Gönül bağı kurduğum kentler vardır; çoğu günümüzde, bazıları ise geçmiştedir. Geçmiş dediysem dün değil, binlerce yıl öncesinden söz ediyorum… Bunlardan birisi, Metropolis’tir. Tam 31 öncesinden, 1992’den bu yana Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izin ve katkılarıyla sürdürülen ve 20 yıldır Sabancı Vakfı tarafından desteklenen Metropolis antik kentindeki kazı çalışmalarını dikkatle izliyorum. Bu sürede kenti en az 20 kez ziyaret etmiş olmalıyım ki bunların arasında kısa bir süre de olsa kazılarda konuk olarak görev aldığım günler de var.
Metropolis, Helenistik çağdan Bizans dönemine kadar yerleşim yeri olarak kullanılmış, tarihinin Hititlere dayandığı sanılıyor. Metropolis’in, kazıların sürdüğü yerden altı kilometre uzaklıktaki Bademgediği tepesinde kurulduğu, Hitit yazılı kaynaklarında adı geçen ve başkenti Efes olan Arzawa Krallığı’nın bir diğer kenti olabileceği öngörülüyor. Arzawa’nın o tepesi, “bir nefer olarak” ilk kazı deneyimimi yaşadığım yer. Kazı çukuruna indiğim; bir çapa, bir kürek, bir mala ile toprağı okşarcasına kardığım o anlar hâlâ gözlerimin önünde.
“Bir Arkeoloji Detektifinin Maceraları” kitabımda da o günleri anlatmışımdır. Benim için harika bir fırsat, şanstı kazıda çalışabilmek. Şansa inanır mısınız? Bana soracak olursanız bazen, diyebilirim. Metropolis’te “Bona Fortuna”, yani “İyi Şanslar” yazılmış kapı eşiğinden her geçtiğimde binlerce yıldır dönen talihin o kocaman tekerleğini düşünürüm. Acaba bana da şans getirecek midir?
Yakınlarda yine Metropolis’teydim. Bu kez çalışmaların 30 yılını geride bırakmasının anısına hazırlanan “Metropolis; Kent, Yaşam, İnsan” adlı kitabın tanıtımına katıldım. Benim de naçizane katkımın olduğu kitap, kentte gerçekleştirilen çalışmaların sonuçlarını, burada yaşayan farklı medeniyetlerin izlerinden yola çıkarak arkeolojiye ilgi duyan herkesin anlayabileceği bir dil ve anlatımla sunuyor. Beş yıllık bir çalışmanın ürünü olan kitap 444 sayfa, 30 farklı bölümden oluşuyor ve konusunda uzman 22 yerli ve yabancı araştırmacının katkısı bulunuyor.
NEVGÜL BILSEL SAFKAN
Sabancı Holding ve çeşitli topluluk şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyesi ve Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Serra Sabancı’nın da katıldığı antik kentteki lansmanda konuşan Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan, “Metropolis kazılarına Sabancı Vakfı olarak 20 yıldır destek veriyoruz. Metropolis’te gerçekleştirilen kazı çalışmaları, Geç Neolitik Çağ’dan başlayarak Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine, Türk Beylikleri ve Osmanlı’ya kadar geniş bir mirasın en nadide eserlerini kültür ve tarih hazinemize kazandırdı. Bu çalışmalar kapsamında da Cumhuriyetimizin 100. yılında, Metropolis antik kentinin anısına, tarihe unutulmayacak bir iz bırakmak istedik ve ‘Metropolis; Kent, Yaşam, İnsan’ adlı kitabı yayınladık. Bu eserde, Anadolu coğrafyasındaki farklı medeniyetlerin zenginliklerine ve insanlığın derin izlerine rastlarken; okuyucuların kitabın her sayfasında, gün yüzüne çıkan yeni bir keşfin izini sürmelerini hedefledik. Kitabın hazırlanmasında büyük emeği geçen Metropolis Kazı Başkanı Prof. Dr. Serdar Aybek ve kazı ekibi başta olmak üzere, kitaba katkı veren yazarlara ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi.
ANADOLU TARIHINE IŞIK TUTUYOR
Metropolis’te yapılanlar, Anadolu’nun tarihine ışık tutan önemli çalışmalar arasında. Ben de bu ışığın peşinde ilk günden bu yana koşuyor, koşuyorum… İlk gittiğimde toprağın en az 4-5 metre altında olan birçok mekân, geçen seneler içinde ortaya çıkarıldı, üzeri çatı ile örtülerek koruma altına alındı. O yılları gayet iyi anımsıyorum. Örneğin, Metropolis kazısının en dikkat çekici buluntularından birisi olan “Griffonlu soylu koltuğu”nda sadece griffonun (aslan vücutlu, kartal kafalı ve kanatlı mitolojik yaratık) bir kısmı gözüküyordu. Koltuğun bulunduğu Anadolu’da taştan yapılmış tiyatroların en erken örneklerinden olan 4 bin kişilik tiyatro tamamen toprak altındaydı. Birkaç yıl sonra kazı tamamlanıp tiyatro ortaya çıktığında gerçekleştirilen törende yüzyıllar sonra aynı mekânda bir konser izleme, aryalar dinleme şansı bulacaktık.
Kazı çalışmalarını 1998 yılında benim de bulunduğum gezide ziyaret eden Sakıp Sabancı’nın anı defterine yazdığı notu bir kez daha okudum. Sakıp Bey, “Metropolis kent kazılarında alınan mesafeden çok mutluyum. Gelecekte daha çok eserin gün ışığına çıkarılmasına katkıda bulunmaktan gururluyum” diyor, başta kazı başkanı Prof. Dr. Recep Meriç olmak üzere çalışan ekibi kutluyordu. Keşke Prof. Dr. Serdar Aybek başkanlığındaki ekibin çalışmalarıyla bugün gelinen aşamayı da görebilseydi kim bilir ne kadar gurur duyardı…
Metropolis antik kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Serdar Aybek, Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ve Torbalı Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyesi… Kenti onun rehberliğinde gezdik. Önceki yıl buluştuğumuzda “burayı kazmaya başladık” dediği alanda tiyatroya kadar giden yolun bir bölümü ortaya çıkarılmıştı. Yol boyunca sıralanan dükkânlardan birinde ele geçirilen balıkçılık ile ilişkili buluntuların, onlardan en az birinin balık ürünleri satışına yönelik kullanıldığına işaret ettiğini anlattı Serdar Hoca…
SERDAR AYBEK
Kitap hakkında konuşurken de şunları söyledi:
“Metropolis; Kent, Yaşam, İnsan kitabı, Metropolis’te 1990’lı yılların başında başlayan arkeolojik kazı ve araştırmaların en güncel sonuçlarını arkeoloji bilimine ilgi duyan tüm okurlar ile paylaşmak amacıyla hazırlanmıştır. Kitap yaklaşık beş yıllık bir çalışmanın sonucudur. Proje fikri, Metropolis’te farklı dönemlerde çalışmış araştırmacıların kendi uzmanlıkları ile ilgili yazıları, yalın bir dille hazırlayarak bir araya getirme düşüncesinden doğmuştur. Her kesimden okuyucunun kenti ve kent yaşamını zihninde canlandırabilmesi hedeflenmiştir. Bu projede yer almayı kabul eden ve yazılarıyla kitaba katkı sağlayan meslektaşlarıma içtenlikle teşekkür ederim.
Ayrıca Metropolis’teki arkeolojik araştırmalara uzun yıllardır desteğini esirgemeyen Sayın Güler Sabancı nezdinde Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti’ne, Sabancı Vakfı Genel Müdürü Sayın Nevgül Bilsel Safkan ve kitabın hazırlık sürecinde âdeta aynı ekibin parçası gibi birlikte çalıştığımız Sabancı Vakfı kurumsal iletişim ekibindeki tüm arkadaşlarımıza heyetimiz adına teşekkürlerimi sunmak isterim.”
2002’DE DE YAZMIŞIM
İzmir Torbalı’daki antik kente yolculuğum öncesi eski yazılarımı karıştırdım. 2002 yılının Eylül ayında yine bir Metropolis seyahati sonrasında şöyle yazmışım:
“Bir önceki gece, müthiş bir yağmur yağmıştı ‘ana tanrıçanın kenti’ne… Gökyüzü, şimşekler, yıldırımlar zifir siyahtan maviye devinip durmuştu. Gökgürültüleri dinmemiş, bir zamanlar nehirlerin suladığı ovanın ve kentin bulunduğu küçük tepenin sakinleri, içlerinde garip ürpermelerle beklemişlerdi sabahı… Yağmurdan korkmuyorlardı, ama yıldırımlar ve gökgürültüleri! Gün ağarırken, zeytin ağaçlarının yapraklarından, bağlardaki üzüm salkımlarından buğular yükselmeye başlamıştı. Puslu, nemli bir güz sabahıyla yeni güne merhaba diyordu Metropolis…
30 kilometre ötede, deniz kıyısındaki Efes kentinden epey küçüktü, ama hayvancılığın yanısıra üzüm, zeytin ve meyveciliğe dayalı tarım, kente gelir sağlıyordu. Antik coğrafyacı Strabon’a göre Ege Bölgesi’ndeki ünlü şarap merkezlerinden birisiydi Metropolis. Ayrıca çevresindeki mermer yatakları da önemli gelir kaynağıydı. İzmir-Efes anayolu üzerinde kurulmuş kentte ticaret gelişmişti. Hegesias adında bir bankerleri bile vardı. Metropolisli zengin yurttaşlar keselerinin ağzını açmışlar, stoa (üstü kapalı gezinti yolu), tiyatro, hamam-gymnasium gibi yapıların inşasında katkıda bulunmuşlardı. Bağış yapanların adları yazıtlarda, sütunlarda yer verilerek ölümsüzleştirilmişti. Her şey düzenli bir kent oluşturmak içindi.”
Evet, Metropolis öyle bir kent… Bugün, yani iki bin sene sonra hâlâ çalışan bir kanalizasyon sistemi bile var… Bu refah düzeyini en iyi sergileyen örnekler Tiyatro, Stoa, Bouleuterion gibi kamusal alanlarda planlanan resmi yapılar… MS 2. yüzyıla gelindiğinde Metropolis kutsal alanları, kamu yapıları, sivil konutları, yamaçta kurulu bir kent olmasına rağmen birbirini dik kesen sokak ve caddeleriyle planlı bir şehir.
İki bin yıl öncesine gezimiz, kazı evindeki yemekle sona erdi… Konuklar, orada kendilerine verilen kitabı çok beğendiler. Kapak tasarımı Metropolis’in 2000 yıllık tarihine ve kahramanlıkları ile halk tarafından iki kez onurlandırılmış Metropolisli Apollonios’un hayatına ışık tutan en önemli yazılı belgeden esinlenilerek oluşturulmuştu. Bu nedenle kitabın kapağında, yazıtta olduğu gibi öne çıkarılan ne bir başlık ne bir isim yer alıyordu. Okuyucular Metropolis’i kitabın sayfaları çevirerek keşfetmeye başlıyor ve kentin tarihini heyecanlı bir roman gibi de izleyebiliyorlardı. “Metropolis; Kent, Yaşam, İnsan” bilimsel, ama herkesin okuyabileceği anlaşılır bir dille yazılmış nadir kitaplardan birisiydi…