SAP Türkiye Genel Müdürü Uğur Candan, yapay zekânın Türkiye için bir teknoloji yarışından öte, nitelikli insan kaynağıyla küresel değer üreten stratejik bir alan haline geldiğini belirterek, danışmanlık ve uzmanlık ihracatının Türkiye ekonomisi için kalıcı bir büyüme potansiyeli sunduğunu vurguladı.
“Türkiye yetiştirdiği uzmanları ile yapay zekânın değer üreten tarafında konumlanıyor.” Bu tespit kurumsal kaynak planlamasının mucidi dünyanın en büyük yazılımcılarından SAP’nin Türkiye Genel Müdürü Uğur Candan’a ait. Candan, “Türkiye yapay zekâda danışmanlık ve uzmanlık ihraç eden ülke oldu” diyerek, yapay zekâ devasa bütçeler ayıran ülkeler, şirketler arasında Türkiye’nin en büyük gücünün insan kaynağı olduğuna vurgu yapıyor.
Nasıl Bir Ekonomi TV YouTube kanalında “e-Sohbetler” programında sorularımızı yanıtlayan SAP Türkiye Genel Müdürü Uğur Candan, “Türkiye, donanım üreticisi olmayabilir; ancak uzmanlık, danışmanlık ve akıllı sistem tasarımıyla yapay zekânın değer üreten tarafında güçlü bir konuma sahip. Bu avantaj doğru desteklenirse, Türkiye için yapay zekâ yalnızca bir teknoloji başlığı değil, kalıcı bir ekonomik kaldıraç olabilir” diyor.
DANIŞMANLARDAN YÜZDE 40'I YURTDIŞINA ÇALIŞIYOR
Ekosistemlerinde Türkiye’den her sabah bilgisayarını açıp küresel sistemlere bağlanan yaklaşık 15 bin SAP danışmanı olduğunu belirten Candan, “Bu danışmanların yüzde Türkiye’den, yüzde 40’ı yurt dışındaki projelere hizmet veriyor. Bu yapı, Türkiye için ciddi bir dış ticaret fazlası ve sürdürülebilir gelir alanı oluşturuyor” şeklinde konuşuyor. Yapay zekânın artık 2025 yılında bir teknoloji başlığı olmaktan çıkıp doğrudan rekabet, verimlilik ve yatırım kararlarının merkezine yerleştiği bir dönüm noktası olduğunu anlatan Candan’a göre bu dönüşümün en dikkat çekici taraflarından biri ise Türkiye’nin konumu. SAP’nin 165 ülkede faaliyet gösteren küresel bir bulut servis sağlayıcısı olduğunu hatırlatan Candan, “Bulut ve yazılım dünyasında yüzde 25’in altında büyüme sorun olarak görülür. SAP olarak son verilerde yüzde 27’lik küresel büyüme yakaladık” diyor. Ancak Türkiye pazarı için asıl kritik noktanın, bu büyümenin küresel ortalamanın da üzerinde olmak zorunda olduğu gerçeği olduğuna işaret ediyor.
TÜRKİYE İÇİN YAPAY ZEKÂ YENİ DEĞİL
Candan Türkiye’nin yapay zekâ yolculuğunun yeni olmadığını da vurguluyor. Candan, “SAP’nin 2018 yılında Emfa ve Borusan Cat projeleriyle aldığı ödüller, Türkiye’nin bu alandaki erken başarısının simgesi olarak gösteriliyor” diyor. Candan’a göre sanayi tarafında toplanan verilerin büyük bölümü hâlâ makine öğrenmesi algoritmalarıyla yüksek verim üretebiliyor. Ancak bugün gelinen noktada, özellikle tasarım, satın alma, kalite ve bakım süreçlerinde üretken yapay zekâ uygulamaları fark yaratıyor.
BÜTÇE ÇELİŞKİSİ: %75 ETKİ, TEKNOLOJİ KAYNAĞININ %10’U YATIRIM
Tüm bu gelişmelere rağmen Uğur Candan’ın altını çizdiği en kritik başlıklardan biri ise iş dünyasındaki bütçe çelişkisi. TÜSİAD’ın yaptığı araştırmaya dikkat çeken Candan, şunları söylüyor: “Araştırmanın verilerine göre şirketlerin yüzde 75’i, yapay zekânın işlerini kökten değiştireceğini düşünüyor. Ancak aynı şirketlerin yüzde 47’si, teknoloji bütçesinin yalnızca yüzde 10’unu bu alana ayırmayı planlıyor. Bütçenin yüzde 10’undan bahsetmiyoruz. Teknoloji için ayrılan bütçenin yüzde 10’u. Bu tablo akla yatmıyor. Eğer ‘yapay zekâ hayatımızı kökten değiştirecek’ diyorsanız, bütçede bunun karşılığı olmak zorunda. Yapay zekâ artık ayrı bir kalem değil; yaptığınız her yatırımın içinde yer almalı.” Yaptıkları işlerden de bir örnek vererek, yapay zekâyı nasıl kullandıklarını anlatan Candan, “SAP’nin masraf ve seyahat yönetimi çözümü Concur’u size Türkiye’de yapay zekânın görünmeden çalışan en somut örneklerinden biri olarak anlatabilirim. Türkiye’nin en büyük özel bankalarını düşünün. Onların kurumsal kredi kartlarıyla yapılan harcamalar; vergi mevzuatı, şirket kuralları ve muhasebe standartlarına göre otomatik olarak masrafa dönüşüyor. Kullanıcı herhangi bir ek işlem yapmadan, yapay zekâ arka planda süreci uçtan uca yönetiyor” şeklinde konuşuyor.
COP31 Türkiye için stratejik fırsat
Önümüzdeki yıl COP31’in Türkiye’de yapılacak olmasından son derece mutlu olduklarını kaydeden Uğur Candan, “Bu Türkiye için stratejik bir fırsat. Hem kendimizi değerlendirebiliriz hem de bu süreçte yaptıklarımızı gözden geçirebiliriz. Üçüz dönüşüm kurumlara yalnızca çevresel değil, ölçülebilir verimlilik kazancı da sağlıyor. Buna sadece kalbimizle değil verilerle inanıyoruz. Dijital dönüşüm süreçlerine katkı sağladığımız kurumlarda bunu görüyoruz” diye konuştu. “Ölçemediğiniz şeyi iyileştiremezsiniz” ilkesini hatırlatan Candan, üçüz dönüşümün şirketlere tek bir gösterge yerine çok boyutlu bir ölçüm matrisi sağladığını vurguladı. “Nasıl sporda sadece kiloya bakmak yeterli değilse; kas oranı, dayanıklılık ve performansı birlikte ölçüyorsanız, kurumlarda da verimlilik bu şekilde ele alınmalı” dedi. Küresel araştırmalara göre yapay zekânın iş süreçlerine entegre edilmesi, 2030’a kadar küresel sera gazı emisyonlarını yüzde 5 ila yüzde10 oranında azaltmak için gereken içgörüyü sağlama potansiyeli taşıyor.
Yapay zekâ ajanı değil, “sanal çalışan”
Uğur Candan, direkt çevirisi ile “yapay zekâ ajanı” kavramının Türkçe’de tam anlatılmak isteneni karşılamadığını da anlatarak, kendisinin “sanal çalışan” tanımını tercih ettiğinin altı çiziyor. Çünkü sanal çalışanların; bu yapıların yalnızca soru-cevap veren sistemler değil, siparişten tahsilata kadar uçtan uca süreç yöneten dijital çalışanlar haline geldiğini söylüyor. “Bugün yapay zekâyı yüzde 75–80 oranında danışma amacıyla kullanıyoruz. Ama artık sanal çalışanlar, bir süreci baştan sona yürüten, kimliği ve sorumluluğu olan aktörlere dönüşüyor” diyen Candan, Türkiye’de bu sanal çalışanları “işe alan” şirketlerin yakında kamuoyuna açıklanacağını da belirtiyor.
SAP cirosunun yüzde 35’i yapay zekâdan
SAP’nin dünyada 440 bin şirketin nabzını tutuğunu kaydeden Candan, “Bu şirketlerin içinde faaliyet gösteriyoruz ama verilere erişmiyoruz. Tek yaptığımız şey 100 binlerce çalışanla, 2 bin 500’ün üzerinde iş ortağımızla, onların her gün dertleriyle dertlenen, çözüm geliştiren bir ekosistem olduğumuz” diyor. Candan’a göre SAP denildiğinde akla ilk olarak kurumsal kaynak planlama (ERP), müşteri ilişkileri yönetimi ve tedarik zinciri çözümleri gelse de, şirketin en hızlı büyüyen alanı artık büyük veri ve yapay zekâ. Candan, “Bugün yapay zekâ ve büyük veri çözümleri, SAP’nin toplam cirosunun yüzde 30–35’ine ulaşmış durumda. Bu, klasik yazılım algısının çok ötesinde bir dönüşüm” dedi.
