WWF-Türkiye, Mekanda Adalet Derneği, SEFiA, ClientEarth ve CAN Europe’un ortak görüşüne göre, Türkiye’nin Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) yönetmeliği taslağı, sera gazı emisyonlarını azaltmak ve 2053 net sıfır hedefi için etkili bir karbon fiyatlandırma mekanizması oluşturmakta yetersiz.
Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefi için en kritik politika araçlarından biri olacak Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), sivil toplumun radarında.
WWF-Türkiye, Mekanda Adalet Derneği, Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA), ClientEarth ve Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe), İklim Değişikliği Başkanlığı’na sundukları ortak görüşte, mevcut taslağın eksikliklerine dikkat çekiyor.
Ortak görüş, taslağın Avrupa Birliği ETS’siyle uyumlu olmadığı ve Türkiye’nin sanayisinin karbon düzenlemelerine adapte olmasını geciktirme riski taşıdığı uyarısını içeriyor.
Eleştirilere göre, Avrupa Birliği ETS’si örneği ortadayken, Türkiye’nin sistemi emisyon azaltımını teşvik etmek yerine geciktirme riski taşıyor. Taslaktaki eksiklikler yalnızca iklim politikalarının inandırıcılığını değil, aynı zamanda küresel ticarette rekabet gücünü de tehdit ediyor.
Sivil toplumun sunduğu görüşte öne çıkan eleştiriler şöyle:
Emisyon azaltımı miktar üzerinden olmalı
Taslakta sisteme dâhil edilen sektörlerin toplamda salabileceği azami sera gazı emisyon miktarı (CAP) emisyon yoğunluğuna göre belirleniyor. Oysa CAP, emisyon miktarı üzerinden ve yıllar içinde azalan şekilde tanımlanmalı. AB ETS’sinde olduğu gibi miktar üzerinden, yıllar içinde lineer azaltım faktörüyle düşürülen bir sistem kurulmadığı sürece, emisyon azaltımı sağlanamayacak. Bu da Türkiye’nin karbon piyasalarında güvenilir bir aktör olmasını engelleyecek.
Elektrik sektörüne ücretsiz tahsisat riski
Taslak, elektrik üreticilerine ücretsiz tahsisat verilmesine kapı aralıyor. Oysa AB ETS’sinde bu açıkça yasak. Fosil yakıtlı elektrik üretiminin maliyetlenmemesi, temiz enerji yatırımlarının geri plana itilmesine yol açacak. Böyle bir uygulama, Türkiye’nin enerji piyasasında öngörülebilirliği azaltacak ve yatırımcı güvenini zedeleyecek.
Esneklik mekanizmaları geciktirme riski taşıyor
Bankalama ve ödünç alma mekanizmaları, birçok ülkede emisyon azaltımını erteleyen bir unsur olarak görüldü. Bankalama, bir şirketin belirli bir yıl için elinde kalan kullanılmamış emisyon izinlerini gelecek yıllarda kullanmak üzere saklaması, ödünç alma ise şirketin gelecek yılın emisyon iznini bu yıl için kullanması anlamına geliyor. Türkiye’de henüz piyasa istikrar mekanizması oluşmadan bu araçlara izin verilmesi, sistemin karbon fiyatlama işlevini zayıflatacak.
Şeffaflık eksikliği piyasa güvenini azaltır
Tahsisatların kimlere, hangi kriterlerle dağıtıldığına dair bilginin kamuya açık olmaması, ETS’nin güvenilirliğini sorgulatacak. Şeffaflık eksikliği, hem yatırımcıların hem de uluslararası piyasalarda Türkiye’nin konumunun zarar görmesine yol açabilir.
Denkleştirme projeleri hukuki risk yaratabilir
Taslak, şirketlere yüzde 10 oranında denkleştirme hakkı tanıyor ancak proje kriterleri belirsiz. Uluslararası piyasada güvenilir bulunmayan denkleştirme kredileri, sistemin çevresel bütünlüğünü ve hukuki öngörülebilirliğini zedeleyebilir. AB ETS’si bu nedenle 2021 sonrası dönemde denkleştirmeyi kaldırmıştı.
Gelirlerin kullanımına dair belirsizlik
ETS’den elde edilecek gelirlerin hangi alanlarda kullanılacağına dair hüküm yok. Gelirlerin adil geçiş, kayıp ve zararların telafisi veya düşük karbonlu yatırımlara yönlendirilmemesi, piyasanın sosyal kabulünü azaltacak.
Sadece bir çevre politikası değil…
Türkiye’nin ETS’si, sadece bir çevre politikası aracı değil; aynı zamanda dış ticaret ve yatırımlar açısından stratejik bir rekabet faktörü. Mevcut haliyle taslak, sanayiyi AB ETS’si karşısında dezavantajlı bırakıyor. Uzmanlara göre, karbon fiyatlandırma mekanizmasının şeffaf, adil ve AB standartlarıyla uyumlu şekilde yeniden tasarlanması, hem ihracatçı sektörlerin hem de yatırımcıların geleceği açısından hayati önem taşıyor.
Denetim ve katılım mekanizmalarının yokluğu
Bağımsız bir izleme ve danışma kurulunun olmaması, piyasanın etkinliğini düşürecek. Katılım ve denetim mekanizmalarının olmaması, iş dünyasında öngörülebilirliği azaltarak yatırımlar üzerinde baskı oluşturacak.