2026 yılının nasıl şekilleneceğini bilemiyoruz ancak 2026 yılında küresel ekonomiden olumlu beklentiler çok da fazla yok gibi.
Anadolu Ajansı’ndan 28 Ekim 2025 tarihinde Bahattin Gönültaş imzalı haberde, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad’da düzenlenen 9. Future Investment Initiative (FII- Geleceğe Yatırım Girişimi) kapsamında "Egemenlik ve Küreselleşme Arasındaki Denge Nedir" başlıklı panelde konuştuğunu öğrendik.
Bakan Şimşek’in panel esnasında bence öne çıkan en önemli sözü "Uluslararası teknoloji devlerini ülkemize çekmeye çalışıyoruz" söylemiydi. İçeride bunun için ne yapıldığını bilemiyoruz ancak uzun zaman sonra doğrudan yabancı sermaye konusundan bahsedilmesi açıkçası benim hoşuma gitti.
Haberin bize yansıyan kısmında Bakan Şimşek; dijital düzenlemeler kapsamında temkinli olduklarını belirterek, şöyle devam etmiş:
“Avrupa Birliği’nin Dijital Pazar Yasası’na katılmadık, önce neyin işe yaradığını görmek istiyoruz. Bu alanın verimlilik üzerinde muazzam etkiler yaratabileceğine inanıyoruz. Dolayısıyla uluslararası teknoloji devlerini ülkemize çekmeye çalışıyoruz. Ancak, verinin yerelde tutulmasını öngören ‘güvenilir bulut’ düzenlemelerimiz nedeniyle bazı yatırımcılar bunun önlerine engel çıkardığını söylüyor.”
Bakan Şimşek, doğrudan yabancı sermayeden bahsedince benim de hemen aklıma UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı) tarafından hazırlanan ‘’Dijital Ekonomide Uluslararası Yatırımlar’’ başlıklı 2025 Dünya Yatırım Raporu geldi.
Raporun özet kısmında küresel sermaye akımları için şöyle bir tespit var:
Küresel ekonomi, karmaşık bir dizi zorlukla boğuşmaya devam ediyor. Artan borçlar, GSYH büyümesinde sürekli düşük performans, jeopolitik belirsizlikler ile ticaret ve yatırım akışlarındaki yapısal değişimler bu zorlukların belli başlı olanları.
En büyük düşüş yüzde 26 ile uluslararası proje finansmanında
Raporda belirtildiği şekliyle; küresel doğrudan yabancı yatırım üst üste ikinci kez daralmış durumda. Büyük ölçekli altyapı ve kalkınma için kritik öneme sahip olan uluslararası proje finansman yüzde 26'lık bir düşüşle en büyük düşüşü kaydetmiş.
Sınır ötesi birleşme ve satın almalar uzun vadeli ortalamanın altında kalarak, artan politika riskleri, düzenleyici denetimler ve küresel belirsizlik ortamında yerel ve yakın stratejilerine doğru yapısal bir kaymaya işaret ediyor. Yakın kıyı stratejisi; yakın ülkelerdeki hizmet sağlayıcılarla çalışmayı içeriyor. Bu strateji, gelişmiş iletişim, kültürel uyum ve açık deniz dış kaynak kullanımına kıyasla maliyet verimliliğinde önemli avantajlar sağladığı için daha fazla tercih ediliyor.
Rapora göre en endişe verici olan ise ‘’Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’’ ile uyumlu kilit sektörlere yatırım akışlarının sürekli kötüleşmesi.
2024 yılında enerji ve gaz tedarikine yapılan yatırımlar yüzde 28, yenilenebilir enerjiye yapılan proje finansmanı ise yüzde 16 azalmış. Bu türden yatırımlardaki olumsuz eğilimi tersine çevirmek için, yalnızca daha fazla sermaye (hem kamu hem de özel) değil, aynı zamanda yatırım akışlarının uzun vadeli sürdürülebilirlik hedefleriyle daha derin bir uyum içinde olmasını da gerekiyor.
Dijital ekonomi, yıllık yüzde 10-12 büyüyor
Bu zorlukların ortasında, rapor dijital ekonomiye yapılan yatırımı büyüme ve dönüşümün bir motoru olarak tanımlıyor.
Dijital ekonomi, yıllık yüzde 10 ila 12 oranında büyüyor ve küresel GSYH büyümesini geride bırakıyor. Böylece dünya çapında değer yaratımında giderek artan bir paya sahip oluyor.
Bu açıdan baktığımızda Bakan Şimşek’in "Uluslararası Teknoloji Devlerini Ülkemize Çekmeye Çalışıyoruz" söylemi doğru bir söylem.
Tabii bu yatırımlar bir ülkeden diğerine şartsız bir şekilde gitmiyor. Yani bunları yüksek faiz ödeyerek çektiğiniz portföy yatırımları gibi kolayca çekemiyorsunuz.
Öncelikle küresel ölçekten baktığımızda; 2025 yılının tamamı için küresel doğrudan yabancı yatırım görünümü olumsuzda. Yılın başında beklentiler ılımlı bir büyüme yönündeyken artan ekonomik ve politik belirsizlikler tarafından görünümü olumsuza çevirmiş durumda. Yeni bir gümrük vergisi savaşının tırmanması ve kötüleşen yatırımcı güveni, temel doğrudan yabancı yatırım belirleyicilerinde (küresel GSYH büyümesi, sermaye oluşumu, ticaret ve döviz kuru istikrarı gibi) aşağı yönlü revizyonlara yol açmış durumda. Bununla birlikte finansal piyasa oynaklığı da son dönemlerde artış gösterdi. Bu eğilimler, 2025'in başlarında yatırım faaliyetlerinde keskin bir düşüşe katkıda bulundu ve ilk çeyrek verileri hem işlem hacimlerinde hem de proje duyurularında rekor düşük seviyeler gösterdi.
2026 yılının nasıl şekilleneceğini bilemiyoruz ancak 2026 yılında küresel ekonomiden olumlu beklentiler çok da fazla yok gibi.
İçeriye dönünce; Enflasyonla mücadele programının çok uzun zamana yayılması, akabinde hem enflasyon görünümünde hem de beklentilerde bozulma yaşanması programa olan güveni de azaltmış durumda. İçerideki siyasi belirsizlik, ‘mülkiyet hakkı’na yönelik kaygı verici uygulamalar, sektör temsilcileri tarafından getirilmek istenen gümrük kısıtlamaları, azalan rekabet, alım gücündeki düşüş, eğitim sisteminde bir türlü sürdürülebilir bir modelin olmaması gibi nedenler yabancı yatırımın gelmesindeki en büyük engeller olarak duruyor. Buralarda bir iyileşme ya da yapısal reformlar da gözükmüyor.
Rapora göre Türkiye, Batı Asya ülkeleri içinde sınıflandırılmış. Bu bölgede doğrudan yabancı yatırımlarda bir artış söz konusu. Ancak bu artıştan Türkiye’nin yeterince pay aldığını söyleyebilmek mümkün değil. Durum kötü değil ancak geliştirilmeye muhtaç.
Bu bölgede en büyük doğrudan yabancı sermaye girişinin Birleşik Arap Emirlikleri olduğunu dikkate aldığımızda oradan alınabilecek çok önemli dersler olduğu da hemen göze çarpacaktır.
