Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), Dubai’deki İklim Zirvesi COP28’de düzenlediği bir basın toplantısıyla Türkiye’nin Karbonsuzlaşma Yol Haritası’nın üçüncü ve son raporunu açıkladı.
Rapor, Türkiye’nin net sıfır CO2 emisyonu hedefine kömürü aşamalı olarak devreden çıkararak, yenilenebilir enerjiye (ağırlıklı olarak güneş ve rüzgar) hızla geçerek, iletim sistemindeki esneklik seçeneklerini kullanarak (pompaj depolaması, bataryalar vb.) ve sanayi, ulaşım ve binalarda elektrifikasyon ve enerji verimliliği yoluyla nasıl ulaşabileceğini gösteriyor.
Net Sıfır Senaryosu, karbon tutma ve yakalama ve negatif emisyon teknolojileri kullanılmadan Türkiye’nin emisyonlarını 2018 seviyelerine kıyasla 2030 yılında yüzde 32 ve 2050 yılında yüzde 68 oranında nasıl azaltabileceğini ortaya koyuyor.
Kömür santrallerinin tamamı 2040’a kadar tamamen kapatılabilir
Türkiye’nin Karbonsuzlaştırma Yol Haritası çalışmasının ilk aşamasına göre, Türkiye emisyonlarını 2030 yılına kadar 2018 seviyelerine kıyasla yüzde 32 oranında azaltabilir ve 2050 yılına kadar yüzde 68 oranında azaltım sağlayabilir. Raporda, kömür yakıtlı enerji santrallerinin çok büyük bir kısmının 2035 yılına kadar, tamamının ise 2040 yılına kadar tamamen kapatılabileceği vurgulanıyor.
Net sıfırın maliyeti 171 milyar dolar
Türkiye’nin Dekarbonizasyon Yol Haritası çalışmasının maliyet analizi kısmı ise net sıfır senaryosunda özetlenen dönüşümün yatırım, işletme, bakım ve diğer maliyetler dahil toplam maliyetinin 2020-2030 yılları arasında 171 milyar dolar olduğunu ortaya koydu. Toplam faydaların büyük bir kısmının (70 milyar dolar) azalan yakıt tüketiminden kaynaklandığı belirtilen rapora göre, net maliyetin 101 milyar dolar veya yılda yaklaşık 10 milyar dolar olduğu tahmin edildi.
Rapor, kömürden uzaklaşmayı tamamlamak için elektrik sektöründeki mevcut kömürlü termik santrallerin ne zaman ve hangi sırayla aşamalı olarak kapatılabileceğine dair içgörüler sunarken uygun depolama tesisleriyle birlikte belirli bölgelerde yeni gaz ve yenilenebilir enerji santrallerine duyulan ihtiyacı özetliyor ve bunların ne zaman ve ne ölçüde hayata geçirilmesi gerektiğini belirtiyor.
Yenilenebilir ve temiz enerjiye dayalı bir enerji sistemi şart
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi İklim Çalışmaları Koordinatörü Dr. Ümit Şahin, Türkiye’nin net sıfır 2053 hedefinin çok önemli bir hedef olduğunu vurgulayarak, şu yorumları yapıyor: “Üç yıldır yürüttüğümüz kapsamlı çalışmalarla yenilenebilir ve temiz enerjiye dayalı bir enerji sistemi ile bu hedefe ulaşmanın mümkün olduğunu gösterdik. Türkiye›nin Karbonsuzlaşma Yolu: 2050 Net Sıfır raporu 2050 yılında yüzde 68 emisyon azaltımı sağlayabileceğimizi gösterdi. Şebeke esnekliğini sağlayacak önlemlerin alınmasıyla yenilenebilir enerjinin üretimdeki payının 2050 yılında yüzde 91’e, depolama sistemlerinin 40 GW’a ulaşacağını ve elektrikli araç stokunun ise 2050 yılında yüzde 66 paya (19,4 milyon elektrikli araç) sahip olacağını öngördük. Devam çalışmamız, net-sıfır hedefine adım adım nasıl ulaşılacağını göstermeye yardımcı oldu. Yerli linyit yakıtlı kömür santrali kapasitemizi 2030 yılında 3GW’a düşürebileceğimizi ve 2035 yılında ise tamamen kapatabileceğimizi gördük. İthal kömürlü termik santral kapasitesinin ise 2030’da 4 GW’a gerileyeceğini ve 2035’ten sonra tamamen kapatılabileceğini hesapladık. Böylece 2050 yılında fosil yakıtlara dayalı enerji üretimi sadece yüzde 7 olurken; güneş, rüzgar, jeotermal ve biyokütlenin payı yüzde 80’e yükselecek.”
Üç ciltlik raporda “enerji sektörü”yle ilgili öne çıkan başlıklar
Rüzgâr kapasitesinde hızlı bir artış ve ardından güneş enerjisi kapasitesinde önemli bir büyüme söz konusu. 2040’tan sonra sisteme konsantre güneş ve açık deniz rüzgâr kapasiteleri de eklenmektedir. Net Sıfır Senaryosunda, kara ve deniz rüzgar kurulu gücü 2030 yılında 32 GW’ı aşmakta ve 2050 yılında 62 GW’ı geçmektedir. Güneş enerjisi kapasitesinin çok daha hızlı büyüyerek 2030’da 36 GW’a, 2050’de ise 193 GW’a ulaşması beklenmektedir. Jeotermal enerji, biyokütle enerji santralleri ve hidroelektrik santral kapasitesi daha mütevazı bir artış göstermektedir.
2030 yılına kadar depolama sistemlerinin toplam kapasitesinin 5,7 GW’a ulaşması ve 2050 yılına kadar 40 GW’a çıkması beklenmektedir. 2020’de, modern yenilenebilir enerji kaynaklarının (güneş, rüzgar, jeotermal, biyokütle) payı yüzde 17’dir ve kademeli olarak 2030’da yüzde 46’ya, 2035’te yüzde 64’e yükselmekte ve 2050’de yaklaşık yüzde 80’e ulaşmaktadır. Buna karşılık, fosil yakıt kaynaklarının elektrik üretimindeki payı 2020’de yüzde 58’den hızla azalarak 2030’da yüzde 29’a, 2035’te yüzde 13’e ve son olarak 2050’de yüzde 7’ye düşmektedir.
Net Sıfır Senaryosunda, Akkuyu’da 4,8 GW kapasiteli bir nükleer enerji santrali inşa halindedir. Elektrik sistemine 2030 yılında yüzde 8 oranında giren nükleer enerjinin elektrik üretimindeki payı yıllar içinde azalarak 2030 yılında yüzde 6,5’e, 2050 yılında ise yüzde 5’e düşmektedir.
Kömürlü termik santrallerin çoğu 2030’ların ilk yarısında aşamalı olarak kapatılmaktadır. Yerli linyit santrallerinin 2020 yılında 9,5 GW olan kurulu gücü, 2030 yılında 3 GW’a düşmekte ve 2035 yılına kadar tamamı aşamalı olarak kapatılmaktadır. 2020›de yaklaşık 9 GW olan ithal kömür santrallerinin kurulu gücü 2030›da 4 GW’a, 2035’te 1,3 GW’a düşmekte ve 2040›ta tamamen kapanmaktadır.