilerine göre, İstanbul’un 869 bin dekar tarım alanı var. Bunun 746 bin dekarı işleniyor. Bu alanın da yüzde 90’nında buğday, arpa, ayçiçeği, kanola gibi tahıl ve yağlı tohumlar üretiliyor. En çok tarım alanına sahip ve tarım yapılan ilçeler arasında Silivri, Çatalca, Arnavutköy, Şile, Beykoz ve Büyükçekmece öne çıkıyor. Çatalca Belediyesi’nin tarım konusunda çalışmaları ve geleceğe ilişkin projeleri umut verici. İstanbul’da da tarım yapıldığını özellikle bilmenizi isterim.
Ormanlı pirincinin özellikleri
İstanbul’un coğrafi işaret tescilli 5 ürünü var. Silivri yoğurdu, Boğaziçi lüferi, Şile bezi, Şile kestane balı ve Çatalca Ormanlı pirinci. Bir anlamda İstanbul’un tarlada üretimi yapılan tek bir coğrafi işaret tescilli ürünü var. Çatalca Ormanlı pirincinin özellikleri Türk Patent ve Marka Kurumu’nun tescil belgesinde şöyle ifade ediliyor:
Çatalca Ormanlı Pirinci; İstanbul ilinin Çatalca ilçesinde yer alan Ormanlı köylerinden başlayıp Karacaköy ve Çiftlikköy köylerini içine alan 10 km uzunluğundaki, 7 m rakımlı alanda Japonika türüne ait çeltiklerden üretilen ve Türk Gıda Kodeksi Pirinç Tebliğine göre Tip C sınıfına giren pirinçtir.
Tane uzunluğu 6-6,7 mm, uzunluk /genişlik oranı ise 2-3’tür. Coğrafi sınırının konumu, iklim özelliği, sulama suyunun özelliği ve toprak özellikleri ürünün ayırt edici özelliklerini kazanmasında rol oynar.
Üretim yapılan alanın Karadeniz’e 2,5-3 km uzaklıkta olan bir bölgede yer almasından kaynaklı olarak rüzgâr koridorunun etkisiyle denizden gelen iyot kokusu çeltiğe nüfuz ettiğinden Çatalca Ormanlı Pirincinin kendine has bir aroması bulunur. Çatalca Ormanlı Pirincinin farklı aromada olmasının sağlayan iyot değeri 35-40 ppm aralığındadır.
Çatalca’nın kuzeyinden Karadeniz kıyılarına kadar uzanan bölgede Istıranca Dağları yükselir, güneye doğru gidildikçe yükselti azalır. Ormanlı Ovası’nda Karadeniz iklimi ve güneye doğru gidildikçe karasal iklimden Akdeniz iklimine doğru geçiş görülmesi nedeniyle Ormanlı Ovası rüzgâr koridorunda kalır. Bu nedenle oluşan ılıman iklim pirincin tüm yetişme dönemi için uygun bir iklim sağlar.
Sulama işlemi; Istıranca Dağları’ndaki kar sularının erimesiyle oluşan sular ve etrafında herhangi bir kirletici bulunmayan çeşitli derelerle beslenen Istıranca Irmağı ile birleşen su ile yapılır. Çeltik ekimi yapılan bölge çevresel kirliliklerden ari bir bölgedir, sulama suyuna herhangi bir çevresel bulaşma olmamaktadır. Balkanlardan gelen taşkın suları ve bu sularla gelen mil (funda toprağı) çeltik tarlalarına ulaşır. Ormanlı’da bulunan çeltik tarlalarının kışın su altında kalması sırasında toprak yüzeyi ince bir mil tabakasıyla kaplanır. Doğal gübre görevi gören funda toprağı ile beslendiği için diğer yörelerde yetişen çeltiklere göre 1/4 oranında daha az gübre kullanılır.
Çatalca Ormanlı Pirinci için gerekli olan tohum çeşitleri Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsünden ve/veya özel sektör firmalarından temin edilir.
Çatalca Ormanlı Pirinci en az 1 kilogram olacak şekilde polietilen veya bez torbalarda ambalajlanarak tüketiciye sunulur. Ürünün raf ömrü; hasat edildikten sonra ortalama 2 yıldır.
Denetimler; İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürlüğü koordinatörlüğünde; İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Çatalca Belediyesi ve Çatalca Ziraat Odasından ürün konusunda uzman birer üye olmak üzere en az 3 kişiden oluşan denetim mercii tarafından gerçekleştirilir. Denetimler düzenli olarak yılda bir kez, ihtiyaç duyulduğunda ve şikâyet halinde ise her zaman yapılır.