Denizli'de metal iş kolunda faaliyet gösteren bir firmanın hikayesini dinledim. Ağzınızı bir karış açık bırakacak hikayesini... İbret verici hikaye İŞKUR'a verilen bir ilan ile başlıyor...
İlan, bir eleman ilanı. Firmanın üretim sürecinde aktif rol alacak bir makine mühendisi aranan ilanda; "Bilgisayar kullanımı, sorun çözme ve inisiyatif alabilme, yeterli mesleki, teknik bilgi ve tecrübe" isteniyor. Tabii takım çalışmasına uygunluk gibi nitelikler de aranıyor. Bir de işe başvuracak mühendisin mesleği ile ilgili solidworks, autocad ve benzeri programları iyi derecede biliyor olması talep ediliyor.
Gelgelelim, ilan İŞKUR'da duyurulunca, yazılım şirketlerinden biri bunu ihbar kabul ediyor. Firmanın IP adresini buluyor. IP adresinden kendi yazılım programının firmada olup olmadığını kontrol ediyor. Satış yapmadığını görünce, firmada bu programın 'korsan' ya da 'kırık' tabir edilen kayıt dışı olarak kullanıldığı kanaatine varıyor. Tespit için 'baskın' yapılmasını istiyor. Çardak OSB'deki firmaya hakim, mübaşir, polisler, toplam 11 yetkili baskına gidiyor. Herkes huzursuz oluyor; "Patron, biz yasadışı bir şey mi yapıyoruz? Ne problemimiz var ki, polis bastı? Hayırdır, batıyor muyuz?" soruları havada uçuşuyor.
Tepeden tırnağa her şeye, tüm bilgisayarlara bakılıyor. Firma adeta didik didik ediliyor. Hiç bir 'kırık' programa da rastlanmıyor. Firma yöneticisi, "önce uygun elemanı bulup, sonra da programları satın alacaklarını" anlatıyor. Olay aydınlanıyor. Ama iş işten de geçiyor.
Firma sahibi yetkililere biraz çaresizlik biraz kızgınlıkla soruyor: "Bu kadar ihtişamla, tezahüratla baskın yaptınız. Sonuçta hiçbir şey çıkmadı. Bütün günümüz heba oldu. Çalışanlarımız tedirgin oldu. Şimdi itibarımız ne olacak?" Aldığı yanıt ise şu oluyor: "Haklısın. Bizi mahkemeye verebilirsin."
İnsanın sorası geliyor: İŞKUR'a verilen bir ilanı ihbar, hatta ikrar kabul edip ilan veren firmayı zora sokmak, enerji kaybettirmek Türkiye'de bu kadar ucuz mu?