Amaca ulaşmak için, herkese o "çok istediği/ihtiyaç duyduğu şeyin" verilmesi mübahtır elbette. Bazen "meşruiyet", masada baş köşede oturmaktan geçer.
ABD Başkanı Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "meşruiyet" vaadini bizzat Trump'ın Ankara'daki Büyükelçisi Tom Barrack açıklamıştı.
Trump işadamı; karşılığı olmadan hiçbir şey vermez. Peki ne olabilir o vadedilen "meşruiyetin" bedeli?
THY'nin Boeing şirketinden alacağı 225 uçak ile BOTAŞ'ın Amerikalı enerji şirketleri ile yaptığı uzun vadeli ve milyar dolarlık LNG tedarik anlaşmaları zaten açıklandı. İşin içine son anda nükleer alanda iş birliği mutabakat zaptı da girdi, ancak bu da pek sürpriz değildi. Trump'tan önceki Başkan Biden döneminde atılmıştı Türkiye'nin ABD'den küçük ölçekli nükleer reaktör satın almasının temelleri.
Gazze Tony Blair'e emanet edilecek gibi...
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan'la Beyaz Saray'daki görüşme sonrasında Trump, Türkiye'nin o çok istediği savaş uçakları/uçak motorları meselesine de girdi. Erdoğan'dan "bir beklentisi" olduğu mesajını vererek, o beklenti karşılanırsa uçak meselesinin de halledilebileceğini ima etti.
Yine Trump'ın verdiği ipuçlarından, ABD'nin "meşruiyet bedeli" olarak masaya koymuş olabileceği iki konu olduğunu çıkarmak mümkün. Bunlardan ilki Türkiye'nin Fener Rum Patrikhanesi'nin "ekümenik" statüsünü tanıma yoluna girmesi olabilir. Nitekim Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden açılması meselesinin bizzat Trump tarafından dile getirilmesi boşuna olamaz.
Türkiye'den ikinci büyük "beklenti" ise, uluslararası basına da ayrıntıları sızan Trump'ın o "ünlü" Gazze planı çerçevesinde olması büyük olasılık. Trump'ın 21 maddelik planı, Gazze Şeridi'nde yönetimin Filistinliler'den alınıp, -şimdilik- 5 yıllık bir süre için uluslararası bir komiteye verilmesini öngörüyor. Bu komitenin başına ise İngiltere'nin eski başbakanlarından Tony Blair'in getirileceği ifade ediliyor.
Yüz yıllarca Osmanlı idaresinde kalan Gazze, 1. Dünya Savaşı kaosunda İngiltere'nin yönetimine geçmişti. Nitekim İngiltere yönetimi sırasında İsrail Devleti'nin kurulmasının taşları döşendi. İkinci Dünya Savaşı sonrasında İngiltere Filistin topraklarından ayrıldığında da ABD ve İngiltere'nin diplomatik oyunları sonucunda İsrail Devleti kuruluverdi.
Şimdi de oyun pek benzer; Trump'ın çok istediği "Gazze Rivierasını" kurabilmek, buraya bir de "Trump oteli" kondurabilmek için bölgenin Filistinliler'in elinden alınacağı bir "geçiş dönemine" ihtiyaç var. Ardından ise, yeni bir diplomatik hamle ile Gazze'nin resmen Filistinsizleştirilmesinin önünü açmak işten bile olmaz.
Arap ülkelerinin Filistinler'in akıbetiyle hiç ilgilenmediği zaten son üç yılda yaşananlarla iyice ortaya çıkmıştı. Bu konuda "gürültü çıkarabilecek" tek ülke Türkiye.
Trump'ın New York'ta o meşhum planı Müslüman ve Arap ülkelere anlattığı kritik toplantıda oturma düzeni Türkiye'de çok dikkat çekmişti.
ABD Başkanı'nın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hemen yanına oturtması, sakın pişirilen "Gazze Rivierası" planı ile ilgili olmasın?
Batı diplomasisinde oyun bitmez. Amaca ulaşmak için, herkese o "çok istediği/ihtiyaç duyduğu şeyin" verilmesi mübahtır elbette. Bazen "meşruiyet", masada baş köşede oturmaktan geçer...