Özünde KKM, örtülü bir faiz artışıydı. Hem de kur nereye giderse gitsin ben aradaki farkı ödeyeceğim diyen ucu açık bir faiz artışı.
Kur Korumalı Mevduat (KKM) geçtiğimiz hafta 23.08.2025 Cumartesi günü Resmi Gazete’de yayınlanan bir tebliğ ile sonlandırıldı. Böylece bir dönem sona erdi.
Cumartesi gününden bugüne KKM üzerine çok şey yazıldı. Alışık olduğumuz gibi Türkiye bu uygulama konusunda da ikiye bölündü. Savunanlar ve karşı duranlar olarak.
Maliyet hesaplamaları yapıldı, bu maliyet hesaplamalarına karşı çıkıldı. Maliyetin sadece parasal olarak yapılmaması, bunun topluma getirdiği yükün çok daha fazla olduğu söylendi. Ben de bunun topluma olan yükünün parasal hesaplama dışında çok daha büyük olduğunu düşünen taraftayım.
Ancak hiç tahammül edemediğim husus, ‘KKM eğer olmasaydı ülkeye maliyetinin ne olacağını hiç hesaplayan oldu mu?’ benzerindeki sorular.
Burada yine sebep-sonuç yanılgısına düşüldüğünü görmek çok üzücü.
KKM durduk yere bulunmuş, dahiyane bir finansal enstrüman değildi. KKM, hatalı ekonomi politikalarının, hiç olmayacak bir anda faiz indirmenin neticesinde kur alıp başına gidince kuru tutmak adına getirilmiş bir uygulamaydı.
Bir kere KKM’yi doğru yere oturtalım. KKM uygulamasının getirilmesine sebep olan politikaları ve o dönemki saçma söylemleri eleştiremeyip bugün KKM uygulamasına karşı olanları eleştirmek en hafif tabiri ile ‘ucuz kahramanlık’.
Kur Korumalı Mevduat sistemi 21 Aralık 2021 tarihinde Türkiye’yi iflasın eşiğinden almıştır. Bu doğru.
Ancak neredeyse iflas sürecine bizi götüren nedenin faizin etkisiz bir araç olmasından kaynaklanmadığı tam tersine faize bireysel olan hassasiyet ve karşı duruşun dini motiflerle bir politikasızlık aracı haline getirilmesinden oluştuğu çok açık.
Zaten özünde de KKM örtülü bir faiz artışıydı. Hem de kur nereye giderse gitsin ben aradaki farkı ödeyeceğim diyen ucu açık bir faiz artışı. Türkiye evet bir politika faizi artışına gitmemiştir ama hülle yoluyla ucu açık bir faiz artışı yapmıştır. Buna nema demek aradaki farkın faiz olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor maalesef.
Bütün bunların yanında KKM sadece ve sadece bir enstrümandı. Başarılı olmuş mudur? Evet olmuştur. Ancak bu enstrümanı bir para politikası ikamesi olarak düşünmek son derece yanlıştı. Bu yanlış yapıldı. Peki bile bile neden yapıldı sorusu ileride mutlaka cevap bulacaktır.
Bütün para politikası KKM merkezinde tasarlandığı için sonrasında yüzlerce düzenleme yapıldı. Bu düzenlemeler takip edilemez hale geldi. Finansal istikrara zarar verildi. Hem KKM üzerinden hem de Borsa üzerinden sahte bir refah yaratıldı.
Ben buna ‘illüzyon ekonomisi’ deyip bu isimle yapılanlar unutulmasın diye kitaplaştırmıştım.
O zaman şu anki iktidarın başka ekonomi yönetimi; kurun ani geri çekilişinden olsa gerek, KKM’nin aslında örtülü bir faiz artırma olduğu gerçeğini unutup, mucizevi bir ilaç gibi bu yeni enstrümana sarıldı.
KKM, Ponzi Planı’ndan farksızdı
Dahası herkese bu uygulama sonunda geliştirilen yeni ekonomi politikaları (O zaman ki adı ile Türkiye Ekonomi Modeli) ile Türkiye’nin ihracatının artacağı, refahın herkese yayılacağı söylendi. Uygulamanın doğruluğuna özellikle piyasa profesyonellerini ikna etmek için saygın Heterodoks İktisatçılar davet edildi. Fakat ne yazık ki uygulanan program heterodoks değildi.
KKM kurun ani yükselişi nedeniyle uçuruma sürüklenen Türkiye için emniyet freni olarak çekilmiş ancak KKM den çıkışın nasıl ve ne zaman olacağı tasarlanmamıştı.
Mevcut haliyle KKM benim açımdan bir Ponzi Planı’ndan farksızdı.
Bugün ‘Ama KKM olmasaydı şu olurdu, bu olurdu’ diyenler, Türkiye’nin KKM sürecine gidişine ilişkin tek laf etmiyorlar. Hatta o zaman faizlerin Merkez Bankası tarafından indirilmesini alkışlıyorlardı bir kısmı.
Çok iyi hatırlıyorum; zamanın Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, İstanbul’da 22 Ocak 2022’de ekonomistlerle yaptığı toplantıda Dolar/TL’deki 1 TL artışın Türkiye’nin borç stokunda 450 milyar TL artışa neden olduğunu, oysa en kötü senaryoda bile KKM üzerinden Hazineye binecek yükün bunun 1/3 ü olduğunu söylemişti.
Tabii bu tabloda doğru olan Dolar/TL’de 1 TL artışın borç stokuna yüklediği 450 milyar TL + KKM’den dolayı gelen ek yük olmasıydı ama o yola çıkılınca görüldü.
Eğer bu enstrüman gerçekten müthiş etkili ve sürdürülebilir bir uygulama olarak dünya çapında kabul görmüş olsaydı, savaştaki Rusya Merkez Bankası, savaş anında rubleyi korumak ve ekonomideki olası zararı önlemek adına aylar öncesinden gördüğü bu uygulamayı hemen alır ve yüzde 9,5 olan politika faizini yüzde 20’ye çekmez Kur Korumalı Ruble sistemine geçerdi.
Sistem, vergi ödeyenler açısından
adaletsizliğin en üst noktasıydı
İşin bir tarafından sistem hâlâ tartışma konusuyken, bir de üstüne üstlük yabancıların, Türkiye’de yerleşik olmayan Türk vatandaşlarının da Yuvam Hesabı üzerinden sisteme dahil edildiğini gördük.
Türkiye’de parasını kazanmayan ama kazandığı yabancı parayı oturmadığı ülkede değerlendirip, olası kur artışı nedeniyle ek maliyete oturmadığı ve yaşamadığı ülkedeki (kendi ülkesi bile olsa) vergi mükelleflerinin karşıladığı bir sistem, vergi ödeyenler açısından adaletsizliğin en üst noktasıydı.
Bugün buna ilişkin bir eleştiri duruyor muyuz? Hayır.
Normal şartlarda; ekonominin kendi dinamikleri ile işlediği ülkelerde, o ülkeye yatırım için gelen yabancılar kur riskini ve getiri riskini göze alarak gelirler. Bu riskleri minimize etmek için de bir karşıt finansal enstrüman ile koruma satın alırlar.
KKM ile yabancılara sıfır kur riski ile yüksek getiri garantisi verildi. Opsiyon primi 0 (sıfır) olan bir opsiyon sözleşmesi.
Ne güzel kazanç sağladı ama parasını KKM’ye bağlayanlar.
Özetle KKM’nin kaldırılmış olması çok önemli. Ama bu geçmişte yapılan yanlışları unutacağımız anlamına gelmemeli.