Dünyada demokrasiler zor durumda.
Kendisini "demokrasi" olarak tanıtan pek çok ülkede, birbirinden bağımsız olması gereken üç ayak -yargı, yürütme ve yasama -, giderek yürütme erkinin etkisi altına giriyor.
Bundan medyanın da nasibini alması elbette kaçınılmaz. Bağımsız ve bağlantısız olması gereken medya kurum ve kuruluşları da ya bizzat hükümetlerin, ya da hükümete yakın kişilerin kontrolü altına giriyor.
En net örnek ABD'de;
Daha birkaç gün önce Suudi Arabistan Veliaht Prensi'ni Beyaz Saray'da ağırlayan Başkan Trump, sırf ters bir soru soruldu diye, soruyu soran televizyon muhabirinin bağlı olduğu kuruluşun "yayın lisansının iptal edilmesi gerektiğini" söyledi. Üstelik soru da, Suudi yetkililer tarafından taammüden öldürülen bir Suudi gazeteci hakkındaydı.
Gazeteciler "yargı sopasıyla" karşı karşıya
Kendisine "demokrasi" diyen ülkelerin gazetecilere karşı kullandıkları en kritik silah, bağımsız olması gereken yargı haline geldi; Hükümetler otoriterleştikçe, yargı bağımsızlığını yitiriyor. Böyle ortamlarda da bağımsız kalmaya çalışan gazetecilere karşı "yargı sopası" eliyle tazminat, hatta hapisle bitecek davalar birbiri ardına gelmeye başlıyor.
Mevcut yasalar gazetecileri yıldırmaya yetmediğinde ise, hükümetler yeni kısıtlayıcı yasalar çıkartmakta son derece mahir olduklarını kanıtladılar; Gürcistan'da yakın zamanda yürürlüğe giren yabancı etki ajanlığı yasası, sadece sivil toplumu değil, gazetecilik mesleğini de zor duruma sokan yasalardan sadece bir örnek.
İşin kötü tarafı, "neyin suç olduğunun" kasıtlı olarak muğlak bırakıldığı bu tür yasalar, eleştirilmeye tahammülü olmayan rejimler arasında hızlıca yaygınlaşabiliyor. Bir ülkede, kabul edilen medyayı kısıtlamak için "kullanışlı" bir yasa, birkaç ay içinde bir başka ülkede ortaya çıkıveriyor.
İnternet ortamındaki "tekelleşme"...
Gazetecilik mesleği sadece hükümetlerin baskısı altında değil artık; Haberler ve yayınlar internete taşındıkça, gazeteciler bir de "arama motorları tekelleriyle" mücadele etmek zorunda kalmaya başladı bugünlerde. Haber siteleri küresel güçte arama motorlarının insafına kalmış durumda.
Buna bugünlerde bir de yapay zeka sıkıntısı eklendi son zamanlarda; Yapay zeka ile "üretilmiş" içerikler, "haber" adı altında yayıldıkça, gerçeğe ulaşmak da neredeyse imkansız hale geliyor.
Türkiye'de de basının durumu iç açıcı değil; Halkın doğru haber alma hakkına karşı her geçen gün yeni, muğlak, her yoruma açık yasalarla karşılaşıyor gazeteciler. Sadece haber yaptıkları için yargılanan meslektaşlarımızın kimisi halen hapiste. Kimisi hapse girme ya da ödenemeyecek miktarda tazminat cezasının endişesi altında mesleğini yapmaya çalışıyor.
Medya kuruluşlarının sahipliği ve el değiştirmesi de sıkıntılı bir hal aldı Türkiye'de; El koyulan ve arşivleri silinen gazeteler, el koyulup malı-mülkü-lisansı satılan televizyon istasyonları neredeyse "alışıldık" hale gelmekte.
İşte böyle bir ortamda, sahipliği gazetecilerden oluşan, gazetecilerin yönetimindeki Ekonomi gazetesi, gerçek bir medya kuruluşu için "olmazsa olmaz" bağımsızlık şartını koruyarak üçüncü yaş gününü kutluyor.
Bağımsız gazetecilikte nice yıllara...