CHP Kurultayı’nda Özgür Özel yeniden güven tazeledi ancak iktidar hedefinin gerçekleşmesi, yerel yönetimlerin önümüzdeki birkaç yılda göstereceği başarıya bağlı. 1989–1991 dönemindeki SHP deneyimi, yereldeki rüzgârın genel seçim zaferine dönüşmeyebileceğini hatırlatıyor. Bu kez CHP’nin kaderini belirleyecek olan, belediyelerin performansı ve parti yönetiminin onlara sağlayacağı destek olacak.
CHP’nin 39’uncu Kurultayı tamamlandı. Özgür Özel iki yıl içinde dördüncü kez genel başkan seçildi.
Üstelik içerdeki bütün kaynamaya, bütün tartışmalara rağmen Özel, 1333 geçerli oyun tamamını aldı.
Özel, kurultayda yaptığı konuşmada yapılacak ilk genel seçimde partisini birinci yapma sözü verdi. Hatta “Bu yaptığımız muhalefetteki son Kurultay olacak” hayli iddialı bir cümle kurdu...
Ancak son 50 yıldır yaşadıklarımız, bu temennilerin ötesinde kimi gerçekleri barındırıyor. Üstelik o gerçeklikler bugün için hayli büyük dersler de içeriyor.
Misal, yerel seçimlerde kazanılan başarı genel seçimler için her zaman ölçüt olmuyor, olamıyor.
Hatırlayalım…
Özelleştirmeden işsizliğe, zam yağmurundan sosyal güvencesizliğe, yolsuzluklardan muhalefeti hiçe sayan siyasi kibire ANAP ve Turgut Özal’ın politikalarından bunalan ahali 1980’li yılların sonunda derdine derman olacak parti arayışındaydı.
Bu arayış sonucu dönemin Sosyal Demokrat Halkçı Partisi (SHP) oldu. SHP, 1989 yerel seçimlerinde İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir belediyeleri de dahil ülkenin çok önemli bölümünde iktidara geldi. AK Parti’nin son 20 yıldır yüzde 70ler düzeyinde oy aldığı Kayseri’yi bile 1989 seçimlerinde SHP’li Niyazi Bahçecioğlu kazanmıştı.
Bu rüzgâr, doğal olarak yaklaşan genel seçimlerde de gözlerin SHP’ye çevrilmesine yol açtı. İlk genel seçimlerde SHP’nin birinci parti olacağı hatta tek başına iktidara gelebileceği konuşuluyordu.
Ama öyle olmadı…
Seçinden DYP birinci parti çıktı ve SHP ancak üçüncü parti olabildi. (DYP %27; ANAP %24; SHP %20)
O dönemi hatırlayanlar bilir, birincilikten üçüncülüğe düşüşte en büyük pay dönemin belediye başkanlarının partiyi iktidara götürecek işlere imza atamamaları oldu. Derken ünlü İSKİ skandalı patlak verdi.
Bilmeyenler için kısaca özetleyeyim…
1989 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen SHP’li Nurettin Sözen; 70'li yılların sonlarına doğru başlatılan ve o dönem Düzenleme Kurulu Başkanlığı görevini üstlendiği Taksim Toplantıları'ndan arkadaşları Ergun Göknel’i İSKİ genel müdürlüğü, Tuncer Çelik’i de İGDAŞ’ın genel müdürlüğü görevine getirdi.
1990'lı yılların başlarında tarihinin en susuz dönemini yaşayan İstanbul’un içme suyu temin etmekle görevli kurumu İSKİ'nin Genel Müdürü Göknel’in, kurumun ihalelerini paravan olarak kurduğu şirketlere verdiği ve bu ihalelerde büyük yolsuzluklar yaptığı ortaya çıktı.
Ergun Göknel skandaldan hemen sonra görevden alındı. Ancak hem bu olay hem de İstanbul'da baş gösteren ve çözülemeyen diğer sorunlar sosyal demokratların ve SHP'nin imajını büyük ölçüde sarstı. Öte yandan SHP'nin düşüşü en çok o yıllar yükseliş trendini yakalayan Refah Partisi’ne yaradı.
1995 yerel seçimlerinde SHP hemen hemen tüm Büyükşehirlerinin belediye başkanlıklarını kaybetti.
Gelelim bugüne…
Şimdi CHP belki de 50 yıl sonra ilk kez genel seçimlerde birinci parti olma iddiasını yakaladı.
Ama Özgür Özel’in verdiği “Bir sonraki Kurultayı iktidar partisi olarak yapacağız” sözünün gerçekleşmesi her şeyden önce yerel yönetimlerdeki başarıya bağlı.
31 Mart seçimlerinde CHP, 1989’dakinden daha büyük bir başarı yakaladı. Şu anda neredeyse Türkiye nüfusunun yüzde 70’i CHP’li belediyelerce yönetilen yerleşim yerlerinde yaşıyor.
Manisa, Afyonkarahisar, Kütahya, Adıyaman gibi 50 yıldır kazanılamayan illerde başarı sağlandı.
Şimdiii…
Belediye başkanları 18 aydır görevde.
Evet, iktidarın “silkeleme” taktiği nedeniyle büyük bir kuşatılmışlık altındalar. Ama bu durum sonucu değiştirmiyor. Belediyelerin kalan 2.5 ya da 3 yılda gösterecekleri başarı genel seçimlerin kilit faktörlerinden biri olacak.
Şimdi bu kurultayda alınan kararlardan, seçilen kişilerden çok yerel yönetimlere parti yönetiminin nasıl destek vereceği önem kazanıyor. Öte yandan yaptığı açıklamalar çok tepki çekmiş olsa da Kemal Kılıçdaroğlu’nun partiyle yolsuzluklar arasına mesafe koyulması çağrısı ciddiyetle ele alınmak zorunda. Aksi durumunda neler yaşandığını yukarıda hatırlattım…