ABD Başkanı Ukrayna için de "kendisini" garantör atayan bir barış planı ortaya attı. 28 maddelik Ukrayna barış planında yok yok.
Dünyada yeni trend, ABD Başkanı Trump'ın kendisini uluslararası sorunların çözümü için "garantör" ataması.
Gazze meselesinin çözümü için bizzat Trump'ın imzasını taşıyan "barış planıyla" ABD Başkanı'nın, barışı gözlemek için kurulacak üst konseyin de başkanı olması sağlandı. Üstelik aralarında Türkiye'nin de olduğu bölge ülkelerinin bu anlaşmayı imzalamaları ile yakın gelecekte Trump'ın bu yeni rolünün "tartışılmasının" da önüne geçildi.
Gazze'de daha bu hafta sonu İsrail'in saldırısı sonucu 24 Filistinli öldü. Trump'ın öncülüğünü yaptığı "ateşkes" ilan edildikten sonra, İsrail saldırılarında ölen Filistinliler'in sayısı 350'ye ulaştı. "Garantör" ABD'den ise İsrail'in ateşkes sonrasında da silahlı-sivil gözetmeden yaptığı bu saldırıları "mazur gören" açıklamalardan başka bir tepki yok. İşin ilginci, Trump ile birlikte Gazze anlaşmasına imza koyan diğer "garantörlerden" de ses çıkmıyor.
Trump Ukrayna'ya da "kendini atamaya" kalktı
ABD Başkanı şimdi de Ukrayna için "kendisini" garantör atayan bir barış planı ortaya attı. 28 maddelik Ukrayna barış planında yok yok.
- ABD, NATO'daki müttefiklerine hiç danışmadan Rusya'ya pek çok güvence veriyor planda; En ilginç maddelerden biri, NATO üyesi ABD'nin, NATO ile Rusya arasında "arabuluculuk" yapacağının da kayıtlara geçirilmiş olması.
- Plana göre ABD, üyesi olmadığı Avrupa Birliği adına Ukrayna'ya üyelik sözü veriyor;
- Lüksemburg Ukrayna'ya ait bir toprak parçasını Rusya'ya "hediye ediyor."
- Trump'ın "garantörlüğünün" bedeli olarak da Ukrayna kaynaklarından "aslan payını" alıyor elbette ABD; Rusya'nın el koyulan ve Ukrayna için kullanılacak paralarıyla yapılacak yatırımların büyük bölümü Amerikan kontrolüne geçiyor.
Avrupalılar planı beğenmedi
Avrupalıların Trump'ın, kendisini "Ukrayna barış konseyi başkanı" olarak atadığı plana tepkileri ise pek olumlu değil. Ancak Trump'ın gel-gitlerinin farkında olan ve ABD Başkanı'nın "suyuna gitmeyi" bir yaşam biçimi haline geline getiren Avrupalılar, tepkilerini son derece diplomatik şekilde dile getirmeyi tercih ettiler; Trump'ın planına "taslak" dediler, "üzerinde çalışılması gerek" notunu da koymayı ihmal etmediler.
Türkiye'nin sessizliği...
AB liderlerinin katıldıkları G-20 zirvesinde yayınladıkları bir bildiri ile dile getirdikleri bu tepkiye, aynı toplantıda yer alan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ise katılmamış olması dikkat çekici. AB'nin "ortak güvenlik" programı olan SAFE'e girmeye çalışan Türkiye, Avrupa açısından "yaşamsal güvenlik sorunu" olarak görülen Ukrayna meselesinde AB ile saf tutmamayı tercih etmiş oldu bu sessizlikle. Ankara'nın Kırım'ın Rusya'ya bırakılmasını öngören maddeye bile ses çıkartmaması da ilginç. Belli ki Ankara, hem Trump'ı kırmak istemiyor, hem de Rusya'nın tepkisinden endişeli.
Ancak bu sessizlik, ABD Başkanı'nın "suyuna gitme" hali, içinde bulunduğu coğrafyada pek çok sorunla boğuşan Türkiye açısından çok tehlikeli.
Şimdiden düşünmek lazım; Trump'ın bizzat şahsını "dünya jandarması" haline getirme eğilimi ya durmazsa? Ya Trump kendi kendini, mesela Kıbrıs'a da "garantör" atamaya kalkarsa?