Yılın kalan 3 ayında gerçekleşecek olan toplam enflasyon ile birlikte asgari ücretli çalışanlarda 2025 yılı reel ücret kayıpları %35 seviyesine yaklaşacaktır.
Bu hafta başında DİSKAR araştırma merkezi tarafından “Ücret Kayıpları İzleme Raporu” yayınlandı.1 Raporun manşetinde öne çıkan başlığın enflasyon ile vergilerin işçi ücretlerinde 9 aylık toplam faturasının en az 1 trilyon 328 milyar TL olduğuna yönelik olduğunu gördük. DİSKAR araştırmasında işçi ücretlerinde 2025 yılı kaybının 789 milyar TL’sinin enflasyondan, 539 milyar TL’sinin de artan vergilerden kaynaklandığını tespit etmektedir.
Aynı zamanda brüt işçi ücretlerinin %41’inin gelir vergisi, çeşitli kesintiler ve enflasyon nedeniyle erimekte olduğu ifade edilmektedir. Asgari ücret ile çalışan 8 milyona yakın ücretlinin maaş kaybı çok daha büyüktür. 2025 Ocak ayında geçtiğimiz yılda da olduğu gibi tek seferlik yapılan ücret artışı neticesinde 22.104 TL almakta olan bir asgari ücretlinin aylık maaş kaybının 5.621 TL (%25/asgari ücret) olduğu açıklanmıştır. Yılın kalan 3 ayında gerçekleşecek olan toplam enflasyon ile birlikte asgari ücretli çalışanlarda 2025 yılı reel ücret kayıpları %35 seviyesine yaklaşacaktır.
2022-2025 yılları arasında yaşanan yüksek enflasyon neticesinde hanehalkının alım gücünde gerçekleşen aşırı kayıplar çalışan kesimde çok hızlı bir şekilde fakirleşme durumunu beraberinde getirmiştir. Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Şimşek tarafından 2 yıldır izlenen ekonomi politikasının omurgasını oluşturan ücretlerin baskılanması, katı yönetimli döviz kuru sistemi, dolaylı vergi artışları ile devletin hizmetlerindeki beklenen enflasyonun çok üzerinde yapılan vergi artışları neticesinde toplumda ileriye dönük olarak enflasyon bekleyişleri yönetilememektedir.
Ücretlerin yüzde 33’ün eritildiği bir dönemdeyiz
Toplumun %45’inin asgari ücretle ve geri kalan %40’ının da asgari ücretin 2-2,5 katı civarında net ücret almakta olduğu ülkemizde ücretlerin %33’ünün vergi ve kesintiler yolu ile gerçekleşen enflasyon altında hızla eritilmekte olduğu bir dönem içerisindeyiz.
Örneğin asgari ücretin 1,5 katı düzeyinde brüt 39.008 TL ücret almakta olan bir çalışandan devlet 2025 yılının ilk 9 ayında maaşından 73.443 TL vergi ve prim kesintisi tahsil etmiştir. Böylece ocak-eylül arasında toplam 351.073 TL kadar elde edilen 10 aylık brüt ücret, kesintiler sonrasında nominal net 277.631 TL’ye gerilemektedir. Aynı dönemde gerçekleşen enflasyon karşısındaki erime miktarı toplam 41.018 TL olarak hesaplanmaktadır. Böylece çalışan Ocak 2025’te reel net ücret 29.821 ile yıla başlarken Eylül ayı sonunda reel net ücreti 23.003 TL’ye düşmektedir. 10 aylık brüt ücretten yapılan kesintiler ve yaşanan enflasyon neticesindeki kayıp toplamı 114.460 TL şeklinde ifade edilmektedir.
Asgari ücretin 2 katı düzeyindeki bir ücrette enflasyon nedeniyle oluşan kayıp miktarı Eylül ayı sonunda 9.281 TL şeklindedir. Aylık brüt ücreti 52.011 TL olan bir çalışanan aylık nominal ücreti Eylül ayında 36.496 TL’ye gerilemektedir. Gerçekleşen yüksek enflasyon neticesinde reel net ücreti Eylül’de 27.215 TL’ye düşmektedir. 10 aylık toplamda brüt ücretten yapılan kesinti ve enflasyon miktarının aylık brüt ücretine oranı %36 düzeyindedir.
Maaş miktarı arttıkça kesinti oranı da yükseliyor
Asgari ücretin 2,5 katı şeklinde aylık brüt ücreti 65.014 TL olan çalışanların maaşlarından yapılan kesinti ve enflasyon etkisinin aylık brüt ücretine oranı %38,2 seviyesindedir. Maaş miktarı arttıkça doğal olarak kesinti oranı da yükselmektedir.
Tüm bu olumsuz analizlerin arkasında doğal olarak yaşanan yüksek enflasyon yatmaktadır. Türkiye’nin 2018 yılından başlayarak uzun bir süre boyunca izlediği irrasyonel ekonomi politikalarının ağır bedelinin, bugüne kadar toplumun emeklisi, asgari ücretlisi, çalışanı ve öğrencisi maalesef ödemektedir.
Ekonomi biliminde enflasyon bütün kötülüklerin anasıdır önermesi çok yerinde bir tespittir. Vergi adaletinin sağlanamadığı, kayıt dışı ekonominin yüksek seviyelerde bulunduğu, kamu kesimi bütçe açığının yüksek olduğu ülkelerde yaşanan ekonomik bedeller her zaman toplumun en zayıf kesimlerine yüklenmektedir.
Peki sorunun çözümünde “Temel Vatandaşlık Geliri” bir işe yarar mı? sorusu üzerinden konuya kaldığım yerden haftaya devam edeceğim.