Cumhuriyet’in kurucu partisi, Cumhuriyet’in yeniden tanımlanması söz konusu iken günlük hesaplarla tutum belirliyor.
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, 21 Kasım Cuma günü, komisyonun PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmek üzere İmralı’ya gitmesini oyladı ve oy çokluğuyla İmralı’ya gitme kararı aldı.
AK Parti’den Kürşad Zorlu, Yeni Yol Grubu’ndan Mehmet Ali Ekmen oylamanın yapıldığı gün komisyonda bulunmadı.
CHP’nin 11 üyesi ve Yeniden Refah Partisi’nin 1 üyesi ise oylamaya katılmadı.
51 üyeden 37 üye oylamaya katıldı; 32 üye “evet” oyu verirken, DP, DSP ve HÜDA PAR’lı birer üye “hayır” oyu verdi. Yeni Yol’un 2 üyesi ise çekimser kaldı.
Meclis’te grubu bulunan partilerin komisyon üyelerinin İmralı’ya gitmesine oy çokluğuyla karar verildi.
Komisyon, Öcalan’la görüştükten sonra dinlemelerini tamamlayıp rapor aşamasına geçecek. Partilerin rapora dair görüş ve önerilerini bildirmeleri için son tarih ise 28 Kasım olarak belirtildi. Hazırlanacak raporun aralık bitmeden Meclis’e sunulması öngörülüyor.
Buraya kadar anlaşılabilir gelişmelerden bahsettik. Anlaşılmaz olan CHP’nin tutumu.
Bu anlaşılmaz tutum nedeniyle CHP'nin İmralı Cezaevi'nde Abdullah Öcalan'la görüşecek komisyon heyetine üye vermeme kararı siyaset gündemindeki yerini koruyor.
Ekrem İmamoğlu, "Sürecin milletin büyük bölümünün onayını almayan biçim ve yöntemlerle sürdürülmesine katkı vermeyi doğru bulmuyoruz" derken, CHP'nin önceki lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise uzun bir aradan sonra paylaştığı ilk videoda CHP'nin risk alarak elini taşın altına koyması gerektiğini söyledi.
“Ne sözümüzden döneriz ne başladığımız işi yarım bırakırız” diye konuşan Özgür Özel ise “Ne de birilerinin peşine takılıp vagon gibi Tayyip Bey ne diyorsa onun peşine gideriz. Gidene de saygımız var” dedi. Zıt kutuplardaki DEM Parti ve İYİ Parti'den de CHP'nin kararına farklı eleştiriler geldi.
Fakat aslında olan şuydu.
Hatırlayacaksınız birkaç gün önceki konuşmasında yine Özel, bu konuyla ilgili karar vermek için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tutumunu görmek istediklerini, AK Parti’nin kararından sonra kendi kararlarını netleştireceklerini söylemişti.
Yani, AK Parti, “İmralı’ya gitmiyoruz” dese bu kez CHP “İmralı’ya gidilmeli” diyecekti.
MHP Lideri Bahçeli’nin “gerekirse yanıma üç arkadaşımı alır, kendim giderim” diyecek kadar net kararlı tutumuna karşılık, iktidar ve muhalefet cephesinde konunun özünden kopup siyasi çıkar hesapları üzerinden tutumlar belirleniyor. Bu kadar sığ, bu kadar günlük politikaya endekslenmiş bir hal söz konusu…
Bu hal içindeyken Serbestiyet, bir mülakat yayınladı. SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, Mezopotamya Ajansı’na konuşmuş ve şunları söylemiş:
- “Uygun bir yöntemle İmralı’nın görüşleri alındı, görüşlerimiz iletildi. Bazı konuları ancak İmralı çözebilir."
- "Çözüme olumlu katkı sunacaksa Türkiye’ye neden gitmeyelim? Olumlu görüyoruz."
- "Bize söylediklerine göre Önder Apo da Rojava yetkililerinin İmralı'yı ziyaret etmesini istemiş. Biz de buna ihtiyaç duyuyoruz."
- "SDG’nin Suriye ordusuna katılması Türkiye açısından huzur getirir. Bu temelde ilişkileri yeni bir zeminde, güçlü ve eşit bir şekilde birlikte ilerletelim.”
MHP Lideri Bahçeli, “gerekirse İmralı’ya ben giderim” diyor, Mazlum Abdi, “SDG’nin Suriye ordusuna katılmasından” bahsediyor. Cumhuriyet’in kurucu partisi, Cumhuriyet’in yeniden tanımlanması söz konusu iken günlük hesaplarla tutum belirliyor. Bu sürece karşı ya da değil CHP tavrını açıkça ortaya koymak ve bu tutumu sonuna kadar korumak zorunda...