Zengezur’dan Gazze’ye uzanan Amerikan askeri varlığı, bölge denkleminde güç dengesini değiştiriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katkısıyla sağlanan Gazze ateşkesi yürürlüğe girerken, ABD askerlerinin bölgeye “denetim” amacıyla yerleştirilmesi, Orta Doğu’da İran’ı çevreleme stratejisinin yeni aşaması olarak değerlendiriliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da yapılmasına katkıda bulunduğu Gazze ateşkes anlaşması yürürlüğe girdi.
Anlaşmanın ilk aşamasına ilişkin İsrailli rehinelerin salıverilmesi ve ölenlerin naaşlarının teslim edilmesi en çok konuşulan konu. İsrail de buna karşılık binlerce Filistinli tutuklu ve ölenlerin naaşlarını teslim edecek.
Ancak bu ilk aşamada bir başka adım daha var ki, Orta Doğu'nun yakın geleceği açısından kritik önem taşıyor; ABD askerleri, “anlaşmanın uygulanmasını denetlemek” amacıyla bölgeye yerleştiriliyor.
Mehmetçiğin ise Gazze'de doğrudan böyle bir görev üslenmesi, Tel Aviv ile Ankara arasındaki gerginlik ortadan kalkmadan pek beklenmemeli; Olsa olsa sivil gözlemciler, ya da kurulacak "koordinasyon merkezine" bir kaç subay gönderebilir Türkiye mevcut konjonktürde.
Önce Zengezur, şimdi Gazze...
ABD'nin son dönemde bölgeye silahlı güç yığınağına yeni bir katkı olacak bu yeni uluslararası güç. Daha önce de Azerbaycan-Ermenistan barışı çerçevesinde, Zengezur koridorunun Amerikan özel güvenlik şirketleri tarafından "korunması" gündeme gelmişti.
Gazze sınırına Amerikan askeri, Zengezur'a silahlı Amerikan eski komandoları yerleştirilmesidir bu; İsrail topraklarına konuşlanacak Amerikan askerleri hem İsrail için "güvence" olacak, hem de İran ve İran yanlısı milislerin "çevrelenmesi" için bir adım daha atılacak. Yıllardır İran'ın desteğiyle ayakta kalan Hamas, başını kaldırmaya kalkarsa, bu kez karşısında sadece İsrail değil, Amerikalılar da olacak.
Hem Trump, hem Netanyahu yönetimleri için "kazan-kazan" durumu.
Suriye'nin kuzeyi adı konulmamış özerkliğe doğru...
Benzer bir süreç de Suriye'nin kuzeydoğusunu kontrol eden PYD-YPG açısından yaşanıyor. PKK terör örgütünün Suriye uzantısı olan örgüt, son dönemde ABD'nin de bastırmasıyla Şam'la masaya oturdu. Ancak sızan ilk bilgiler, Suriye'nin kuzeydoğusuna "adı resmen konulmamış" özerklik verileceğine işaret ediyor.
Türkiye'nin taleplerinin aksine, PYD-YPG'nin Suriye ordusu çatısı altında "dağıtılmaya" pek niyeti yok. Suriye ulusal ordusu çatısı altına girse de, PYD-YPG birlikleri bütünlüklü yapısını korumaya kararlı. Sadece elit birliklerin IŞİD'le savaşmak için Suriye'nin diğer bölgelerine "göreve" gönderileceğini anlıyoruz yapılan açıklamalardan.
PYD-YPG, Şam yönetimi ve Amerikalılardan Suriye'de yürürlükteki mevcut Anayasa'nın da değiştirilmesi konusunda taviz koparmış görünüyor; PYD-YPG'nin başı Mazlum Abdi, Kürtçenin PYD-YPG kontrolündeki bölgelerde Arapçanın yanı sıra okullarda resmi dil olarak öğretilmesinden de bahsediyor. Bir başka anlaşmazlık konusu olan PYD-YPG içindeki kadın askeri birliklerinin de korunacağı anlaşılıyor. Oysa Şam'daki HTŞ rejiminin istediği Şeriat düzeninde böyle bir durum pek olası değil. Suriye'nin geleceğinde hukuk düzeninin bile "parçalı olacağının" işaretleri bunlar.
Suriye'nin kuzeyindeki PYD-YPG askeri yapılanmasının dağıtılmamasını da, ABD'nin İran'ın çevrelenmesinde bir başka adım olarak görmek mümkün.
Amerikan Büyükelçisi Barrack'ın Türkiye'deki mevcut hükümete sağladığı "meşruiyeti", İran'a karşı gelmekte olan büyük operasyonla ilgili de okumakta fayda var...