Ücretliler için hayat pahalılığı, üreticiler için maliyetler en az 2 yıl daha sorun teşkil edecek. Ücretlere zam yapılsa da hayat pahalılığı ezecek, fiyatlara zam gelse de kârlılık mümkün olmayacak.
Merkez Bankası'nın rezervlerinin erimeye devam ettiği, faiz dışı açığın devam ettiği sürece devam ediyoruz. Geçen hafta perşembe akşamı Bursa'da gayrimenkul yatırımcıları ile bir araya geldim. Ne konuşmacıların ne de katılımcıların ekonomik programa inancı kalmamıştı açıkçası. Özellikle Bakan Şimşek'in "OSB'lerin kapısına maliyeci koyacağım" demesi büyük bir öfke yaratmış. Zaten yeterince gerginlik ve bezmişlik varken, söylenmemesi gereken bir cümle olmuş açıkçası.
Asansörde rastladığım bir beyefendi "çok şükür sanayiciliği bıraktım" dedi bana. Kısa sürede bana devletin sanayiciye olan bakışından ne kadar yılmış olduğunu anlattı. "Hırsız muamelesi görüyoruz" diye serzenişte bulundu. Aslına bakılırsa rahmetli Unakıtan bu meselelere daha düzgün yaklaşırdı. Vergi Konseyi'nin kurucu üyelerinden olduğum için kendisiyle yakın çalışmıştım. "Bize sadece maliyeci değil ekonomist de lazım" diyerek gösterdiği olumlu yaklaşımı dün gibi hatırlıyorum. Bu açılardan 2003-2013 dönemini arıyoruz desem yanlış olmaz.
Dalgalanmaları bertaraf edecek bir reçete ortaya koyamadık
Akıllı hamlelerle 2008-2009 küresel krizini atlattıktan sonra, 2013'ten sonra bambaşka bir sürecin içine girdik desem yanlış olmaz. Ancak, "bozulma tam olarak ne zaman hızlandı" diye soran olduğunda tereddütsüz "2018" diyorum. Açıkçası o yılın yaz aylarından itibaren hem dışarıdaki hem de içerdeki dalgalanmaları bertaraf edecek bir reçete ortaya koyamadık. Ekonomi yönetiminde görev alanlarla yakın çalıştığım için çoğu zaman tecrübe ve bilgi eksikliklerine hayret ettim. Önerdikleri adımların daha önce denenmiş ama başarısız olmuş uygulamalar olduğunu hiç bilmiyorlardı. Daha da kötüsü daha önce denenmiş ve başarılı olmuş uygulamaları da görmezden geliyorlardı.
Mevcut durumdan bir çıkış yolu göremiyorum
Sadece Lütfi Elvan ve Naci Ağbal döneminde kısa süreli ümitlendik, ancak 2018-2025 sürecinde oldukça hoyrat, piyasayı dinlemeyen, empati yoksunu ve iletişimi giderek zayıflayan bir ekonomi yönetimi yaşadık. Maalesef tamamen başarısızlıkları ortaya çıkmadan da değiştirilmediler. Yeni gelen isimler ise bir süre sonra iyice karmaşık hale gelmiş olan ekonomik şartları daha kötü hale getirdiler. Ben kendi adıma, mevcut durumdan bir çıkış yolu göremiyorum. Merkez Bankası hiçbir şey olmamış gibi ya da olmuyormuş gibi göstermek adına döviz satmaya devam edecek ve bunu döviz talebi durana dek yapacak. Faizleri de daha fazla yükseltmeyeceği için TÜİK'in enflasyon açıklamalarına bel bağlayacak.
Ücretliler için hayat pahalılığı, üreticiler için maliyetler en az 2 yıl daha sorun teşkil edecek. Ücretlere zam yapılsa da hayat pahalılığı ezecek, fiyatlara zam gelse de kârlılık mümkün olmayacak. Bu durumda yaratılan nakit fazlasının doğru şekilde kullanılması elzem gözüküyor. Birçok sanayi firmasının yatırım yapmak yerine elindeki parayı faiz ve diğer enstrümanlarda değerlendirdikleri biliniyor. Zaten yatırım yapan ya da kapasite genişleten ortaya çıkan orta vadeli zararı fonlamak mecburiyetinde kalıyor.
Bu şartlar altında Türkiye'nin %3 büyümeyi tutturması zor. Dolayısıyla yaz aylarında ekonomik programa bir revizyon gelmesi benim için sürpriz olmayacaktır.