Z kuşağı henüz portakalda vitamin bile değilken, metropol meydanlarında ve caddelerinde değnekçilerin kuralları işlerdi. Plaka kaydı yok, tarifeler keyfi idi. Ödeme yapılmazsa ya araban çizilir ya lastiğin patlatılırdı. Arada değnek ve bıçak gösterildiği de olurdu.
Bir sabah değnekçileri logolu önlüklerle, plaka kaydı yapan aletlerle ve tarifeli tahsilat yaparken gördük. Artık maaşları vardı, sosyal güvenlik primleri ödeniyordu, çalışma saatleri düzenlenmişti. Bir anda sihirli bir değnek değnekçilere değmişti. Artık ödeme yapmadan ayrılan bir aracın plaka kaydı, otomatik olarak borç listesine işleniyordu.
Kurumsal varislerin özel sektördeki yansıması çok şubeli otopark işletmeleri oldu. Sonrasında Danıştay kararlarında ve Sayıştay raporlarında kayıtlara geçen kayıt dışı gelir ve aklanan kara para emareleri gündeme geldi.
Kayıt dışı tahsilat ve sahte fişler uçuştu
Kayıt dışı tahsilat ve sahte fişler hem elektronik hem fiziki kayıtlardaki tutarsızlıklarda kendini gösteriyordu. Kapasite, ciro, fatura ve beyanların gerçekle örtüşmediğini de gördük. Şubeler arası ve merkezle ilişkili gelir kaynakları sık sık belirsizleştiriliyordu. Bu durum, gelirlerin sistematik transfer zincirleriyle aktarılması hareketleri üzerinden fark ediliyordu. Nakit yoğun büyük bir pazardan elde edilen gelirlerin meşru sektör gelirleri içine yerleştirildiğini de yargı kararları ve raporlarda okuduk.
Resmi kayıtlar, ihale belgeleri ve bağımsız denetim raporlarının karşılaştırılmasında, yerel yönetimlerin belge tabanlı doğrulama denetiminden sınıfta kalması üzücüydü. Görsel kanıtlarla istatistiksel karşılaştırmaların eşleştirilmesi, vergi beyannameleriyle banka hesap hareketlerinin çelişkisi, fiziki alan ile çalışan sayısı arasındaki büyük uçurum, plaka sayısı ile kişisel gelirler arasındaki makasın açıklığı şüpheleri doğrulamaya yeterliydi. Sezgisel ulaşılan bu sonuçlar bir gün resmi raporlara ve idari para cezalarına da yansıdı.
Evrilen gelir aklanan varlığa dönüştü
Kurumsal otopark zincirlerinin çoğu, uzun yıllar sokak tecrübelerini kurumsal disipline adapte eden kişiler tarafından yönetiliyordu. Bu kişiler, yerel sivil ağlar ve topluluk ilişkileri içinde köklü bir destek ağına sahipti. Kimin hangi caddeyi kontrol edeceği, hangi ihale ve işletmeye katılacağı gibi kararların görünürde serbest, ama arkada güçlü bağlantılarla şekillendiğini söylemek de mümkündü.
Değnekçi yöntemleri, şişirilen bol şubeli kapasite, sahte otopark fişleri ve faturalar, çok çalışanlı şubeler derken kayıt dışı gelirler kurumsal raporlar ve kapasite tabloları içine gizlendi. Metropollerde meydanlar, caddeler, sokaklar paylaşıldı ve bu paylaşım resmi şirketler ve sivil toplum kuruluşları üzerinden dolaylı bir biçimde devam ediyor; kimlikler kurumsal olsa da eski yöntemlerin izlerini gözlemlenebiliyordu.
Aklanan paklanan varlık zincirleri ışıldadı
Bu tür kayıt dışı gelirler yalnızca işletmelerin kendi kasalarında kalmıyor; büyük ölçekte nakit akışının yoğun olduğu bu otopark zincirleri, aynı zamanda meşru sektör gelirleri içine entegre edilerek aklanabiliyordu artık. Şubeler arası ve merkez ile ilişkili gelir transferleri, sahte fişler ve yan faaliyetlerin sistematik zincirleri aracılığıyla gizleniyor; kapasite tabloları ve resmi ciro raporlarıyla örtüşmeyen nakit gelir, banka hesap hareketleri ve fatura düzenlemeleri ile yasal görünüme kavuşturuluyordu. Böylece, sokaklardan miras kalan eski usul “gelir hakları” modern kurumsal yapıların içinde, hem görünürde temiz hem de fonksiyonel olarak kara para aklamaya elverişli bir sisteme dönüşüyordu. Zincirli değnekler zincirli kripto ağlara evrilmişti.
Danıştay kararları ve sayıştay raporları çarpıcıydı
Ruhsat ve izinle ilgili usulsüzlükler, tarifeler ve ücretlendirmelerde mevzuata aykırılıklar, kayıt ve belge düzenlemede eksiklikler, veri ve mali yükümlülük ihlalleri, fiziksel alan ve güvenlik düzenlemelerinde özensizlikler, sözleşme ve hizmet koşullarına aykırılıklar da idari para cezalarının konusunu oluşturmaktadır. İdari para cezaları genellikle ruhsatsız veya ruhsata aykırılıklar, işletme uygunsuzlukları, belge ve mevzuat eksikliklerine yönelik kesiliyor.
Sayıştay raporları ise daha da çarpıcı. İlçe belediyelerinin gelirlerinin il belediyesine aktarılmadığı, yol üstü otoparkların usulsüz işletildiği, yüzlerce şubeli otoparkların şubelerindeki usulsüzlüklerin az olmadığı görüldü. Otopark gelirlerinin amaç dışı kullanılması veya genel giderlere aktarılması, otoparkların yeterlilik ölçütlerine aykırı şirketlere ihale edilmesi, yerel yönetim zaaflarının usulsüzlük ve yönetim zaafı yansımaları, eğitim kurumları veya kamu taşınmazlarının otopark kullanımında bedelsiz veya düşük bedelli ihalelerle rekabetin haksız şekilde etkilenmesi gibi somut vakalara da yer verildi.
Kırmızı çizgimiz korunmalıdır
Kayıt dışı gelir elde etmek için veya kayıt dışı geliri aklamak için, videolar veya fotoğraflarla kaydedilen plakalar üzerinden usulsüz otopark fişi kesilmesine engel olmak zorunludur. Sahte fişler veya faturalar, bu araçların herhangi bir suça karışması halinde, suç mahallinde olmadığı yönünde delil oluşturma ihtimali yaratıyor. Güvenlik güçlerinin bu ihtimali gözden kaçırmadığından emin olmak hepimizin hakkıdır.