Sevgili okur, daha iyi bir dünya hayali kuranlar, daha doğru bir dünya için mücadele edenler, sürdürülebilirliği, adil ekonomileri hayal edenler olarak bugünlerde sanıyorum biraz yorgunuz. Küresel anlamda zorbalığın arttığı, yeni gerçekliğin daha da eşitsizlik üzerine inşa edildiği, toplumsal kazanımların gerilediği, belirsizliğin hiç olmadığı kadar arttığı, dünyanın dört bir yanında biriken tanımsız stresler… Savaş öncesi dönemlere benzeyen bir huzursuzluk. Çıktığımız bu uzun ince yolda, adil yeni bir ekonomi yolunda gittikçe yoruluyor ve hırpalanıyoruz. Bugün dünyada dördüncü bir sektörün kendini var etme sancısını yaşıyoruz. Sivil topluma, özel sektöre, kamuya benzemeyen ama hepsinin rollerinden üstlenen; dönüşümü kurgulayan ama bildiğimiz oyunun kuralları ile tanımlanamayacak geniş bir spektrumda daha adil bir gelecek için çalışan oyuncuların çeşitliliği, yeni bir sektör tanımını doğuruyor. Bu doğuşun içinden geçtiğimiz bu zamanda olması elbette bir tesadüf değil. Kaosun gittikçe arttığı, belirsizliğin çoğaldığı, özetle dünyanın yeni devrimini, evrimini ve geleceğini doğurduğu, yeni gerçekliğini aradığı bu dönemde; bugüne kadar gelen iş yapış biçimleri ve tanımların ötesinde yeni bir gerçeklik zemini yaratan, adil dönüşüm oyuncularını, fikir liderlerini, topluluklarını yaratan yeni bir sektör, yeni bir alan var oluyor. Bu alanın oyuncuları olmaya çalışan bizler, zaten peşine düştüğümüz bu uzun ince yolda bir hayli yorgunuz ve evet, bazen de korkuyoruz; bu kötücül gidişat karşısında ne yapacağımızı bilmiyoruz. Bu yazı da bir pes ediş değil, umudu yeniden aramamın, belki de tanımlamanın çabası. Gittikçe kimliksizleşen, zorbalaşan bu düzende hakikati anlatanlar, dünyanın gidişatından içine kocaman bir iç sıkıntısı çökenler gittikçe yalnızlaşıyor, sıkışıyor ve kişisel yaşam mücadelesinde zor bir köşeye sıkışıyor.
En çok kime kızacağız?
Kabul edelim ki sevgili okur, hakkaniyetin peşinden giden, doğru dediğimiz yolu yürümeye çalışanlar için yol hiç olmadığı kadar engebeli, zorlu ve vazgeçiş hikâyeleriyle dolu. Uluslararası fonların kesilişi, şirketlerin hızlı vazgeçişleri ile birlikte ele aldıkları konuları da büyük bir yüzeysellik ile konuşup kenara bırakması… Derinleşmeyen uzmanlar, kârlılıktan fazlasını göremeyen hissedarlar… Bireyin öne çıkışı ile güç merkezlerinin yok olması umudunu yaşarken, tam tersi şekilde kolektif savunuculuk sağlayan ekosistemler, topluluklar ve kurumlar zayıfl ıyor. Bireysel yarış her alana sirayet ediyor ve kârlılık/rekabet üzerine kurulu ekonomik sistem, dördüncü sektör henüz daha kendini var ederken, buraya da eski dünya düzenini aşılama gayretini taşıyor. Peki ya ne yapacağız? Bir vazgeçiş aşamasında mıyız?
En çok kime kızacağız? Eski adaletsiz dünyayı yok eden ekonomik sisteme mi, yoksa daha da tehlikelisi, bu sistemi dönüştürüyor gibi görünen ama onun bir maskeyle, bir perdeyle yoluna aynen devam etmesine destek olan “dönüşüm oyuncularına” mı? Her kavramın muğlaklaştığı bu dönemde ne yapacağımızı düşünürken, Impact Hub Ankara’nın kullandığı o slogana tutunuyorum bugünlerde: “Kaosu Kucaklamak” (Bir kaos pilotu olmak!)
Kaosu kucaklamaya hazır mısınız?
Bugün tam da böylesine bir kaosta yeni bir gerçeklik yaratmaya çalışırken yapmamız gereken, birbirimizden öğrenerek, bilenlere ve hakikate sarılarak kaosu kucaklamak. Ondan kaçmak değil, doğru yere koyduğumuz ana hedefe doğru yola çıkıp, bilinmez zamanlarda sistemi doğru yere evirme gayretini hiç bırakmamak. Elde edilen kazanımların daha çok üstüne gitmek, toplulukları daha çok harekete geçirmek, kitleleri güçlendirmek, irili ufaklı ekosistem inşasına, savunuculuğa inatla devam etmek. Yorulacağımızı, kolay olmadığını bilerek ve bazen de kendimize izin vererek… Hem kim bilir, belki de bu gayretlerdir her şeye rağmen dönüşüme dair yaşamı, hakları ayakta tutan. Bugün, daha adil bir dönüşüm için kaosu kucaklamanın, risk almanın, bilinmeyeni denemenin, dördüncü sektörün felsefi düzlemine daha çok emek vermenin, eylemlerle tartışmanın; bulunduğumuz her alanda kaosu kucaklamanın ve en çok da kaos pilotu olmaya gayret edenleri adil, karşılıksız desteklemenin yollarını artırmak… Bir bakarsınız bulutlar dağılır, gelecek aydınlanır. Ne dersiniz? İnsan hakları, çevre hakları ve yaşanacak bir dünya bulmak için adil dönüşüme inanmaya devam etmeye var mısınız? Sahi, siz kaosu kucaklamaya ve geleceğe inanmaya hazır mısınız?