Bir gazetenin kimliği yalnızca haberleriyle değil, o haberlere yüklediği sorumlulukla şekillenir. Çalışanı olmaktan gurur duyduğum EKONOMİ gazetesi üçüncü yılına girerken, bu sorumluluğu en rafine hâliyle ortaya koyuyor:
EKONOMİ üçüncü yılını geride bırakırken, aslında bir kutlama değil; ilkelere sadakatin sürdürülebilirliğini kayda geçiriyor:
Haber kutsaldır.
Yorum hürdür.
Gazetecilik emek ister.
Gazetecilik bağımsız bir iradeyle de var olabilir.
Yıllardır uyguladığımız bu ilkeleri, 21 Kasım 2022’de “Nasıl Bir Ekonomi” adıyla başladığımız yeni yolculukta da aynı titizlikle sürdürüyoruz.
Gazetemizin resmî adı bugün hâlâ “Nasıl Bir Ekonomi” olsa da biz, okurla kurduğumuz yalın ilişkiyi koruyarak kendimizi EKONOMİ diye tanıtıyoruz.
Basılı gazetenin yanında dijitaldeki varlığımız da güçleniyor. Dijitalde ekonomim.com ve ekonomigazetesi.com, ekranda ise her sabah 07.30–09.00 arasında Ekonomi Masası ile günün ilk ışıklarına konuk oluyoruz. Bu yayınlar, haberin yalnızca sayfalarda değil, ekranlarda da ciddiyetle ele alındığını ortaya koyuyor.
Bu üç yıllık yolculuğun merkezinde yalnızca habercilik değil; okurla kurulan güçlü bir güven ilişkisi var.
EKONOMİ’nin sayfalarına bakan herkes, günün karmaşık gündemini kısa sürede anlayabileceğini biliyor. Haber dilimizdeki sadelik, yorumdaki özen ve kültür sayfalarındaki derinlik, aslında okurun beklentilerinin şekillendirdiği bir bütünlük.
Bizi her sabah masasına, bilgisayar ekranına, telefonuna buyur eden okur, bu gazetenin görünmez ama en güçlü ortağıdır.
Ekonomi haberlerinin arasında kültür, sanat, gastronomi gibi alanlarda düzenli içerik üretmek kimi zaman bir lüks gibi görünür. Oysa gerçek bunun tam tersidir:
Kültür, ekonominin görünmez ama belirleyici damarlarından biridir.
Bir festival, bir sergi, bir müze yatırımı, bir gastronomi etkinliği ya da bir kitabın etrafında biriken düşünsel atmosfer…
Tüm bunlar, son yıllarda dünya coğrafyalarında ve Türkiye’de öne çıkan şehir ekonomisi kavramının, toplumsal dinamizmin ve yaratıcılık ekosisteminin yapı taşlarıdır.
Ekonomik göstergeler ile kültürel ritim arasındaki bağ, vazgeçilmezdir.
Her ayın ikinci Salı’sı okurla buluşan KİTAP dergisi, bu bütünlüğün en güçlü örneklerinden biri. Günlük haberin hızına karşı, kitapların yavaş ama derin nefesini taşıyor. Yayıncılık dünyasının panoramasını çizerken aynı zamanda kültürel hafızayı tazeleyen bir rol üstleniyor. KİTAP ile EKONOMİ’nin yan yana varlığı, modern yayıncılığın iki ayrı ritmini bir arada tutuyor:
Biri günün, diğeri zamanın sesini taşıyor.
Gazetecilik uğraşımızın yanında, toplum için kalıcı değer yaratacağına inandığımız kitaplarla da kamuoyunun karşısına çıkıyoruz. Bu çabanın somut bir örneğini paylaşmak isterim:
Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını yaşayan şanslı nesiller olarak, üzerimizde güçlü bir sorumluluk hissettik. Gazetemizde üç buçuk ay boyunca her gün yayımlanan “Cumhuriyet’in Yıl Yıl Ekonomi Kronolojisi” başlıklı kapsamlı çalışmamız bir kitaba dönüştü.
Bu kronolojiyi, “Ansiklopedik Ekonomi ve İş Hayatı Sözlüğü”, “Neden Geç Kaldık Nasıl Yetişiriz” gibi alanında referans niteliğindeki eserleriyle tanıdığımız Faruk Türkoğlu hazırlamıştı. Aramızdan ayrılmış olsa da titizliği ve emeği bu çalışmayla yaşamaya devam ediyor.
Biz bu üç yılda, her sabah yeniden kurulan dünyanın karmaşasıyla yüzleşirken, okurlarımıza berrak bir bakış açısı sunmaya çalıştık. Bazen bir haber başlığında,
bazen bir gastronomi satırında, bazen bir sanatçının sessiz cümlesinde bulduk o berraklığı.
Bir gazete, yalnızca olanı anlatmaz; olanın içindeki özü ayıklar, geleceğin izlerini taşır.
Okurla aramızdaki bağ da işte bu özün etrafında şekillendi. Her sabahın ilk saatlerinde bir masanın üzerine bırakılan gazete; bir telefon ekranında açılan sabah yayını; bir kültür yazısında ortaya çıkan ince bir detay… Hepsi, aynı ortak çabanın farklı yüzleri:
Dünyayı daha anlaşılır kılmak.
Ve biliyoruz ki kültür, sanat, gastronomi, düşünce… Bunlar bir gazetenin süsü değil, bir toplumun nabzıdır. Ekonominin rakamlara sığmayan, ama o rakamların gerçek anlamını belirleyen derin dokusudur.
Bu yüzden üçüncü yaşımızda dileğimiz yalnızca “nice yıllara” demek değil;
daha büyük bir sorumluluğu paylaşmaktır:
Nice haberlere… Nice kültürel buluşmalara… Nice düşünsel miraslara… Ve nice sabahlara…
Beraberce daha iyi anlamak, daha iyi anlatmak için…