Sene 1976’ydı. Vefa Lisesi’nden mezun olmuş, Hukuk Fakültesi’ni kazanmıştım…. Gazetecilik, özellikle kültür sanat gazeteciliği çok ilgimi çekiyor, bir gazetede çalışmak istiyordum. Sevgili Toktamış (Ateş), Tokta Abi’me gittim, durumu anlattım; beni Türk Haberler Ajansı Haber Müdürü, yakın dostu Osman Saffet Arolat’a gönderdi. İlk kez orada tanıdım Osman Bey’i. O günden bugüne tam 47 yıl boyunca, aramızdan ayrıldığı 31 Ekim 2023’e kadar bağlantımız hiç kopmadı. Bu sürenin de 36 yılı aynı gazetelerde geçti (Dünya ve Nasıl Bir Ekonomi)…
1991 yılında KİTAP dergisini çıkarmaya başladığımızda kendisine bir sayfa ayırmak istediğimi söyledim. “Arolat’ın Kitaplığı” (2013) isimli kitabında şöyle anlattı o günü:
“1993 yılında, Dünya gazetesine gelmemden birkaç yıl sonra, gazetenin ayda bir yayınlanan Kitap Dergisi’ni yöneten dostum Faruk Şüyün, benden ayda bir kitap yazısı yazmamı istedi. ‘Arolat’ın Kitaplığı’ başlığı altında bu yazılarım yayınlanmaya başladı. Yaklaşık 15 yıldır sürüyor. Hastalığım döneminde kısa süre ara verdim sonra yine devam ettim/ediyorum.
Bu kitapta, o kitap yazılarımın bir bölümü yer alıyor. Göreceksiniz ki, şiirden araştırmaya, anı kitaplarından, romana ne çeşit kitap o ay benim ilgimi çekmişse ‘Arolat’ın Kitaplığı’nda yer almış. Belki de dağınıklık taşıyan bir çeşitlilik söz konusu. Ama bunu gizleyip saklamaya gerek yok. Benim kitapla ilgim, ömrüm boyu bu çeşitliliği ve dağınıklığı taşıdı. O nedenle de sonuç bu oldu…
Bu kitap sizde bazı kitaplarla ilgili merak ve okuma ihtiyacı uyandırırsa beni mutlu kılacaktır.
Unutmadan söyleyeyim; ben hâlâ kitap dostluğumu, ‘Arolat’ın Kitaplığı’nı büyütmeyi ve dağınıklık içinde okumayı sürdürüyorum…”
Osman Bey’in Arolat’ın Kitaplığı kendi imzasını taşıyan kitaplarla da büyüyordu ve bunlar, başucumuzda durması gereken çalışmalardı:
Abdülkadir Konukoğlu, İshak Alaton, Lucien Arkas, Hacı Boydak, Durmuş Yılmaz, Çetin Nuhoğlu, Nihat Gökyiğit, Hamdi Akın, Muharrem Yılmaz, Hakan Ateş, Fuat Tosyalı ve Müjdat Keçeci’nin yer aldığı “Tecrübe Konuşuyor”u (2012) okuduğumda Osman Bey’in şu cümlelerini not almıştım:
“En çok okumayı sevdiğim kitaplar biyografi ve otobiyografilerdir. Bu kitaplarda kimi zaman yaşamadığım bir dönemi yaşamış kişilerle dönemlerini, anılarında yaşayarak zevk alırım. Kimi zaman çok yakından tanıyıp bildiğim insanların bilmediğim özelliklerini öğrenirim…
Ne yazık ki, Türkiye’de iş dünyası üyeleri de siyasetçiler de önemli bürokratlar da dönemlerinde yeterince not tutup belgeler toplayarak, daha sonra yazıya döküp, kitap haline getirip, kalıcı kılmazlar. Son dönemde bunların nehir söyleşi kitaplarıyla biraz artıyor olmasını sevinerek karşılıyorum.”
Bu sözcükler, yazarlar için de geçerliydi. Tüyap İstanbul Kitap Fuarı Onur Yazarları için yıllardır hazırladığım kitaplarda gelecek kuşaklara o yazarlar ve dönemleri için ipuçları bırakmaya hep gayret ettim… Hatıratlar, biyografiler çok önemli tanıklıklar… Osman Bey, kitaplarıyla bana yol gösterenlerden biriydi.
Arolat’ın “Bâbıâli Anılarım” da (2017) böyle bir kitap olmuştu. Yarım asırlık gazetecilik dünyasını gözler önüne sermekle kalmıyor, 68 Kuşağı bir yazarın gözünden siyaset ve ekonomi dünyamızın ve günlük yaşamımızın bir tarihçesi olma niteliği de taşıyordu. Yani bir Türkiye panoramasıydı.
Bir yıl sonra “Bir Gençlik Liderinin Anıları” (2018) geldi. Kitap, onun 1959-1974 yılları arası yaşadıklarından, bu dönemde ANT dergisinde yayımlanan bazı yazılarından, kişisel notlarından oluşuyordu ve ancak 1970’lerden itibaren tanığı olduğum, içinde bulunduğum bir dönemin öncesini anlatan önemli kaynaklardan birisi olarak kütüphanemde yerini alacaktı…
1969 yılında yayınlandığında ANT’ta yankı uyandıran Ataol Behramoğlu, İsmet Özel, Süreya Berfe ve Özkan Mert ile Osman Bey’in söyleşisi 50 yıl sonrasında üç soruya verdikleri yanıtlar ve şiirlerinden örneklerle “50 Yıl Öncesinin Başkaldıran Dört Şairine Yeni Sorular” ismiyle 2017’de basıldı.
2012’de raflara giren “Yeni İş Yeni Fırsatlar”da, 2016’da yayınlanan “Şehit Mülâzım Galatasaraylı Hâlet Bey”de yine aynı yıl basılan “Sivil Toplum Uç Beyi İdris Küçükömer”de, 2022’de çıkan “Cumhuriyetin Yaratıcı Kahramanları”nda da onun imzası ile karşılaşıyoruz.
Osman Bey’in hiçbir kitabı için benden bir ayrıcalık istemediğini de söylemeliyim. Bir gün bile telefon edip “şu kitabım çıktı” demedi. Telefon deyince şunu da hemen vurgulamak isterim:
Önceleri beni çok şaşırtan, sonra normal karşılamaya başladığım bir telefon âdâbı vardı… Aradığında veya aradığımda asla “merhaba, nasılsın” gibi muhabbetlere girmez, konuşmamız sadece aramızdaki konu için olur, hemen kapatırdı. Bir istisnasını hatırlıyorum, Yaşar Kemal’in evinden aradığı gece, diğerlerine göre daha uzun konuşmuştuk…
Yazılarından çok şey öğrendim; kitaplarından bana geçenlerin başında ise “duruş”u geliyordu:
Hiçbir zaman “keşke” demeyen, asla “taviz” vermeyen tavrını hayranlıkla izledim. Dile kolay 47 yıldır tanıyordum ve okuduğum kitaplarıyla sanki 64 yıldır yaşamımda gibiydi…
Osman Saffet Arolat’ın çok duygusal bir insan olduğunu düşünüyorum. Bunun nedenlerinden birisi, “Yıldızlı Çocuk” adlı masal kitabı. 1974’te hapisten çıktıktan sonra eve gittiğinde oğlu Ali’nin kendisini bir yabancı gibi görmesi üzerine, ona yakınlaşabilmek ve sıcaklık kurabilmek adına yazdığı bir masal Yıldızlı Çocuk… Masalları çok sevdiğim için onu da okumuş, yüreğimde hissetmiştim.
Yine duygusal bağlılık yaşadığı babası şair Ali Mümtaz Arolat’ın şiirlerini bir araya toplayıp kitaplaştıran da Osman Bey oldu. Bu sayede çok sevdiği babasının ilk kez 1926 yılında yayımlanan “Bir Gemi Yelken Açtı” şiiri de 80 yıl sonra okurlarla aynı adlı bir kitapta yeniden buluştu.
Yazımı bitirmeden önce medya dünyamızın benzersiz isimlerinden biri olan Osman Bey için şunu da söylemek isterim:
Çok seyahat eden biri olarak her gittiğim yerden ona sevgilerini, selamlarını ileten mesajlar taşıdım. Anadolu’nun dört bucağında bu kadar çok tanınması, sevilmesi de ona hayranlığımı artıran nedenler arasında yer aldı.
Güle Güle Osman Bey, sizi hiç unutmayacağım…