Katar’daki ABD üssüne rağmen düzenlenen saldırı, “hiçbiriniz güvende değilsiniz” mesajı olarak okunuyor. Suriye’deki bombardıman ise Ankara’nın PYD-YPG’ye karşı sertleşen tutumuna doğrudan yanıt olarak değerlendiriliyor.
İsrail durmuyor;
İsrail uçakları bu kez ABD’nin Ortadoğu’daki en büyük müttefiklerinden Katar’ı vurdu. Saldırı “gerekçesi” bilindik; “Hamas liderleri toplantı yapıyordu”. Oysa Katar, bizzat İsrail’in de onayıyla “arabuluculuk” rolüne soyunmuştu. Dolayısıyla İsrail saldırısının daha kritik başka bir mesajı olduğunu düşünmek mümkün…
İsrail’in Gazze’den sonra operasyonları Batı Şeria’ya da genişletme isteği geçen haftanın kritik konusuydu. Her ikisi de ABD’nin “yakın müttefiki olan” Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan, Washington üzerinden İsrail’e “Batı Şeria kırmızıçizgimiz” mesajı verdiler. Müttefikleri arasında kargaşa çıkmasını istemeyen ABD’nin de tavır koyması üzerine, İsrail Batı Şeria melesini “şimdilik” rafa kaldırdı. Ama Araplar’a “karşı mesajını” vermekten de kaçınmadı;
“ABD’yle olan yakın ilişkinize, Başkan Trump’ı mutlu etmek için milyarlarca dolarlık Amerikan silahı almaya, ya da topraklarınızı açtığınız ABD askeri üslerine bel bağlamayın, hiç biriniz güvende değilsiniz.”
Trump yönetimi “İsrail’in Katar’a saldıracağından bizim de geç haberimiz oldu” diyor ama Katar’ın Ortadoğu’daki en büyük Amerikan askeri üssüne sahip olduğu düşünüldüğünde, bu pek mümkün değil. Konu İsrail olduğunda, Amerikan yönetiminin gözünün kimseyi görmediği bir kez daha tescillendi, o kadar.
İsrail’in Katar saldırısı, olur olmaz konularda “arabuluculuk” rolüne soyunmaya heveslenen ülkeler açısından da ciddiyetle düşünülmesi gereken bir unsur; Arabuluculuk yapıyoruz derken, kendinizi ateşin ortasında buluveriyorsunuz bugünlerde.
Suriye saldırısı; Türkiye’ye mesaj
İsrail’in sadece iki gün önce Suriye’ye yönelik gerçekleştirdiği hava saldırısını ise doğrudan Türkiye’ye mesaj olarak algılamak yerinde olur. İsrail uçakları Humus, Lazkiye ve Palmira’yı bombalarken, Ankara da Suriye Hava Kuvvetleri Komutanını ağırlıyordu.
Nitekim sosyal medyada İsrail yanlısı hesaplar aracılığıyla, saldırının vurulan üslerdeki Türkiye üretimi füze ve hava savunma sistemlerini tahrip ettiği bilgisi de yayıldı.
İsrail’in bu saldırısının, tam da Türkiye’nin Fırat’ın doğusundaki PKK terör örgütü uzantısı PYD-YPG’ye yönelik tavrını sertleştirdiği dönemde gerçekleştiğini de ayrıca not etmekte fayda var.
Ankara, Suriye’de PYD-YPG’ye karşı ülkedeki Arap aşiretlerini Şam’da yönetimi devralan HTŞ’liler üzerinden toparlamaya çalışırken, karşı tarafta sadece İsrail’i değil, “müttefik” gördüğü Kürtleri de bulmuş durumda. Iraklı Kürt Lider Mesud Barzani, PYD-YPG’yi resmen “koruması altına” alıp, Arap aşiretlerini açık açık tehdit etti. Barzani, “Rojava bölgesine (PYD-YPG’nin kontrol ettiği bölge) saldırı olursa, Peşmerge kuvvetleri Kamışla’ya yürüyecek ve ben de o Peşmergelerden biri olacağım” dedi.
Nitekim hem İsrail saldırıları, hem Barzani’nin çıkışı etkili olmuş ki, PYD-YPG’nin toplantı yaptığı Rakka ve Tabka’daki Arap aşiret liderleri açıklama yapıp, PYD-YPG’ye destek açıkladılar
Tüm bunlar olurken de, TBMM’de kurulan komisyon havanda su dövmeye devam ediyordu…