Yaklaşık son bir buçuk ayda ons fiyatı 750 dolar artarak 4000 doları geçen altın fiyatları piyasaları alt üst etti. Kapalıçarşı'da kuyumcular fiyat veremez halde. Peki altındaki bu çılgınlığın arka planında ne var?
Kapalıçarşı dün tarihi günlerinden birini yaşadı. Altın fiyatlarına ilişkin tahminler havada uçuşuyor. Bu gelişmenin görünen nedenleri bir yana, olup biteni anlamak için geniş bir perspektiften bakmak gerekiyor.
Görünen o ki, dünya ekonomisinde bir yeni evrenin doğum sancıları yaşanıyor. Kapitalizmin doğasında genişleme var. Ürettiğini; mal, sermaye, hizmet her neyse, yayma eğilimi var. Özellikle Batı kapitalizmi bugüne kadar, krizlerini hep yeniden bölüşüm ile atlattı. Çevre ülkelere mal ve sermaye ihraç etti. Onların ucuz işgücünden faydalandı. Gelgelelim dünün 'sömürgeleri' Çin, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika ve benzeri ekonomiler, kısacası 'Küresel Güney'in yükselişi, bu genişleme eğilimini epey sınırlamış görünüyor.
Yeniden bölüşümde zorlanan Amerika ve ona bağımlı hareket eden Avrupa kendini tekrarlayan krizler ve türbülanslarla karşı karşıya. 2000 yılında Çin'in ihracatının yaklaşık yüzde 55'i ABD, Avrupa ve Japonya'yaydı. Bu oran 35'e geriledi. Öte yandan, 2000 yılında, bugünün 'Kuşak- Yol' ülkelerinin Çin'in ihracatı içindeki payı ise yaklaşık yüzde 15 iken, bugün yüzde 45'e dayandı. Üretim doğuya kaydıkça, hem dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 75'ini oluşturan Küresel Güney'in kendi içindeki ticaret, hem de dünyanın geri kalanıyla yaptığı ticaret büyüyor.
Dünya ekonomisindeki bu şekillenme, jeopolitik gerginliklerin de etkisiyle giderek yeniden pozisyonlanmalara ve de yeni bir parasal sisteme ihtiyacı da beraberinde getiriyor. Dünya politikası ve ekonomisi daha önce görülmemiş güç dinamikleriyle yeniden şekillenirken, dolara dayalı dünya parasal sistemine ilişkin soru işaretleri artıyor. Bu yeni dinamiklerin yarattığı ve yaratacağı türbülansın gayet farkında olan, dünyanın öne gelen merkez bankaları ve gelişmeleri sezen büyük yatırımcılar 'güvenli liman' altına yöneliyor.