Herkesin anlattığını TÜSİAD tescilledi: Rekabet gücümüz geriliyor... İlk kez hesaplanan “rekabet endeksi” raporunda ihracatçı imalat sanayi sektörlerinin girdi maliyetleri rakip ülkelerle karşılaştırılmış.
Sonuçlar şöyle: 2025 yılının ilk çeyreğinde; rekabet gücü bir önceki çeyreğe kıyasla önemli bir değişim kaydetmemiş ve 86,1 değerini almış. Yurt içi maliyetler ortalamada yurt dışı maliyetlere kıyasla önemli bir değişim göstermemiş. İş gücü maliyetindeki değişim rakip ülkelerin sınırlı bir miktar altında gerçekleşmiş. Ara malı maliyetindeki değişim rakip ülkelerin bir miktar üzerinde seyretmiş. Finansman maliyeti ivmesi yavaşlamakla birlikte yüksek kalmaya devam etmiş. Enerji maliyeti ise belirgin olarak azalmış. Bu dönemde iş gücü verimliliği rakip ülkelere benzer eğilim göstererek firmaların rekabet gücü üzerinde belirgin bir etkide bulunmamış.
Bir önceki çeyrekle karşılaştırıldığında 2025’in ilk çeyrek sonuçları pek de ürkütmüyor. Ancak geriye doğru baktığınızda bugün çıkan seslerin de boş yere olmadığını görüyorsunuz.
“TÜSİAD-RGE, ihracatçı sektörlerin maliyet bazlı rekabet gücünde özellikle 2022 yılından başlamak üzere önemli düzeyde gerileme yaşandığına işaret etmektedir. Rakip ülkelere kıyasla yurt içinde ABD doları bazında birim üretim maliyetlerinde gözlenen yükselişler sonucunda endeks 2015 yılı değerinin altına inmiştir” değerlendirmesini içeren rapora göre son 4 yıldır imalatçı ihracatçıların rekabet gücü gerilemiş. Sadece son bir yılda rekabet gücünde yüzde 9,8’lik bir gerileme yaşanmış.
Bu araştırma 10 ihracatçı sektör baz alınarak ve de Türkiye’nin ihracat yaptığı ana pazarlar dikkate alınarak her sektör için 15 rakip ülke belirlenerek yapılmış. Ancak ana ihracat pazarları arasında yer almayan Çin ile karşılıklı rekabet düzeylerini de açıklıyor mu? Bunu bir sanayicinin anlattıklarından anlamaya çalışalım:
★★★★
Türkiye’nin en büyük 500 şirketi arasındasınız, hatta ilk 50’nin içindesiniz. Dünyanın çeşitli yerlerinde fabrikalar kurmuşsunuz, her imkânı değerlendirmiş, küresel bir şirket olma konusunda elden geleni yapmışsınız. Bu şirketin tepe yöneticisi sanayicilere “Rekabet gücümüz yetmiyor” diyerek şöyle bir çağrıda bunuyor:
“Çin meselesi Türkiye’de bir türlü ele alınmıyor. Bir önerim var. İl bazında değerlendirme yapalım. Hangi il ne kadar ithalat, ne kadar ihracat yapıyor. Dış ticaret dengelerine göre illeri sıralayalım. En fazla açık veren illerin sanayi odaları bir araya gelsin. İstanbul, İzmir ve diğerleri…
Sanayi odaları bir komisyon kursun; oturulsun bir proje, bir çalışma hazırlansın, öneriler getirilsin. Devlet bu çalışmaya göre selektif bir ithalat politikası oluştursun. Başka türlü mümkün değil.
Bu yıl Çin’den ithalat 46-50 milyar dolar civarında gerçekleşecek. Bizim ihracatımız 4’ü bulmayacak. Muhtemelen yine yüzde 7’lerde kalacak. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir oran yok.
Bu Türkiye’nin en büyük yarası. Bugün ABD; Avrupa’ya Meksika’ya, diğer ülkelere yüzde 30 vergi uyguluyor.
Biz Çin’den gelen ürünlere ortalama yüzde 10 vergi uygulasak, bu 5 milyar dolara yakın bir para ediyor. Bu 5 milyar doların 1 milyar dolarını ihracatçısına teşvik olarak versek, ihracatımız da bir anda artar. Oysa ihracatımız artmıyor, 3-4 yıldır yerinde sayıyor. 3-4 yıldır artış yok. Pazarda rekabet gücünüz yok ihracat yapamıyorsunuz. Teşvikle ihracatı artırmalıyız.
Alacağınız yüzde 5’lik bir teşvik dahi ihracatınızı artırır. Bu kadar senelik tecrübeme dayanarak söylüyorum. Kesinlikle bu konuda geç kalınıyor, aşırı geç kalınıyor. Türkiye Çin’e karşı hiçbir tedbir almıyor. Bunun sonu tufan.”