SÜMEYRA TÜRK - STRATEJİK İLETİŞİM UZMANI
Ankara’nın siyasi koridorları, Çin-Orta Asya Zirvesi’nin yankılarıyla hareketli günler yaşıyor. 16-18 Haziran 2025’te Kazakistan’ın başkenti Astana’da gerçekleşen zirve, bölgesel iş birliğini güçlendiren anlaşmalarla dikkat çekerken, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üyelerinin tutumları, Türkiye’nin dış politikasında yeni bir tartışmayı alevlendirdi. Çin’in bölgedeki ekonomik ve siyasi hamleleri, Türk dünyasının birlik vizyonunu nasıl etkiliyor? Ankara, bu hassas dengede nasıl bir yol izlemeli?
Çin-Orta Asya Zirvesi: yeni fırsatlar, yeni sorular
Astana’da Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in ev sahipliğinde bir araya gelen Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan liderleri, enerji, dijitalleşme, tarım ve e-ticaret gibi alanlarda 24 anlaşmaya imza attı. Çin’in 1,5 milyar yuan (yaklaşık 210 milyon dolar) mali yardım taahhüdü ve 3 bin Türkistan vatandaşına siber güvenlik, dijital teknolojiler ve ticaret alanında eğitim imkânı sunması, Pekin’in Orta Asya’daki etkisini artırma çabasını gözler önüne serdi. Bu adımlar, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ni bölgede kökleştirme hedefinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Ancak Ankara kulislerinde asıl yankı uyandıran, TDT üyelerinin Kıbrıs meselesindeki tutumu oldu. Peki, bu durum Türk dünyasında bir ayrışma mı, yoksa pragmatik bir diplomasi mi?
Kıbrıs meselesi: Farklı yaklaşımlar, ortak hedefler
Nisan 2025’te Özbekistan’ın Semerkant kentinde düzenlenen AB-Orta Asya Zirvesi’nde, Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın, BM Güvenlik Konseyi’nin 541 ve 550 sayılı kararlarına bağlılıklarını teyit etmesi, Ankara’da dikkatle izlendi. Bu kararlar, yalnızca Türkiye’nin tanıdığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) kınarken, bu ülkelerin aynı dönemde Kıbrıs Cumhuriyeti ile diplomatik ilişki kurma ve büyükelçi atama kararları, TDT’nin birlik ruhuna dair soru işaretleri yarattı. Zira KKTC, TDT’de gözlemci üye statüsünde yer alıyor ve Türkiye, Türk dünyasını birleştirme vizyonunda bu konuya özel bir önem atfediyor.
Kulislerde bu gelişmeler, “Türk dünyasında bağlar zayıflıyor mu?” sorusunu gündeme taşısa da, bazı diplomatik kaynaklar bunun bir ayrışmadan çok, pragmatik bir yaklaşım olduğunu savunuyor. Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan, devasa enerji kaynaklarıyla AB’nin Rusya’ya alternatif arayışında kilit bir rol oynuyor. Türkmen gazının Trans-Hazar Boru Hattı ile Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması gibi projeler, bu ülkelerin ekonomik çıkarlarını koruma çabasını yansıtıyor. Özbekistan’ın reformcu politikaları, Türkmenistan’ın “daimi tarafsızlık” statüsü ve Kazakistan’ın çok yönlü diplomasisi, bu ülkelerin Türkiye ile güçlü bağlarını sürdürürken AB ve Çin’le de iş birliğini derinleştirme arayışında olduğunu gösteriyor.
Çin’in bölgedeki ağırlığı ve Türkiye’nin ‘Orta Koridor’ vizyonu
Çin-Orta Asya Zirvesi, Pekin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ni güçlendirme çabasını bir kez daha ortaya koydu. Kırgızistan-Özbekistan demiryolu gibi projeler, Çin’in bölgedeki lojistik ağını genişletme hedefini destekliyor. Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası kuzey ticaret rotalarının riskli hale gelmesi, Orta Asya ülkelerini alternatif güzergâhlar aramaya iterken, Çin bu fırsatı değerlendiriyor. Öte yandan, Türkiye’nin Orta Koridor projesi, Türk dünyasını Avrupa’ya bağlama ve bölgesel ticareti canlandırma hedefiyle öne çıkıyor. Ancak Çin’in agresif hamleleri, TDT ülkelerinin Pekin’e kayabileceği endişesini doğuruyor.
Ankara’da konuşulanlara bakılırsa, Türkiye bu rekabet ortamında hem Çin’le iş birliğini sürdürmeli hem de TDT’deki liderlik rolünü güçlendirmeli. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2024’te Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi’nde Xi Jinping ile görüşmesi ve Kuşak ve Yol ile Orta Koridor’un uyumlaştırılması yönündeki çabalar, bu denge arayışının bir yansıması. Türkiye, bu süreçte TDT ülkeleriyle ekonomik ve kültürel bağları derinleştirerek, birliği güçlendirme fırsatına sahip.
Azerbaycan’da ekonomi zirvesi: Yeni bir adım
4 Temmuz 2025’te Azerbaycan’ın Hankendi’de düzenlenen Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) toplantısı, Türk dünyasındaki iş birliği arayışlarına yeni bir boyut kattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Pakistan Devlet Başkanı ile bir araya gelerek ekonomik iş birliği ve bölgesel projeler üzerine verimli görüşmeler gerçekleştirdi. Bu toplantı, Türkiye-Azerbaycan-Pakistan arasındaki stratejik ortaklığın güçlendirilmesi açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan liderleriyle bu toplantıda bir görüşme gerçekleşmemiş olsa da, bu durum bir ayrışma olarak değil, yoğun diplomasi gündeminin bir yansıması olarak görülüyor. TDT üyeleriyle ekonomik ve kültürel bağların güçlendirilmesi, Türkiye’nin öncelikli hedefleri arasında yer almaya devam ediyor.
Türkiye’nin yol haritası: İş birliği ve proaktif diplomasi
Ankara kulislerinde, TDT üyelerinin Kıbrıs tutumunun bir “dost kazığı” olarak görülmekten ziyade, ekonomik ve diplomatik pragmatizmle açıklanabileceği konuşuluyor. TDT’nin temel hedefi, ekonomik ve kültürel iş birliğini güçlendirmek; siyasi konularda tam bir uyum beklemek ise gerçekçi olmayabilir. Yine de, Türkiye’nin TDT’deki liderlik rolünü pekiştirmek için daha proaktif adımlar atması gerektiği vurgulanıyor. Orta Koridor’un hayata geçirilmesi, bürokratik engellerin kaldırılması ve TDT ülkeleriyle ekonomik projelerin hızlandırılması, Türkiye’nin elini güçlendirebilir. Aynı zamanda, Çin ve AB ile rekabet yerine iş birliğine odaklanan bir strateji, Türk dünyasının ortak vizyonunu destekleyebilir.
TDT ile birlikte yükselmek için yeni adımlar
Çin-Orta Asya Zirvesi, TDT üyelerinin Kıbrıs tutumu ve Hankendi’deki EİT toplantısı, Türk dünyasında bir ayrışmadan çok, ülkelerin kendi çıkarlarını dengeleme çabasını yansıtıyor. Ankara, bu gelişmeleri dikkatle izlerken, TDT’deki birliği koruma adına yeni adımlar atmaya hazırlanıyor. 2025’te düzenlenecek TDT Zirvesi’nde, Erdoğan’ın bu konuları masaya yatırarak daha net bir iş birliği çerçevesi çizmesi bekleniyor. Türk dünyasının “birlikte yükselelim” mottosu, bu hassas süreçte daha da anlam kazanıyor. Ankara’nın koridorlarında fısıldananlar, Türk dünyasının birleşme hayalini canlı tutmak için daha fazla çaba gerektiğini söylüyor. Türkiye, bu dengede hem TDT’deki liderliğini güçlendirmeli hem de Çin ve AB ile yapıcı bir iş birliği kurmalı. Türk dünyasının ortak geleceği, bu vizyoner adımlarla şekillenecek.