BUNDAN 11 yıl önceydi. İstanbul Tasarım Bienali’nde karşıma çıkan bir kapak uzun süre aklımdan çıkmadı. Beyaz paspartu içinde sade ama çarpıcı bir yazı vardı: “İçeriği S*ktir Et.” Altında “Michael Rock” imzası. “İşte,” dedim, “biri çıkmış ve sonunda dürüstçe söylemiş.” O dönemde, neredeyse her gün bir sayfa tasarımına müdahale etmek zorunda kalan bir gazeteci olarak, “başlık böyle uzayınca daha güzel oldu” diyen operatör arkadaşlara nispet yaparcasına bu kapağı sosyal medyada paylaştım. Notum da şuydu: “En sonunda arkadaşlar dürüstçe söylemiş fikrini.”
O zamanlar Rock’un sözleri bana fazlasıyla sert gelmişti. Ama zaman geçti, fikirlerim değişti. Yakın zamanda o makaleye yeniden döndüm ve fark ettim ki; bazı şeyleri şimdi daha iyi anlıyorum. Ama oraya birazdan geleceğim. Önce beni bu düşüncelere tekrar sürükleyen o güne gidelim…
18 Mayıs, bir pazar günü. Yazıişleri Müdürümüz Cenk Sarıoğlu, “Akşam Kitabın Rüyası belgeseline gidelim mi?” diye soruyor. İstanbul’un başka hiçbir şehirde rastlayamayacağınız çılgınlıkta bir günü… Galatasaray-Kayseri maçı var ve Galatasaray şampiyonluğunu ilan etmek üzere. İstiklal Caddesi kutlamaların merkezi olacak. Bizse bu hengâmenin ortasında Atlas Sineması’na gidip bambaşka bir dünyanın kapısını aralıyoruz: 6 bin kitabın kapağını tasarlayan ve onlara ruh üfleyen Birol Bayram’ın dünyası.
Belgeselin ismi Kitabın Rüyası. Birol Bayram, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın görsel yönetmeni. Üretim alanı çok geniş: karikatür, dijital sanat, illüstrasyon, NFT… Belgeselin yönetmeni ve yapımcılarından biri Aslı Atasoy. Diğer yapımcı ve görüntü yönetmeni Hakan Kasırga. kurgu Nehir Atabek’e, müzik Eren Kazım Akay’a ait. Kamera karşısında ise tanıdık isimler var: Zeynep Atakan, Ahmet Ümit, Mehmet Y. Yılmaz, Yekta Kopan, Selçuk Altun, Sevengül Sönmez, Mustafa Horasan, Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Tibet Sanlıman ve Gamze Varım. “Mikrofon uzatılan” dememdeki neden, belgeselin bir gazeteci kurgusu taşıyor olması. Sanatçı Mustafa Horasan’ın şu cümlesi âdeta belgeselin omurgasını oluşturuyor:
“Kitap kapağı sanat eseridir dersem sabaha kadar konuşuruz, değildir dersem yine sabaha kadar konuşuruz.”
Türkiye’de bu konudaki en radikal adımlardan birini Can Yayınları’nın başına geçtikten sonra Can Öz attı. Babası Erdal Öz’ün mirasını devraldıktan sonra, yayınevinin ikonik beyaz kapaklarını değiştirdi. Bu karar, okurlardan ve kültür çevrelerinden sert bir dirençle karşılandı. Can Yayınları’nın YouTube kanalında, 11 yıl önce yayımlanan bir videoda, Can Öz özetle şu sözleri söylüyordu:
“Yazarla oturacaksınız, kendi istediklerinizi hazırlayacaksınız, yazarı memnun edeceksiniz, bir de yazar için okurun algısında oturacak bir iz bırakacaksınız… Biz ‘Arkadaşlar, beyaz kapak bitmiştir’ dedik. Bu çok sert bir çıkıştı. Bunun altında başka şeyler de söyledik ama onlar duyulmadı.” Bu arada o kapaklardaki dönüşümün arkasındaki isim Utku Lomlu’yu da anmadan geçmeyelim…
“IÇERIĞIMIZ SÜREKLI OLARAK TASARIMIN KENDISIDIR”
Bu noktada dönüp Michael Rock’a yeniden kulak veriyorum. Artık kızmadan, hatta biraz da başımı sallayarak… Şöyle diyor Rock:
“Grafik tasarımın tarihi, kavramların değil, biçimlerin tarihidir.”
Ve ardından grafik tasarım dünyasının ezeli tartışmasına atıf yapıyor:
Biçim mi önce gelir, işlev mi? Ya da içerik mi? Rock, bu sorunun peşine düşerken Beatrice Warde’un o meşhur “Kristal Kadeh” metaforuna uzanıyor: Tasarım, şarap (içerik) için şeffaf bir bardak olmalıydı. Mücevherli olanı seçen ahmaktı. Bu yaklaşım yıllar içinde iki uç ideolojiye malzeme oldu. Minimalistler bunu bir manifesto gibi sahiplendi, maksimalistlerse bir tür estetik faşizm olarak gördü. Ama kimse temel varsayımı sorgulamadı: Her şey şarapla ilgiliydi.
Rock’ın yazısının en çok şu kısmı sarsıyor: “Popüler bir film eleştirmeni şöyle yazmıştı: Bir film, ne hakkında olduğundan çok, nasıl olduğu ile değerlendirilir. Aynı şekilde bizim için de: Ne’miz bir Nasıl’dır. İçeriğimiz, sürekli olarak, tasarımın kendisidir.”
Kitapların rüyası varsa, o rüyayı gören tasarımcıların da bir dili, bir tavrı, bir “nasıl”ı var. Ve belki de artık mesele sadece ne anlattığımız değil; nasıl anlattığımız. Bu vesileyle Nasıl Bir Ekonomi’nin tüm yayınlarının kapaklarını tasarlayan sayfalarına ruh üfleyen isimlere de selam etmek gerekir. Başta gazetemizin görsel yönetmeni Birol Teoman ve bu eki, bu sayfaları sizler için tasarlayan Okay Lafçıoğlu olmak üzere tüm grafik servisimize teşekkür ve saygılarımızla…