Yeşil aklama endişesi giderek artarken; herhalde iki konuya odaklanmalıyız. GAP dâhil tüm su kaynaklarına sahip çıkarak verimli kullanmak ve su sorununa rağmen üretimi artırmak…
Global Compact Türkiye Başkanı Ahmet Dördüncü, sürdürülebilirlik konusunu anlatırken iklim değişikliğine ve bunun altında yer alan su sorununa özel bir başlık açıyor ve iklim değişikliğinin bir sonucu olarak Türkiye’de su sorununun sürdürülebilir kalkınma hamlesinin önündeki en büyük engellerden biri olduğunu söylüyor. Hatta Türkiye’de su sorununun dünyadan daha büyük olduğuna dikkat çekiyor. Ahmet Dördüncü devamla; “İzmir, Bursa, Ankara’da su kesintilerini duyuyoruz. Yani bakın tekstil sektörüne, tekstilin yanı sıra üretilen ve tekrar kullanılan tüm şişelerin yıkanması için bile ciddi su ihtiyacı var. Bu yeni durum, bizi bireysel olarak etkilerken aynı zamanda işlerimizi de çok etkiliyor” şeklinde konuşuyor.
2030’a kadar küresel ısınmayı 1,5 derece artışla sınırlama planının gerçekleşmesinin artık mümkün olmadığını anlatan Ahmet Dördüncü’ye göre “Ciddi bir süreç yaşanıyor, hakikaten göçler olacak, insanlar yaşayamayacak, başka bölgelere taşınacak, sosyal problemler çıkacak. Bunların sonuçları, çok ağır olacak. Onun için, geç kaldık biliyorum ama buna rağmen hedeflere ulaşmaya çalışmamız lazım. Ancak (BM raporuna göre) sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden sadece yüzde 17’sinde ilerleme var.”
Global Compact Türkiye Başkan Yardımcısı Haluk Kayabaşı da aynı toplantıda yaptığı konuşmada, Kibar Holding olarak son 4 yılda iklim değişikliği ile mücadele ve döngüsel ekonomiye katkı sağlayacak 100’e yakın yeni projeyi hayata geçirdiklerini anlatırken su ile ilgili 2 örnek veriyor. İzmit Asım Kibar atık su geri kazanım tesisi yatırımı ile yılda 500 bin metreküp suyun geri kazanımının sağlanması ve Tuzla’da bir su geri kazanım tesisi yatırımı yapılması… Bu toplantıya katılan Bolu TSO Başkanı Abdullah Alemdar ise ABD’nin içinde yer almadığı iklim değişikliğine karşı mücadelenin ve sürdürülebilir kalkınmanın başarı şansının düşüklüğüne vurgu yapıyor.
Peki, risk nasıl yönetilecek? Su sorunu ne kadar yakıcı? Makine İhtisas OSB Yönetim Kurulu Başkanı Sedat Silahtaroğlu da suyun öneminin giderek arttığını düşünerek farkındalığı artırmaya çalışıyor. İlgili sivil toplum kuruluşları ise su konusunda krizden önce riskin yönetilmesi gerektiğini savunarak, bölgesel kuraklık tehlikesine dikkat çekiyor ve Türkiye’nin hazırladığı Ulusal Su Planı doğrultusunda çalışmalarını hızla tamamlaması gerektiğine vurgu yapıyorlar.
Garanti Bankası eski Genel Müdürü Akın Öngör, “Güç’ten sonra devam” kitabında Doğal Hayatı Koruma Vakfı Başkanı iken yaptıklarını anlatırken (adeta Çorlu TSO Meclis Başkanı Erdim Noyan’ın hayalini dile getirerek) “Coronavirüs sorunuyla sanayi durunca nehirlerimiz temiz akmaya, denizlerimiz kendisini bulmaya başladı. Ergene bile berrak akmaya başladı” diyor.
Suyun berrak akması için üretimin olmamasına katlanılabilir mi? Üretim başlayınca Ergene’de de kirlilik başlıyor zaten. Akın Öngör ayrıca Anadolu’da çok su tüketimi gerektiren şeker pancarı için 10 metre yerine 500 metreden su çekildiğini, bu nedenle obruklar oluştuğunu söyleyerek şeker pancarı üretiminden de çıkılmasını öneriyor.
Giderek büyüyecek ve sürdürülebilir kalkınmayı bile önleyebilecek su sorunun etkisi sadece ‘içeride’ kalır mı?
Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. İbrahim Mazlum, ‘çevre’ ile ‘güvenlik’ arasındaki ilişkileri irdelediği bir konuşmasında, son yıllarda iklim değişikliği de sürece eklenince, çevre sorunları ve kaynak kıtlığının yarattığı tehditlerin büyüdüğünü söylüyor. Ülkeler arasındaki itiş kakışta etnik, dinsel ve siyasi gerekçeler gösterilse de çevresel sorunların parmak izinin saklanamayacağına işaret ediyor.
1990’larda ‘su savaşları’ söyleminin fazlasıyla kullanıldığını, ancak söylenildiği kadar su savaşlarının çıkmadığını ya da çatışma ve istikrarsızlık yerine sorunun çözülmesi için iş birliği ve diplomasının daha fazla kullanıldığına dikkat çekerek olabileceklerin işaretini veriyor. Bu ekstra riski de dikkate alarak ve genel olarak ‘yeşil aklama’ endişesi giderek artarken; herhalde iki konuya odaklanmalıyız. GAP dâhil tüm su kaynaklarına sahip çıkarak verimli kullanmak ve su sorununa rağmen üretimi artırmak…