OSMAN DERELİ - MASAK Eski Başkanı
Her ülke; güçlü, güvenli ve tam rekabet halinde işleyen bir ekonomik ortam için uğraş verir. Ancak tüm bunları sessizce baltalayan ciddi bir tehdit vardır: Kara para aklama ve terörün finansmanı.
Bu kavramların günlük hayatınızla bir ilgisinin olmadığını düşünebilirsiniz. Ancak suç grupları rahatlıkla suç geliri elde ettiğinde ve bunları kolayca sisteme dahil edip kullanabildiğinde veya ülkenizin düzenini bozacak tehlikeli örgütlere fonlar aktarıldığında, bunun etkisi her yerde hissedilir: artan konut fiyatlardan, güvensiz bir yatırım ortamından, düşen istihdamdan, toplumsal güvenin ve huzurun zayıflamasına kadar. Bu etkiler kısa veya uzun vadeli olabilir.
Ülkeler kendilerini bu risklere karşı nasıl korur?
Ülkeler bu risklere karşı hem ulusal hem de uluslararası bir dizi mücadele içerisindedirler.
Bu mücadelede kullanılan en önemli araçlardan biri ise Ulusal Risk Değerlendirmesidir (URD). Bu risklerle etkili bir şekilde mücadele edebilmek için, ülkeler öncelikle bu riskleri anlamalıdır. İşte bu noktada Ulusal Risk Değerlendirmesi (URD) devreye girer. Kara para aklama (KA) ve terörün finansmanıyla (TF) mücadele konusunda küresel standartları belirleyen Finansal Eylem Görev Gücü (FATF) tarafından yönlendirilen URD, ülkelerin karşılaştıkları belirli riskleri belirlemelerine, değerlendirmelerine ve anlamalarına yardımcı olur.
Kulağa çok teknik gelebilir, ancak tasarruflarınızı güvende tutmak, toplumu korumak ve ülkenizi küresel ekonomiye bağlı tutmak için büyük bir rol oynamaktadır.
Ulusal Risk Değerlendirmesi (URD) Nedir?
URD’ni bir ülkenin finansal sağlık kontrolü olarak düşünebiliriz. Hangi alanların riskli olduğunu, kırılganlıklarımızı ve sonuçlarını uygun yöntemlerle ölçeriz. Bu riskleri azaltmak için alınması gereken önlemleri belirleriz.
Risk temelli yaklaşım çerçevesinde risklerin daha yüksek olduğu alanlarda gelişmiş önlemler alınmasını ve risklerin daha düşük olduğu alanlarda basitleştirilmiş veya daha az önlemler alınmasını içerir.
URD bir zorunluluk mudur?
URD sadece iyi bir yönetim pratiği değil; uluslararası bir yükümlülüktür.
Finansal suçlarla küresel mücadelede öncü bir rol üstlenen FATF (Finansal Eylem Görev Gücü), her ülkenin kendi risk haritasını çıkarmasını ve buna uygun önlemler geliştirmesini zorunlu kılar.
Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen ülkeler, kara listeye girme riskiyle karşı karşıya kalır. Bu da doğrudan yabancı yatırımların azalmasına, ticaret ilişkilerinin zedelenmesine ve ekonomik güvenin sarsılmasına yol açar.
URD sadece iyi bir yönetim pratiği değil aynı zamanda uluslararası bir yükümlülüktür. Finansal suçlarla küresel mücadelede öncü bir rol üstlenen FATF (Finansal Eylem Görev Gücü), 1 ve 2 no.lu tavsiyesi ile her ülkenin kendi risk haritasını çıkarmasını ve buna uygun önlemler geliştirmesini zorunlu kılar. Risklerini anlamayan ve yönetemeyen ülkeler, ticaret, yatırım ve ekonomiye zarar verebilecek uluslararası kara listelere alınmak gibi ciddi sonuçlarla karşı karşıya kalabilirler.
URD’nin amacı nedir?
Bu suçlarla mücadele etmek için önce anlamak, büyüklüğünü görmek ve önceliklendirmek gerekir. Aslında URD’nin yaptığı da tam olarak budur.
URD'nın temel hedefleri şunlardır:
- Tehditlerin nereden geldiğini görmek yani riski anlamak: KA/TF'nin nasıl ve kimler tarafından gerçekleştirilebileceğini ortaya çıkarmak.
- Önceliklendirmek: Sınırlı kaynakları en önemli tehditlere ve zayıf noktalara odaklamak.
- Zayıflıkları Belirlemek: En savunmasız sektörlerin hangileri olduğunu belirlemek.
- Politika Geliştirmek: Etkili KA/TF mücadele yasaları, düzenlemeleri ve denetiminin tasarlanmasına yönelik bilgi sağlamak.
- Farkındalık Artırmak: Özel sektör dahil olmak üzere paydaşlar arasında risk farkındalığını artırmak.
- Uluslararası Standartlara Uyum Sağlamak: Ülkenin risklerini anladığını ve bu riskleri etkili bir şekilde ele aldığını FATF ve diğer kurumlara göstermek.
URD sürecinin ön koşulları nelerdir?
- URD'yi yürütme konusunda siyasi taahhüt
- Riski değerlendirmek için kapsayıcı, ulusal bir mekanizma
- Uygun kapsam belirleme ve hedef oluşturma
- Bilgi ve veri toplama
URD süreci nasıl işler?
Her ülke için standart bir usul yoktur. Her ülke URD sürecini kendi durumuna göre uyarlar, ancak FATF
Kılavuzunun yaklaşımı şöyledir:
Adım 1: Hazırlık ve kurumlar arası İş birliği
URD sürecini koordine etmek için genellikle Mali istihbarat Birimine (Türkiye’de MASAK) görev verilir. Hedefler, zaman çizelgeleri ve çalışma gruplarını belirleyip sorumluluklar tanımlanır. Gerekli veri kaynakları belirlenir.
Adım 2: Tehditlerin belirlenmesi
Suç gelirine yol açan suç faaliyetleri analiz edilerek tehdit büyüklüğü belirlenir.
Adım 3: Zayıf noktaların belirlenmesi
Finansal sistemdeki açıklar, denetim eksiklikleri, düzenleme boşlukları incelenir.
Adım 4: Risk analizi ve değerlendirme
Kullanılan verilerin niceliği yanında niteliklerinin de dikkate alarak tehdit ve zayıflık değerlendirmelerini bir araya getirmek suretiyle ülkenin içsel riskleri belirlenir.
Adım 5: Sonuçlar ve risk sıralaması
Her sektör veya faaliyet risk düzeylerine göre yüksek, orta ve düşük olarak sıralanır. KA/TF mücadele çerçevesinin belirli boşlukları veya zayıflıklarını vurgulanır. Böylece mücadele birimleri nereye odaklanacaklarını bilir.
Adım 6: İletişim ve kullanım
Riskler belirlendikten sonra, boşlukları kapatmak ve korumaları güçlendirmek için stratejiler geliştirilir. Elde edilen sonuçlar suç gelirlerini aklama ve terörizmin finansmanıyla mücadele politikalarına, denetim ve uygulama çabalarına entegre edilir. Şeffaflığı ve farkındalığı artırmak için URD Raporu en azından özet olarak yayınlanır.
Etkili bir URD yürütmenin temel ilkeleri nelerdir?
Etkili URD'lerin, mali denetim kurumları, kolluk kuvvetleri, adli birimler, gümrük idareleri gibi çok çeşitli kurumları kapsaması gerekir.
Kararlar veriye dayalı olarak verilmelidir. Dolayısıyla doğru ve ilgili veriler çok önemlidir. Verilerin sınırlı olduğu durumlarda, uzman görüşleri eksiklikleri giderebilmektedir.
Süreç özel sektörle İş birliği halinde yürütülmelidir. Finansal kurumlar, Finansal olmayan işletmeler ve meslek birlikleri süreçte yararlı bilgiler sağlarlar. Bulguların değerlendirmesinde kritik rol oynarlar.
Ülkelerin risk durumları zamanla değişiklik gösterir. Dolayısıyla URD düzenli aralıklarla güncellenmelidir.
URD'nin çıktıları neler olmaktadır?
Etkili bir şekilde uygulandığında, URD somut faydalar sağlar:
Düzenleyici ve denetleyici otoriteler, denetimlerini yüksek riskli sektörlere odaklayabilir. Böylelikle denetimler daha hedefli olur.
Yasa ve düzenlemelerin iyileştirilmesine yola açar:
Yükümlülerde farkındalığı artırır ve uyanık olmalarını sağlar.
Risk bulgularının paylaşılmasıyla ülkeler arası bilgi alışverişi iyileştirebilir. Böylece daha etkili bir uluslararası iş birliği sağlanır.
Bankalar ve işletmeler, iç kontrollerini ulusal önceliklere uyacak şekilde ayarlayabilir. Onların denetim kalitesi yükselir.
İyi uygulanan bir URD, bir ülkenin karşılıklı değerlendirmesinde kritik bir bileşendir.
Ülkenin uluslararası itibarını artırır.
Ülkemizin Güncel Ulusal Risk Değerlendirme Raporu yayınlanmıştır:
Ülkemizin kırılganlıklarını ve risk değerlendirmesinin ele alındığı Ulusal Risk Değerlendirmesi süreci tamamlanmıştır. Bu çerçevede kamuoyuna açıklanmaya uygun 2025 yılına ait özeti, 1 Temmuz itibarıyla kamuoyuyla paylaşılmıştır. Rapora buradan ulaşabilirsiniz.
(https://masak.hmb.gov.tr/ulusal-risk-degerlendirmesi)
URD’nin dayanağı nedir ve hangi kurum tarafından hazırlanır?
URD süreci, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı MASAK koordinasyonunda, birçok kamu kurumu ve özel sektör temsilcisinin katkısıyla yürütülüyor.
Bu çalışma, aynı zamanda 2021/16 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi çerçevesinde uygulamaya konulan Türkiye’nin 2021-2025 Ulusal Strateji Belgesi kapsamında bir görev olarak yer almaktadır.
URD hazırlık süreci nasıl gerçekleşmiştir?
URD raporu, FATF standartları dikkate alınarak FATF’in URD Hazırlama Rehberi çerçevesinde Tehdit ve Kırılganlık Çalışma Grupları tarafından hazırlanan ve süreç içerisinde güncellenen bir metodoloji ekseninde hazırlanmıştır. KA/TF risklerinin analizi kapsamında belirlenen KA/TF tehdit ve kırılganlıklarına ilişkin sayısal yöntemler de kullanılarak analiz çalışmaları yapılmıştır. Büyük oranda 2021-2024 dönemi verileri dikkate alınarak hazırlanan URD Raporu; 21 ve 22 Mayıs 2025 tarihli Tehdit ve Kırılganlık Çalışma Grubu toplantılarının ardından son halini almış; 27 Haziran 2025 tarihinde Hazine ve Maliye Bakanlık Makamı tarafından onaylanmıştır.
2025 yılı URD Raporunda öne çıkan KA tehditlerimiz hangi yöntemlerle tespit edilmiştir? Riskli noktalarımız nelerdir?
KA risklerinin analizi kapsamında öncelikle aklama tehdidi olarak değerlendirilen belirgin öncül suçlar belirlenmiş, bu suçların görülme sıklığı değerlendirilmiş, bahse konu suçların KA suçunun öncül suçu olarak etki gösterme durumları ortaya konulmuş, elde edilen sonuçlar; her bir suça özgülenen kırılganlık analizi bulguları ile eşleştirilmiş; bu yolla önce doğal KA riskleri hesaplanmıştır. Müteakiben, yatıştırıcı tedbir olarak nitelendirilen önlemlerin getirdiği pozitif etki değerlendirilerek artık risk değerlerine ulaşılmış ve KA riskleri bu sayede sayısallaştırılmış ve gruplandırılmıştır. Bu çerçevede toplam 40 kriter ve senaryoya ilişkin bulunan gözlemler değerlendirilerek KA risk analizi sonuçlarına ulaşılmıştır.
Buna göre Orta risk üstü KA suçları aşağıda yer almaktadır:
KA Tehdiitleri |
Risk Düzeyi |
Dolandırıcılık Suçları |
Yüksek |
Yasa Dışı Bahis ve Kumar |
Orta - Yüksek |
Uyuşturucu Ticareti |
Orta - Yüksek |
Hırsızlık ve Yağma |
Orta - Yüksek |
Dolandırıcılık suçu, fiili aklama soruşturmalarında ve bu suçtan verilen mahkûmiyet kararlarında en fazla öne çıkan suç grubudur. Özellikle TCK md.158’de düzenlenen “nitelikli dolandırıcılık” suçlarının aklama işlemlerine tabi tutulmaya daha elverişli olduğu görülmüştür.
Bunun yanı sıra teknolojik gelişmeler ile birlikte farklı dolandırıcılık türlerinin ortaya çıktığı anlaşılmakta, dolandırıcılık gelirlerinin aklanmasında da bilişim sistemleri ile banka ve kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığı, kripto varlık işlemlerinin suistimal edildiği dolandırıcılık vakaları dikkat çekmektedir
Yasa dışı bahis ve kumar suçları
Bu suç grubuna ilişkin faaliyetlerin büyük bölümü internet üzerinden erişim sağlanan ve yasal olmayan bahis/kumar siteleri üzerinden gerçekleştirilmektedir. Buradan elde edilen gelirlerin aklanmasında üçüncü kişilerin hesapları kullanılabilmekte, son dönemde sanal POS işlemlerinin de aklama amacıyla suistimal edilebildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşturucu imal ve ticareti suçları, Suç örgütleri için yüksek tutarlı yasa dışı gelire kaynak teşkil eden suçlardır. Bunun yanı sıra, bu suçtan elde edilen gelirler terör örgütlerinin de önemli finansman kaynakları arasında yer almaktadır. Türkiye, gerek Asya’da üretilen ve Avrupa’ya transfer edilen eroin, afyon türevleri ve metamfetamin gibi ürünlerin kaçakçılığı bağlamında son derece önemli bir güzergâh olan “Balkan Rotası” üzerindeki konumu uyarınca, gerekse Avrupa’da üretilen ve Asya’ya sevkiyatı yapılan sentetik uyuşturucu ve bu maddelerin üretiminde kullanılan kimyasalların kaçakçılığı bağlamında transit ve hedef ülke konumundadır. Son dönemde bankacılık ve kripto varlık işlemleri yolu ile aklama eğiliminde bir artış gözlemlenmekle birlikte, geleneksel olarak gayrimenkul alım faaliyetleri de bu suçtan elde edilen gelirlerin aklanmasında kullanılabilmektedir.
Hırsızlık ve yağma suçları ise özellikle hırsızlık suçlarının malvarlığına karşı ülkemizde en fazla işlenen suç grubu olması nedeniyle öne çıkmaktadır. Buna karşın bu suçlar, dolandırıcılık suçları ile kıyaslandığında ülkemizde büyük ölçüde bireysel veya az sayıda fail marifetiyle işlenmektedir. Son yıllarda, ihtisas mahkemelerinin kurulmasının da etkisi ile öncül suçu hırsızlık ve yağma olan aklama suçu dosyalarında artış olduğu anlaşılmakta, daha çok geleneksel yöntemler çerçevesinde, dönüştürme veya gizleme amaçlı varlık edinimi yolu ile aklama faaliyetinin gerçekleştiği gözlemlenmektedir.
2025 yılı URD Raporu’nda öne çıkan TF Tehditlerimiz hangi yöntemlerle tespit edilmiştir? Riskli noktalarımız nelerdir?
URD sürecinde TF risklerinin analizi kapsamında öncelikle terörizm tehdidi olarak değerlendirilen örgütler belirlenmiştir. Bu örgütlerin faaliyetleri değerlendirilerek TF suçu kapsamında etki gösterme durumları ortaya konulmuştur. Elde edilen sonuçlar, terör örgütlerine özgü kırılganlık analizi bulguları ile eşleştirilmiş; bu yolla önce doğal TF riskleri hesaplanmıştır. Müteakiben, yatıştırıcı tedbir olarak nitelendirilen önlemlerin getirdiği pozitif etki değerlendirilerek artık risk değerlerine ulaşılmış ve TF riskleri bu sayede sayısallaştırılmış ve gruplandırılmıştır. Bu çerçevede toplam 40 kriter ve senaryoya ilişkin bulunan gözlemler değerlendirilerek TF risk analizi sonuçlarına ulaşılmıştır.
TF Risk Analizi sonuçları aşağıdaki tabloda özetlenmektedir.
TF Tehditleri |
Risk Düzeyi |
Fetullahçı Terör Örgütü |
Yüksek |
PKK/KCK-PYD/YPG |
Yüksek |
Dini İstismar Eden Terör Örgütleri (El Kaide, DEAŞ) |
Yüksek |
Kırılganlık noktaları hangi yöntemler kullanılarak tespit edilmiştir?
Yükümlü gruplarının sektörel risk düzeylerinin değerlendirilmesi amacıyla Kırılganlık Çalışma Grubu bünyesinde “Risk Analizi Çalışma Grupları” adıyla alt çalışma grupları ihdas edilmiştir. Risk Analizi Çalışma Gruplarında, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinin yanı sıra yükümlü sektörüne özgü mesleki birliklerden veya duruma göre mesleki derneklerden temsilciler de aktif olarak yer almıştır. Nihayetinde, Bankacılık, Kripto Varlık Hizmet Sağlayıcılığı, Sigortacılık, Sermaye Piyasası, Finansman, Tasarruf Finansman, Faktoring, Finansal Kiralama, Varlık Yönetim, Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşları, Yetkili Müessese, Kuyumculuk, Emlakçılık ve Galericilik sektörlerine yönelik 8 Risk Analizi Çalışma Grubu oluşturulmuştur.
Finansal kurumların risk analizinde kullanılan yöntemler ve yaklaşımlar
Risk analizi çalışma grubu faaliyetleri veya ayrı olarak sektör ile ilgili toplanan verileri bağlamında gerçekleştirilen yükümlü sektörlerin risk analizinde:
- Birinci aşamada, yükümlülerin “Müşteri riski”, “Hizmet/Ürün/İşlem Riski”, “Coğrafi/Ülke Riski”, “Dağıtım Kanalı Riski” ve “Yapısal Risk” kategorilerindeki riskleri belirlenmiş, bu risklerin etkisi ve olasılıkları tespit edilerek, doğal risk skorları hesaplanmıştır.
- İkinci aşamada, doğal risklerin bertaraf edilmesi için yükümlüler tarafından alınan yatıştırıcı tedbirler ve bu tedbirlerin uygulama yöntemleri belirlenmiştir.
- Üçüncü aşamada, doğal riski azaltmak için kullanılan yatıştırıcı tedbirlerin etkileri irdelenmiştir.
- Dördüncü aşamada, ilk üç aşamada yer almayan ancak risk analizi açısından önem arz eden diğer risk unsurları da analize dâhil edilmiştir. Bu kapsamda, geçmiş yıllarda yapılan denetimlerin sonuçları, şüpheli işlem bildirimleri, şirketlerin büyüklüğü, kurumsallaşma derecesi vb. kriter analize dâhil edilmiştir.
Finansal olmayan kurumların risk analizinde kullanılan yöntemler ve yaklaşımlar
Finansal olmayan iş ve meslek grupları çok çeşitlilik gösterdiğinden bu aşamada her bir yükümlü grubunun analizi için kullanılan yöntemler farklılık arz edebilmiştir. Kırılganlık Çalışma Grubu bünyesinde ihdas edilen Risk Analizi Çalışma Grubu faaliyetleri kapsamında emlakçılık, kuyumculuk ve galericilik sektörleri ile ilgili ortak değerlendirmeler yapılmıştır.
Sektörel kırılganlık analizi sonuçlarının yorumlanması
Sektörel kırılganlık analizi bulguları neticesinde, tüm sektörlerin ortak kriterler çerçevesinde risk puanlarının kıyaslamalı olarak elde edilebilmesini teminen, finansal ve finansal olmayan iş ve meslek grupları için 15 kriterden oluşan bir risk değerlendirmesi gerçekleştirilmiştir. Bu çerçevede:
- Sektör büyüklüğü,
- Ürün ve hizmet çeşitliliği,
- Yükümlülük denetimleri,
- Tespit edilen ihlaller,
- Denetimin etkinliğine ilişkin değerlendirmeler,
- Sektörün gönderdiği ve sektör hakkında alınan şüpheli işlem bildirimleri,
- Sektörün fiili KA/TF vakalarında görülme sıklığı,
- Eğitim faaliyetleri,
- Kırılganlık Çalışma Grubu kapsamında toplanan Risk Analizi Alt Çalışma Grubu değerlendirmeleri
dikkate alınarak, risk bulguları sayısallaştırılmış ve 23 sektöre yönelik riskli sektör sıralamasına ulaşılmıştır.
2025 yılı URD Raporu’nda öne çıkan kırılganlık noktaları nelerdir?
Yapılan risk değerlendirmeleri çerçevesinde KA/TF mücadelesinde kırılgan alanlarımızın olduğu riskli sektörle şunlardır.
Sektörler |
Seviye |
Bankalar |
Yüksek |
Kripto Varlık Hizmet Sağlayıcıları (KVHS) |
Yüksek |
Ödeme ve E-Para Kuruluşları |
Orta-Yüksek |
Kuyumculuk |
Orta-Yüksek |
Yetkili Müessese |
Orta-Yüksek |
Emlakçılık |
Orta-Yüksek |
Bankacılık sektörü finansal sektördeki aktif büyüklüğü, aracılık ettiği işlem çeşitliliği ve fiili KA/TF vakalarında görülme sıklığı çerçevesinde risk değerlendirmesine tabi tutulmuştur. Buradaki risk algısı sektörün doğal riskinden kaynaklanmakta olup, sektörün önleyici tedbirlere uyum düzeyinin ve farkındalığının yüksek olması bu riski azaltmaktadır.
Kripto varlık hizmet sağlayıcıları sektörü son dönemde hızlı büyümeye konu olması, lisanslama/sektöre giriş koşulları konusunda mevzuat çalışmalarının görece yakın bir zamanda tamamlanmış olması ve halen geçiş sürelerinin bulunması, son dönemdeki fiili KA/TF vakalarında görülme sıklığı nedeniyle yükselen bir risk düzeyini haizdir. Bu risk KA tarafında özellikle dolandırıcılık ve yasa dışı bahis suçlarında daha baskın olarak gözlemlenmiş; uyuşturucu gelirlerinin aklanmasında kripto varlıkların suistimalinin artış gösterdiği anlaşılmıştır. TF tarafında ise son dönemde hemen hemen tüm terör örgütlerinin kripto varlık kullanımına ilişkin bulgulara rastlanmıştır. Stabil kripto varlıkların TF amacıyla suistimale daha uygun olabileceği değerlendirilmiştir.
Ödeme ve elektronik para kuruluşları sektörü, Sektördeki ürün ve hizmet çeşitliliği bağlamında para transferi ve elektronik para faaliyetlerinin riskinin yüksek olduğu; sanal POS faaliyetinden kaynaklanan risklerin de görece yüksek sınıfta kaldığı, fatura ödeme ve mobil ödeme faaliyetlerinin riskinin ise görece düşük kaldığı değerlendirilmiştir. Bu çerçevede sektörün riski orta-yüksek olarak nitelendirilmiştir.
Kuyumculuk sektörü, sektörün özellikle nakit işlemlere fazlaca konu olması, doğası itibariyle başta dolandırıcılık, uyuşturucu ticareti, göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti, hırsızlık suçları olmak üzere KA risklerinin yüksek kalması, sektörün riski orta-yüksek olarak değerlendirilmiştir.
Yetkili müesseseler sektörü, Yetkili Müesseseler için, yüksek hacimli işlem yapılması ve birçok ülke para birimi ile değişim yapılması öne çıkan risk unsurları olarak göze çarpmaktadır. Sektör aynı zamanda kayıt dışı para ve değer transferi faaliyeti kapsamında da suistimal edilebilmektedir. Bu risk özellikle kaçakçılık türleri ile bağlantılı aklama ve TF vakalarında daha belirgindir. Bu çerçevede sektörün riski orta-yüksek olarak kabul edilmiştir.
Emlakçılık sektörü,
Türkiye’de son yıllarda yıllık ortalama 1 milyonun üzerinde konut satışı yapılması, sektörün özellikle KA ile bağlantılı hemen hemen tüm öncül suçlar bağlamında riskini yükseltmektedir. Gayrimenkul alımı yolu ile aklama ülkede gözlemlenen geleneksel aklama yöntemleri arasında öne çıkmaktadır. Yapılan başkaca değerlendirmeler topluca göz önüne alındığında sektörün riski orta-yüksek olarak değerlendirilmiştir.
Kâr amacı gütmeyen kuruluşlar ile ilgili riskler
Dernekler
Derneklerin denetimi 5253 sayılı Kanun çerçevesinde yerine getirilmektedir. Bu çerçevede, derneklerin KA/TF ile mücadele amacıyla denetimi, Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafından ilk olarak 2020 yılında hazırlanan ve düzenli aralıklarla güncellenen risk bazlı denetim metodolojileri çerçevesinde icra edilmektedir.
Sektörün terörizmin finansmanı için istismar edilmesi riski düşük olarak değerlendirilmekle birlikte sektörün belirli kısımlarının (çatışma bölgelerinde faaliyet gösteren insani yardım dernekleri gibi) görece daha yüksek risklerle karşı karşıya olduğu görülmektedir.
Analiz döneminde özellikle yurt dışında faaliyet gösteren bazı sivil toplum kuruluşları ile sanki dernekmiş izlenimi veren çeşitli platformlar adına, sosyal medya kullanılarak fon toplama faaliyetleri ile karşılaşıldığı gözlemlenmiştir.
Vakıflar
Yapılan değerlendirmede Türkiye’de vakıf kurma prosedürleri KA/TF amacıyla suistimal edilmesinin büyük ölçüde önüne geçmektedir. Vakıfların neredeyse tamamının ilgili mevzuat çerçevesindeki beyan yükümlülüklerine uyduğu anlaşılmaktadır. Bu yükümlülük alınan veya gönderilen bağış yardımlarını da kapsamakta; nakdi yardımların bankalar aracılığı ile yapılması esas olmaktadır. Bu çerçevede tüm vakıf türleri için risk düşük olarak nitelendirilmektedir.
URD Raporunun genel değerlendirmesi nedir?
URD çalışması çerçevesinde analiz edilen dönemde özellikle yeni teknolojilerin kullanımı yolu ile KA, sosyal medya suistimali yolu ile TF vakalarında artış olduğu gözlemlenmiş, baskın sektörlerin bir önceki URD tespitleri ile benzerlik gösterdiği anlaşılmıştır. Bu bağlamda özellikle fon transferine ve varlık edinimine aracılık eden sektörlerin doğal KA/TF riskleri ekseninde riskli olarak öne çıktığı; bu riskin sektörel uyum faaliyetleri çerçevesinde etkisinin azaltıldığı gözlemlenmiştir.
Ulusal Risk Değerlendirmesi, ülkelerin ekonomilerinin karanlık köşelerine ışık tutmalarına yardımcı olur. Bu sadece bürokratik bir işlem değildir. Hem kamu hem de özel sektördeki paydaşların URD sürecini anlayıp desteklemeleri, daha güvenilir bir ekonomik ortam oluşturmak ve güvenli bir gelecek oluşturmak için hayati bir adımdır.
Bir dahaki sefere “finansal suç” veya “Kara para aklama mücadelesi düzenlemeleri” hakkında bir şey duyduğunuzda, şunu unutmayın: perde arkasında, riskleri haritalandırmak ve daha etkin bir şekilde mücadele etmek için çalışan bir ekip bulunmaktadır.