Halkla ilişkiler uzmanları işleri gereği iş dünyasının nabzını en yakından tutanlardandır. PR'cı arkadaşımın anlattıkları, şirketlerin neden gözüne far tutulmuş tavşan gibi kala kaldıklarının ipuçlarını veriyordu.
Dün PR'cı bir arkadaşım geldi. 'Ne var, ne yok' diye sordum ki, hazırlıklıymış. 'Bir Dokun Bin Ah İşit Kasei Fağfurdan' misali içini döktü. Eski gazeteci şimdi başarılı bir halkla ilişkiler uzmanının söyledikleri özetle şöyle:
"Halkla ilişkiler cephesinden bakışla, Türkiye tam bir durgunlaşma içinde. Sıkı para politikasının, Merkez Bankası'nın faiz artışının yarattığı etkilerden bahsetmiyorum. Bunların ötesinde bir hal ile karşı karşıyayız. "Nedir bu hal" diye sordum. Şöyle yanıtladı: "Sektörde işler adeta durdu. Çünkü insanlar tedirgin. Şirketler korkuyor. Neredeyse nefes almaya çekiniyor. Etkinlik yapmak istemiyor. 'Aman şu sıra pek göz önünde olmayalım' cümlesi müşterilerimizden en çok duyduğumuz cümle. Bir 'bekle-gör' dönemine girdik. Girdik ama şirketlerin son derece tecrübeli ve başarılı yöneticileri dahi neyi beklediklerini bilmiyor. Bir belediyeden iş alsa, 'neden aldın' diye sorulacak. Öbür partinin belediyesi iş vermeyecek. Bir yere iş yapsa, yarın öbür gün patronu hapse mi girecek? Bir mecraya ilan verse, acaba kime hizmet etmiş olacak? Tanıtım yapalım derken, başımıza bir iş gelir mi? Kimse açıktan söylemiyor ama ciddi korku var şirketlerde." Sonra ekledi: "Doğrusu 'boykot' çağrıları da işimizi çok olumsuz etkiledi. Kimse ortaya çıkmak istemiyor."
"'Peki' dedim, 'nasıl başa çıkıyorsun?"
"Ayakta kalmak için hüzünleniyorum" dedi," Hüznün tadını çıkarmaya çalışıyorum. Dertleri zevk edinmeye bakıyorum. Hafif gülümseyerek, "ayakta kalmak için mi" diye sordum. "Evet" dedi, sakın hüznün tahammül veren gücünü hafife alma. Sana da tavsiye ederim."
Sohbetten kısa bir süre sonra TÜSİAD'a yeni bir dava açıldığı haberi geldi. Hayırlısı olsun....