Amerika eksen kaymasını gördüğü için ticaret savaşları üzerinden Batı eksenli bir üretim ve refah modelini Amerika’ya geri çekmeye çalışıyor.
11 Ağustos 2025’te Bloomberg International internet sitesinde Keith Naughton tarafından kaleme alınan ‘Ford, Uygun Fiyatlı Modelleri Teşvik Etmek için Elektrikli Araç Yatırımını 5 Milyar Dolara Çıkarıyor’ başlıklı yazı çok ilgi çekiciydi.
Bu yazının içerisinde benim açımdan en ilgi çekici olan Ford İcra Kurulu Başkanı Jim Farley’in bu yatırımı en büyük modellerini elektrikli hale getirme stratejisinden uzaklaşan “muazzam bir dönüş” olarak adlandırmasının yanında “Elektrikli araçlar konusunda Çinlilerle dünya çapında gerçekten etkili bir şekilde rekabet etmenin tek yolunun, mühendislik tedarik zincirimizi ve üretim sürecimizi radikal bir şekilde yeniden tasarlamak ve dönüştürmek için kendimizi zorlamak olduğuna inanıyoruz” demesiydi.
Aslında sadece elektrikli araçlarda değil, üretimin her alanında bu dönüşümü sağlamak mutlak şart gibi duruyor.
Farley’in bu sözünü X platformunda paylaşıp “Bizim sanayicilerimizin de benzer düşünceler içerisinde olması gerekiyor” deyince çok farklı tepkiler geldi. Çin’in teknoloji alanında başını alıp gittiği, artık yakalamanın mümkün olmadığı en temel karşı söylem olarak çıktı. Elbette bu doğru ancak keskin bir teslimiyetçilik de söz konusu. Unutmamak lazım ki Çin’de teknolojiye yatırım sürecine girmeden önce Batılı devletler başta Amerika olmak üzere Çin’in fersah fersah ötesindeydi.
13 Ağustos 2025’te yine Bloomberg International internet sitesinde bu kez Tom Orlik, Eric Zhu ve Jennifer Welch imzalı ‘Çin Bu Ticaret Mücadelesine Hazırdı ve ABD'nin Öğreneceği Çok Şey Var’ başlıklı bir analiz yayınlandı. Metnin tamamını görmenizi çok isterim. Son zamanlarda gördüğüm en güzel Çin analizlerinden biri.
Ben kısım kısım size aktarayım.
Yazarlar; Çin’in, onlarca yıldır modernleşme ve sanayileşme yoluyla kendini güçlendirmeye odaklanarak ABD ile bir mücadeleye hazırlandığını ve devlet planlamacılarının, korumacılık ve dış politika amaçlarının gerçekleştirilebilmesi için ekonomik ve finansal araçlar geliştirdiklerini belirtiyorlar.
Çin, planlamaya dayalı üretimi ve korumacılığın faydalarını ayırt etme yeteneği nedeniyle mevcut tarife savaşları ortamında diğer ülkelerden göreceli olarak daha güçlü bir konumda.
Yazarlar; Mao'nun 1976'daki ölümünden kısa bir süre sonra başlayan reform döneminde, Çin’in kendini güçlendirme hedefinin aynı kaldığını, ancak bunu gerçekleştirmeye yönelik politikaların büyük ölçüde geliştirildiğini belirtiyorlar.
Politika yapıcılarımızın çıkaracağı dersler olmalı
1980'ler ve 90'larda, çalışmaları üst düzey liderler arasında dolaşan Çin Sosyal Bilimler Akademisi akademisyeni He Xin’in, Çin yükselirken "artmakta olan rekabetten tehdit hisseden gelişmiş ülkelerin Çin'i baskı altında tutmaya çalışacağı" konusunda uyardığını belirtip buna karşı politikaya ilişkin planının ise "Sürekli yok olma tehdidiyle karşı karşıya olduğumuzdan, tamamen kendi kendine yeten bir sanayi sistemi kurmak, Çin için doğal olarak en gerçekçi seçenek olmalıdır" dediğini belirtmişler.
Yani teslimiyetçilik değil, karşı politika geliştirme, mevcut politikaları tamamen bir kenara itmek değil, yeni politikalar geliştirme. Politika yapıcılarımızın bundan çıkaracağı dersler olmalı.
Yazıda bahsedilen bir diğer dönüm noktası ise Hu Jintao dönemi.
Jiang'ın halefi Hu Jintao döneminde öncelikler, yabancı teknolojileri ülkeye getirecek "yerli inovasyon" ve Batı etkisini dışarıda tutacak bir "büyük güvenlik duvarı" olduğunu, ABD'de TikTok'un etkisi hakkındaki tartışmanın viral hale gelmesinden on yıldan fazla bir süre önce, Google, Facebook ve Twitter, Çin pazarından fiilen dışlandıklarını ve ABD devlerinin engellenmesinin, Çin'in kendi teknoloji şirketlerinin -Baidu, Tencent, Alibaba ve diğerleri- gelişmesi için alan açtığını belirtiyorlar.
Şu anki Devlet Başkanı Xi Jinping ise 2012’de Çin Komünist Partisi genel sekreterliğini aldığından bu yana Çin’in öncelikli hedefini ‘teknoloji’ alanında ilerlemek olarak belirlemişti. 2017 yılında ise kendi adını taşıyan ideolojisini Çin Komünist Partisi Anayasası’na ekledi.
Yazarlar; Xi JinPing’in, 2013'ten bu yana, Pekin'in teknoloji hedeflerini kendi kendine yeterlilikten BT, robotik, yüksek hızlı tren ve elektrikli araçlar gibi sektörlerde küresel liderliğe taşımayı hedefleyen "Çin Malı 2025" planını açıkladığını, "Kuşak ve Yol" girişimi ile ihracat pazarlarını çeşitlendirmeyi, ABD tüketicisine bağımlılığı azaltmayı ve limanlara, demiryolu ağlarına ve yollara yapılan yatırımlar aracılığıyla Çin'in küresel nüfuzunu artırmayı amaçladığını hatırlatıyorlar. Her iki planda kesin bir başarı olmasa da elektrikli araç ve güneş paneli ihracatındaki artış ve diğer gelişmekte olan pazarlarla daha güçlü bağlar gibi somut kazanımlar elde edildiğini belirtiyorlar.
Hemen burada hatırlayalım, Trump 1.0 döneminde Çin’e yönelik gelen ilk gümrük vergisi artışları güneş panelleri üzerinden olmuştu.
ABD, rakiplerini zayıflatmaya çalışıyor
O dönem ticaret savaşlarının temel dayanağı başta Çin olmak üzere ‘Adil ve Dürüst Ticaret’ yapmayan ülkelere karşı onları daha adil ve dürüst olmaya zorlamak olarak sunulmuştu.
Ancak gerçekte bu tarife savaşlarının iki önemli ucunda yer alan Amerika ve Çin arasında devam eden “teknoloji ekonomisi”ne hakim olma çabası, diğer tarafında ise üretim ve buna bağlı olarak refahın, Batı’dan Doğu’ya kaymaya başlamış olması yatıyor. Amerika bu eksen kaymasını gördüğü için ticaret savaşları üzerinden Batı eksenli bir üretim ve refah modelini Amerika’ya geri çekmeye çalışırken, rakiplerini de zayıflatmaya çalışıyor.
Ben naçizane bunu en başından beri belirtiyorum. Yaşananlar tarife savaşından çok teknolojiye sahip olma savaşı bence.
Çin, Amerika için ciddi bir tehlike. Başkan Trump, genişleyen BRICS koalisyonunu Amerikan karşıtı bir kulüp olarak görüyor. Doları tehdit eden bir yapıya izin vermeyeceğini söylüyor.
Çin’in istilacı politikası aslında tüm ülkeler için de tehdit.
Yaptığı konuşmalarla, sürekli değişik oranlarda tarife uygulamasıyla Trump akıllarda farklı konumlandırılsa da ben Çin tehlikesini gören ve buna karşı önlem almaya çalışan bir lider olarak görüyorum onu.
Çin’den alınacak en önemli dersin ise iktidara gelen her bir liderin diğerinin yaptıklarını bozmayıp onu geliştirmesi olduğunu düşünüyorum.