Gümrük Birliği’nden beklentilerden biri de gümrük vergilerinin kaldırılmasının ardından, sanayinin teknolojisini geliştirerek küresel rekabete karşı direnç kazanması olmuştu. Öyle de oldu. Her ne kadar ilk yıllarda şirket evlilikleri, satın almalar yükselmiş, millilik yara almış olsa da dışa açık bir ekonominin gereği olarak, sanayi de rekabet gücünü yükseltmeyi becermişti. Böylelikle tüketicilerin de daha kaliteli mal tüketmeleri sağlanmış oldu. Sanayi ürünlerinde AB pazarının açılması yatırım, üretim ve ihracat iştahını da artırmıştı.
AB ile sanayi ürünlerinde gümrük vergileri karşılıklı sıfırlanmış, rekabet zorunluluğu bununla sınırlı kalmamış üçüncü ülkelere karşı gümrük tarifeleri AB’nin bu ülkelere karşı uyguladığı seviyeye çekilmişti. Üçüncü ülkelere karşı, gümrük vergilerini sanayisi güçlü AB seviyesine çekmek kolay bir iş olmasa gerek. Teknolojidir, finansmandır, enflasyondur, kur istikrarıdır… Bunlar gibi dezavantaj yaratacak unsurları dikkate almasak bile üçüncü ülkelere karşı da koruma bariyerlerini kaldırmak riskleri kaçınılmaz olarak daha da artırmak anlamına geliyordu.
Tam üyelik çıkacağına ilişki beklentiler çoktan hayal oldu
Sadece bu kadar da değil. Bir de tercihli ticaret anlaşmalarının üstlenilmesi konusu var. AB’nin tercihli ticaret yaptığı ülkelerle benzer anlaşmaları yapamazsanız üçlü ticari ilişkide devre dışı kalıyor, trafik sapması ile zarar görüyorsunuz. Gümrük Birliği’nin bunlar öngörülmeden yapılması ayrı bir konu. Tercihli ticaret sorununun olası zararlarını anlamak için 1996’dan sonra onlarca yılın geçmesini beklemek de öyle. Gümrük Birliği’nden ‘tam üyelik’ çıkacağına ilişkin beklentiler çoktan hayal oldu. Artık AB’nin yeni nesil ticaret anlaşmaları ile Gümrük Birliği’nden çok daha gelişmiş, çok daha kapsamlı anlaşmalar yapmasının ne gibi sonuçlar yaratacağını da dikkate almak gerekiyor.
Sonuçta; eksiği ile gediği ile 30 yıllık Gümrük Birliği deneyimi ne kadar öğretici oldu? Çünkü şu anda farklı da bir durum var. Hemen her sektörde Çin rekabeti konuşuluyor. Hatta rekabet değil, “yıkıcı korkular” konuşuluyor.
Genel olarak tüm sektör temsilcileri Çin ile başa çıkmanın mümkün olmadığını dile getirerek Çin’e karşı bir ‘rekabet’ stratejisi oluşturulması gerektiğini vurguluyor. Bu stratejinin bir parçası teknoloji olabilir, finansman desteği olabilir. Üretilebilecek başka önlemler de olabilir.
Kuşkusuz bu stratejinin bir de ‘korunma’ ayağı olmalı. Çin rekabetinden korunmanın büyük blok bariyerler şeklinde olamayacağı gün gibi ortada Peki, korunma nasıl olacak? Korunma muhtemelen mal bazında, hatta herhangi bir malın alt kırılımlarını da içeren ‘gümrük tarife istatistik pozisyonu’ bazında olacak. 2026 yılı başında uygulamaya girecek olan İthalat Rejimi Kararnamesi ile binlerce malda gümrük vergileri yeniden belirlenecek. AB’ye karşı, tercihli ticaret uygulanan ülkelere karşı ve de ABD ile Çin gibi üçüncü ülkelere karşı vergi oranları yeniden belirlenecek. Çin’i ele alacak olursak; 50 milyar dolara doğru giden ithalattan hangi mallar cımbızla çekilir gibi çekilecek ve bir kenara konularak vergilendirilmek yoluyla, bir sektör, alt sektör ya da bir üreticiler grubu korunacak?
Kolay iş olmasa gerek. Ancak kolay olan ne kaldı ki? Çin’in dampinge karşı soruşturma ve önlemler nedeniyle Türkiye’ye karşı soğuk olduğu, bu yola çok başvurulduğu gerekçesiyle rahatsız olduğu, bunu da dile getirdiği konuşulanlar arasında. Tüm bunlara rağmen Türkiye’de çok geniş bir kesimi ilgilendiren bazı damping soruşturmalarının yasal süresi olan ilk yılda sonuçlandırılamadığını, uzatıldığını ve ikinci yıla sarktığını da biliyoruz.
Yani kafamız da net değil. Zaten Çin’den yapılan ithalatın enflasyonla mücadeleyi desteklediğine ilişkin görüşler bile var!
Biz yine de soralım: Gümrük Birliği’nde olduğu gibi yaşayarak mı öğrenelim? Sanayi çöktükten sonra rekabet olur mu? Ticarete baz fiyatlar çöküş öncesi seviyesinde kalır mı? Ya da bütünüyle ithal girdi yoluyla yapılan üretimle, sürdürülebilir küresel rekabet gücü sağlanır mı? Yoksa “Bütün bunları dert etmeye değmez, hizmet sektörü ile yürür gideriz mi?” Hele de bir şekilde korunmanın artması gerektiği konuşulur ve beklenirken; gümrük bariyerleri sürpriz bir şekilde kaldırılıyorsa!..