L’Oréal, “dünyanın bilime, bilimin kadınlara ihtiyacı var” düşüncesiyle UNESCO ile iş birliği yaparak 23 yıldır bilim kadınlarına destek veriyor. 110’dan fazla ülkede 4700’i aşkın bilim kadınını ödüllendiren program çerçevesinde uluslararası düzeyde 137 bilim kadınına ‘Bilimde Mükemmeliyet Ödülü’ verdi. Bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görüldü.
Türkiye programın en aktif ülkelerinden biri olarak, en çok destek veren ilk beş ülke arasında yer alıyor. L’Oréal Türkiye, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu ile birlikte 23 yıldır yürüttüğü “Bilim Kadınları İçin” programı çerçevesinde bugüne kadar 128 Türk bilim kadınına ödül verdi.
Bu yıl da meme kanserinden Parkinson’a, prostat kanserinden hiperspektral görüntüleme teknolojilerine uzanan çalışmalarıyla geleceğe ışık tutan 4 bilim kadını ödüle layık görüldü. Ödül alan dört bilim kadınına toplam 1,2 milyon TL tutarında maddi destek sağlanacak.
Bu çok değerli bilim kadınlarından Doç. Dr. Banu İyisan, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi. Meme kanseri için akıllı hibrit nanoilaç sistemleri geliştirme üzerinde çalışıyor. Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi’nden Dr. Dilara Nemutlu Samur, Parkinson hastalığının erken teşhis ve tedavisine katkı sağlamayı amaçlıyor. Sabancı Üniversitesi’nden Dr. Duygu Kuzuoğlu Öztürk, prostat kanserinde alternatif tedavi yolu sağlayacak çözüm geliştiriyor. ODTÜ’den Doç. Dr. Sevinç Figen Öktem Seven ise yapay zekâ ile düşük maliyetli, taşınabilir hiperspektral görüntüleme sistemleri ortaya koymayı hedefliyor.
Türkiye’de 186 erkek rektöre karşın 15 kadın rektör var. Erkek dekan sayısı kadın dekan sayısının üç katı.
“Bilim Kadınları İçin” projesinin birincil hedefi, bilimsel mükemmelliği ödüllendirmek. İkinci ve daha önemli hedefi ise genç ve yetenekli bilim kadınlarının tanınmalarını sağlayarak özgün rol modeller yaratmak. Bu vizyon çerçevesinde, L’Oréal Türkiye, 23 yıllık başarı öykülerini “Bilim Kadınları İçin: Bilimin İzinde Cesur Türk Kadınlarının Hikâyesi” adlı kitapta bir araya getirdi. Çalışma bilim kadınlarının hikâyelerini görünür kılarak toplumsal farkındalık yaratmayı hedefliyor. Kitaptan elde edilecek tüm gelir, bilimi toplumun her kesimine yaymayı hedefleyen Bilim Kahramanları Derneği’ne bağışlanacak.
Kız çocuklarının erken yaşlardan itibaren bilime ve araştırma yapmaya yönlendirilmesi çok önemli, çünkü küresel olarak veriler kadınların akademik dünyada erkeklerin çok gerisinde kaldığını gösteriyor. UNESCO İstatistik Enstitüsü verilerine göre, dünya genelinde araştırmacıların yalnızca üçte biri kadınlardan oluşuyor ve ulusal bilim akademilerinde kadınların temsil oranı yüzde 12’de kalıyor.
Times Higher Education (THE) verilerine göre, dünyanın en iyi 200 üniversitesinin sadece dörtte biri kadınlar tarafından yönetiliyor.
Eşitsizlik akademisyenlere sağlanan maddi destekte de kendisini gösteriyor. Nature araştırmasına göre, erkek bilim insanları kadınlara kıyasla iki kat daha fazla fon alıyor. Kadın bilim insanlarının makalelerde yazar olarak belirtilme olasılığı %13, patentlerde isimlerinin yer alma ihtimali ise %58 oranından daha düşük.
Türkiye’nin büyük “Sızdıran boru sorunu”
YÖK verileri Türkiye'de de benzer bir tablo olduğunu ortaya koyuyor. Ülkemizdeki kadın araştırma görevlilerinin oranı %55, öğretim görevlilerinin oranı ise %52 seviyelerinde. Ancak profesörlük aşamasına gelindiğinde oran kademeli olarak %35’e kadar düşüyor.
Ülkemizde 186 erkek rektöre oranla yalnızca 15 kadın rektör görev yaparken, erkek dekan sayısı da kadın dekan sayısının yaklaşık üç katına ulaşıyor. Kadınların kariyer yolculuğunun başında güçlü bir şekilde yer almalarına rağmen üst kademelere doğru ilerledikçe temsil oranlarının seyrelmesi, literatürde “sızdıran boru sorunu” olarak tanımlanıyor.
“Bilim Kadınları İçin” projesi kadınların akademik yaşamdaki eşitsizliklere çözüm getirmeye çalışan bir çalışma. L’Oréal Türkiye’nin programı kapsamında ödüllendirilen128 bilim kadınının 100’ünün bugün profesör veya doçent unvanıyla akademik hayata devam etmesi desteğin önemini gözler önüne seriyor.
‘Bu program yalnızca ödül değil, bir toplumsal dönüşüm hikâyesi’
Bilim Kadınları İçin projesinin bazın toplantısında konuşan L’Oréal Türkiye Ülke Genel Müdürü Vanya Panayotova’nın verdiği bilgiye göre, Türkiye programın en aktif ülkelerinden biri olarak, en çok destek veren ilk beş ülke arasında yer alıyor. Panayotova, program hakkında şu yorumu yapıyor:
“Türkiye’nin genç nüfusu ve dinamik yapısı, Bilim Kadınları İçin Programı’na da yansıyor. Başvuruları incelediğimizde sağlıktan iklim değişikliğine, sürdürülebilirlikten teknolojiye kadar birçok alanda geliştirilen çözümler yalnızca bilimsel yenilikler sunmakla kalmayıp, toplumun farklı kesimlerine ve gezegenimizin karşı karşıya olduğu sorunlara da çözüm arıyor ve yaratıyor……
Türkiye programın en aktif ülkelerinden biri olarak, en çok destek veren ilk beş ülke arasında yer alıyor. Tüm bu başarıların ardında ise bilim yolunda azimle ilerleyen Türk kadınlarımız var. Önümüzdeki yıllarda da bilim kadınlarımızın potansiyellerini ortaya çıkaracak projelerin kararlılıkla destekçisi olmaya devam edeceğiz.”
Bilim kadınlarının hikayeleri gelecek nesillere miras
Bilimin dönüştürücü gücünü ve bilim kadınlarının umut veren başarılarını desteklediklerini vurgulayan L’Oréal Türkiye Kurumsal İlişkiler ve Etkileşim Direktörü & Ülke Sürdürülebilirlik Lideri İrem Karaoda Tanrıkulu, programın 23 yıllık yolculuğunu ve bu birikimden doğan yeni projeyi şu sözlerle ifade ediyor:
“L’Oréal Türkiye olarak bilimin ve inovasyonun dünyayı değiştireceğine inanıyoruz. 23 yıldır yürüttüğümüz Bilim Kadınları İçin Programı kapsamında 128 kadın bilim insanını destekledik; 1 bilim kadınımız uluslararası mükemmellik ödülü, 5 bilim kadınımız ise ‘Uluslararası Yükselen Yetenek’ unvanı aldı. Bugün bu başarıları kalıcı kılmak ve daha geniş kitlelere ulaştırmak için “Bilim Kadınları İçin: Bilimin İzinde Cesur Türk Kadınlarının Hikâyesi” adlı kitabı yayımlıyoruz. Bu eser yalnızca bilimsel başarıları değil; sabrı, hayalleri, eşitlik arayışını ve cesareti de görünür kılıyor.”
***
Bilim ve teknoloji yardımıyla hastalıklara çözüm arayan projeler
- Agresif üçlü negatif meme kanseri için hedefe odaklı akıllı nanoilaçlarla yeni bir tedavi yaklaşımı: Doç. Dr. Banu İyisan, Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü
Üçlü negatif meme kanseri için, tamamen doğal biyomalzemelerden geliştirilerek, insan saç telinden yaklaşık bin kat daha küçük, çok işlevli ve akıllı nano ilaç sistemleri tasarlamak amaçlanıyor. Böylece mevcut tedavilere dirençli bu agresif kanser türünde tedavi etkinliğini artırmak, yan etkileri azaltmak ve sürdürülebilir yöntemlerle diğer kanser türlerine de uyarlanabilecek bir yeni nesil yaklaşım geliştirmek hedefleniyor.
- Parkinson’un bağırsaktan beyne yolculuğu: Çip-üstü-organ teknolojisi̇ ile erken dönem ortaya çıkan biyolojik değişimlerin ve süreçlerin anlaşılması: Dr. Dilara Nemutlu Samur, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı
Parkinson hastalığında bağırsak-beyin arasındaki ilişkiyi anlamaya odaklanan bu çalışma, mikroakışkan sistemler (çok küçük ölçeklerde sıvı akışını kontrol edebilen) kullanarak bir çip-üstü-organ modeli geliştirmeyi amaçlamaktadır. Bu model sayesinde bağırsak ve beyin hücreleri arasındaki iletişim taklit edilerek hastalığın bağırsakta nasıl başladığı ve hangi mekanizmalarla beyne yayıldığı incelenebilecektir. Elde edilen bulgular, Parkinson hastalığının erken dönem belirtilerini ortaya çıkarabilecek ipuçları sunarak erken tanı ve tedavi stratejilerinin geliştirilmesine katkı sağlayacaktır.
- Prostat kanserinde protein üretim kontrol mekanizmasının araştırılması ve tedaviye dönüştürülebilmesi: Dr. Duygu Kuzuoğlu Öztürk, Sabancı Üniversitesi Moleküler Biyoloji, Genetik ve Biyomühendislik Bölümü
Prostat kanserinin en ölümcül türü olan kastrasyona dirençli prostat kanserinin ilerlemesinde önemli rol oynayan proteinlerin, hücre tarafından nasıl üretildiklerinin araştırılması projenin ana konusudur. Projenin amacı, genetik bilginin hücrenin yapıtaşı olan proteinlere dönüşmesinde kritik rol oynayan RNA molekülünden proteine dönüşüm sürecini anlamak ve bu yolla hastalığa sebep olan proteinlerin seviyelerini azaltmaktır. Böylece, mevcut tedavilere direnç geliştiren hücreler için yeni bir tedavi yaklaşımı geliştirilmesine katkı sağlanacak ve gelecekte yeni tedavi yöntemleri için temel bir adım atılacaktır.
- Özel tasarlanmış lensler ve fizik temelli yapay zeka kullanarak düşük maliyetli anlık spektral (her pikselde çok daha ayrıntılı renk ve ışık bilgisi sağlayan) görüntüleme teknolojisi geliştirilmesi: Doç. Dr. Sevinç Figen Öktem Seven, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü
Her pikselde çok daha ayrıntılı renk ve ışık bilgisi sağlayan spektral görüntüleme teknolojisinin herkes için erişilebilir hale gelmesi hedefiyle, düşük maliyetli, kompakt ve taşınabilir bir sistem geliştiriliyor. Özel tasarlanmış lensler içeren bu sistem, klasik kameraların yalnızca üç renkle sınırlı kapasitesini aşarak her renk tonunu dalga boyuna göre ayrı ayrı görebilen ayrıntılı görüntüler elde edecek. Yapay zekâ destekli algoritmalarla oluşturulacak bu görüntüler; tarımda ürün takibi, su kalitesi izleme, kalite kontrol ve sağlıkta teşhis gibi pek çok alanda kullanılabilecek. Özellikle teknolojik açıdan dezavantajlı bölgelerde, yerli üretime katkı sağlayan uygun maliyetli bir çözüm sunacak.