Yakın bir süre önce tarihe son derece meraklı bir arkadaşımla sohbet ettik. Ben de tarihi çok sevdiğim için, güncel siyasi ve askeri gelişmeler üzerine konuşurken ister istemez sohbet koyulaştı; zamanda yolculuk yaparak geçmişe gittik. Ülkelerin yönetim rejimlerinden, ulusların kültürlerine, güçlü devletlerin hangi hedeflere ulaşmak için tüm dünyada nasıl algı yönetimi yaptıklarına kadar, birçok hususta fikir alışverişi yaparken konu döndü dolaştı liderlik çeşitlerine geldi. Tarih sevdalısı arkadaşım her alanda insanlığın geçmişine damga vuran liderlerin “temelde 4 ayrı tipte” olduğunu söyledi. İlki en önden giderek, sorumluluğundaki herkesten daha iyi veya güçlü olduğunu gösterip örnek olan, “beni takip edin, yaptığımı yapın” mesajı veren karizmatik lider. İkincisi sorumlu olduğu ekibin yanında durarak, “sizinleyim, birlikte yapacağız” mesajı veren, koçluk yapan lider. Üçüncüsü ise gerekli talimatları verirken geride duran, “gidin ve söylediklerimi yapın” mesajı veren otoriter lider. Dördüncüsü de kendisinden sonra gelen yetkili kişileri sürekli olarak eğiten, onları motive eden “bilge lider”. Eski krallarda ve ordu generallerinde gözlemlenmiş bu dört tipteki liderlik örneklerine bugün hem önde gelen devletlerin idaresinde hem de şirket yönetimlerinde halen rastlıyoruz!
21. yüzyılda bunca teknolojik gelişmeler ve tüm insanlığın bilgi birikimi ışığında ideal olan liderlik modelinin ne olduğu sorusuna cevap vermek zor! Ama moral bozmaya hiç gerek yok; kâinat sınırsız sayıdaki soruların tamamının yanıtını zaten kendi içinde barındırıyor. İnsanlık tarihinde elde edilmiş olan kadim bilgilerin tamamının kaynağı tabiattır. Farklı kültürlerdeki eski insanların tamamı ölümden başka her türlü derdin dermanını, her çeşit problemin çözümünü doğanın kendisinde bulmuşlardır. 20. yüzyılla birlikte ivme kazanan teknolojik yükselişin temelinde de akıllı bilim insanlarının “tabiatı iyi okumaları” yer almaktadır. Örneğin uçaklar için kalkış ve iniş aşamaları ne kadar önemliyse, havada olabildiğince az yakıt tüketerek yol alabilmek de o kadar önemlidir. Bu durum kuşlar için de geçerlidir. Göçmen kuşlar genellikle kuş uçuşu olarak bilinen, ok ucuna benzer bir formasyon olan V şeklinde uçarlar. Savaş uçakları uzun uçuşlarda ve gösteri uçuşlarında hava direncini azaltmak ve yakıt tasarrufu sağlamak için aynı tekniği kullanıp, onlar da V düzeninde uçarlar. Bu benzersiz sürü halinde ilerleme biçiminin bir sebebi var; bu düzende ilerlemek özellikle hava akımını kaldırma ve sürükleme olmak üzere aerodinamik prensiplere uygundur ve uzun mesafelerde verimli bir şekilde seyahat etmelerine yardımcı olur. Kazlar, leylekler ve pelikanlar gibi göçmen kuşlar, uzun uçuşlar sırasında “enerji tasarrufu yapmak için” V şeklinde uçarlar. Öndeki kuş (lider) en çok rüzgâr direnciyle karşılaşarak en çok çalışan kuş olurken, arkadakiler rüzgârın yarattığı hava akışından yararlanır. V şeklinin uç kısmının arkasındaki iki ayrı hatta ilerleyen kuşların kalp atış hızları daha düşüktür ve kanatlarını öndekilere (ve özellikle en önde yer alan uç kısımdaki lidere) kıyasla daha az çırparlar. Bir kuş, kanatlarını çırptığında arkasındaki hava iki şekilde hareket eder: bir kısmı aşağıya doğru itilir (aşağı akım), yanlardaki bir kısmı ise yukarıya doğru itilir (yukarı akım). Arkada ve yanlarda uçan kuşlar, yükselen havanın onlara küçük bir kaldırma kuvveti sağladığı bu yukarı akım bölgesinde konumlanırlar. İşte bu konum, sürüde yer alan takipçi kuşların çabalarını azaltır ve daha az enerjiyle daha uzun mesafeler uçmalarını sağlar. İbisler (kel aynak ve aynak türü kuşlar) üzerinde yapılan bir çalışma, bu kuşların bilim insanlarının öngördüğü gibi belirli bir uçuş düzenini takip ettiğini ortaya koydu! Bilim insanları, ilgili kuşlara taktıkları takip cihazları sayesinde, sürüde liderin arkasında yer alan kuşların birbirlerinden yaklaşık bir metre geride ve öndeki kuşun yan tarafında uçtuklarını buldular; yani fizik kuralları açısından tam olarak yukarı doğru akımın onlara “en fazla kaldırma kuvveti sağladığı” yerde! İlginç bir şekilde, kuşlar tek bir pozisyonda da kalmıyor; bazıları sağı, diğerleri solu tercih ediyor ve düzenli olarak yer değiştiriyorlar. Çünkü sabit pilotlu uçakların aksine, kuş sürülerinin tek bir lideri yoktur! En fazla sayıda kanat çırptığı için doğal olarak en fazla yorulan lider pozisyonundaki kuş “aynı hız ve performansla uçmaya devam edemeyeceğini anladığı an” kendi iradesiyle geriye doğru hamle yapar ve sıradaki kuş onun yerini alır. İşte bu döngü sürekli olarak devam eder! Görüleceği üzere tabiat akıl dolu sayısız tüyoları bünyesinde barındırıyor; uzun uçuşlar yapan göçmen kuşlar, gökyüzündeki takım çalışmasında ustalaşmıştır! Ok ucu neden kare, dikdörtgen veya daire değil de V şeklindedir? Tahmin edileceği gibi bu şekliyle havada daha rahat süzülür ve menzili artar; sonra hedefe saplanması da daha kolay olur. Süvarilerin düşman ordularının hatlarını yarmak için ilerlerken kullandıkları en etkili formasyon V şeklindedir; aynı kuşların ilerleme düzenine veya bir ok ucuna benzer! Herhangi bir organizasyondaki hiyeraşik yapılanmayı gösteren en etkili şekil bilindiği üzere üçgendir ve bir piramide benzer. Organizasyonun tepe yönetimi de işte o piramidin en üst kısmındaki ok ucudur ve V şeklindedir!
Gökyüzünde takım çalışmasında ustalaşmış olan, uzun mesafeler kateden göçmen kuşlardan edinebileceğimiz bilgiler anlaşılacağı üzere sadece uçuş tekniği ve fizik kurallarından ibaret değildir. Tabiatı iyi okumak, olup bitenleri doğru anlamak gereklidir; bir ok ucuna benzer şekilde ilerleyen sürüye liderlik eden en önde uçan kuş, konumunu sıradaki kuşa devredeceği zamanı nasıl anlar bilir misiniz? Sürünün ilerleme hızının “kısa bir süre sonra yavaşlayacağını” hissettiği an! Bu nasıl bir genetik koddur? Bu nasıl bir içgüdü ve önsezidir? Mevcut şartlarda uçmaya devam ederse yorulacağını seziyor ve esas gayesi daha az efor sarf ederek ilerlemeye devam etmek değil, “sürünün ilerleme hızını düşürmemek”. Hızla akıp giden zamanın, uçakların gövdelerinde yarattığı fiziki metal yorgunluk gibi, yoğun tempoyla çalışarak geçirilen seneler de tepe yöneticiler de “mental” yorgunluğa, bıkkınlığa neden olur. “İsviçre Çakısı Gibi Olmak” başlıklı önceki yazımda anlatmaya çalıştığım gibi, yönetim kurullarını oluşturan üyelerin çok yönlü kişilerden oluşması ve ihtiyaç duyulduğu an, her birinin başkanlık da yapabilmeleri işte bu yüzden elzemdir. Yıpranmadan, yorulmadan yönetim piramidinin ok ucunda yer alan üst yönetimdeki herkesin düzenli olarak tecrübe kazanacağı en etkili liderlik modeli, V tipi liderlik modelidir!