Bir yolculuk düşünün… Her satırında azmin, merakın ve umudun sesi var. Bilimin, toplumsal cinsiyet eşitliğiyle kesiştiği bu hikâyede, başrolü “bilim kadınları” oynuyor. L’Oréal Türkiye’nin 23 yıldır UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle sürdürdüğü “Bilim Kadınları İçin” Programı, bilimin cesur kadınlarına adanmış uzun soluklu bir yolculuğun adı. Bugün, bu hikâye yalnızca bir programın değil, bir dönüşümün belgesi olarak kitaplaşmış durumda: “Bilim Kadınları İçin: Bilimin İzinde Cesur Türk Kadınlarının Hikâyesi.”
L’Oréal Türkiye’nin 2002 yılında başlattığı bu program, yalnızca burs ve ödül vermekle kalmadı; genç bilim kadınlarının görünürlüklerini artırarak yeni rol modeller yarattı. Bugüne kadar 128 bilim kadını, yürüttükleri özgün projelerle ödüllendirildi. Meme kanserinden Parkinson’a, prostat kanserinden yapay zekâ temelli görüntüleme teknolojilerine uzanan çalışmalarıyla bu kadınlar, yalnızca laboratuvarlarda değil, toplumsal algılarda da sınırları yeniden tanımladı.

Bu yıl da dört bilim kadını, geleceğe umut olacak projeleriyle ödüle layık görüldü: Boğaziçi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi’nden Dr. Dilara Nemutlu Samur, Sabancı Üniversitesi’nden Dr. Duygu Kuzuoğlu Öztürk ve ODTÜ’den Doç. Dr. Sevinç Figen Öktem Seven. Şirket bu yıl ödül alan dört bilim kadınına 1,2 milyon TL maddi destek sağlıyor.
“Bir toplumsal dönüşüm hikayesi”
UNESCO İstatistik Enstitüsü’ne göre dünya genelinde araştırmacıların yalnızca üçte biri kadın. Ulusal bilim akademilerinde bu oran yüzde 12’ye kadar düşüyor. Bu tablo, kadınların bilimin her aşamasında var olmalarına rağmen, görünürlükte geri kaldıklarını gösteriyor.
L’Oréal Türkiye’nin 23 yıldır sürdürdüğü program, bu eşitsiz tabloya bir yanıt niteliğinde.
Desteklenen 128 bilim kadınının 100’ü bugün profesör veya doçent unvanıyla akademiye katkı sunmaya devam ediyor. Başlangıçta bir sosyal sorumluluk projesi olarak kurgulanan girişim, bugün bilimde kadın liderliğini destekleyen bir ekosisteme dönüşmüş durumda.
L’Oréal Türkiye Ülke Genel Müdürü Vanya Panayotova, bu dönüşümü şöyle tanımlıyor: “Bu program yalnızca ödül değil, bir toplumsal dönüşüm hikâyesi. Bilim kadınlarımız, sağlık, çevre, teknoloji ve sürdürülebilirlik gibi alanlarda yalnızca bilimsel yenilikler üretmiyor; toplumun farklı kesimlerine çözüm getiriyor. Bilim insanı kökenli bir lider olarak, bu projelerin ardındaki tutkuyu çok yakından hissediyorum.”
Bir ilki gerçekleştiren kitap
L’Oréal Türkiye bu yıl, programın 23 yıllık birikimini kalıcı bir esere dönüştürdü. “Bilim Kadınları İçin: Bilimin İzinde Cesur Türk Kadınlarının Hikâyesi” adlı kitap, yalnızca ödül kazanan isimleri değil, bir ülkenin bilime bakışını da anlatıyor. Ve aynı zamanda bilim kadınlarının başarılarının yeni rol modeller yaratmasını hedefliyor. Kitapta, bugüne kadar ödül alan kadın bilim insanlarının yaşam öyküleri, bilime duydukları tutku ve kişisel mücadeleleri bir araya getiriliyor. Eser, L’Oréal Grup’un dünya genelinde yürüttüğü programlar arasında da bir ilk olma özelliği taşıyor.
Kurumsal İlişkiler ve Etkileşim Direktörü & Sürdürülebilirlik Lideri İrem Karaoda Tanrıkulu, kitabın amacını şöyle özetliyor: “Bu eser, yalnızca bilimsel başarıları değil; sabrı, hayalleri, eşitlik arayışını ve cesareti görünür kılıyor. Asıl gurur, bu kitabın kahramanlarına ait. Biz sadece onların sesini daha fazla kişiye ulaştırıyoruz.”
Kitaptan elde edilecek tüm gelir, Bilim Kahramanları Derneği aracılığıyla 8–12 yaş aralığındaki çocukların robotik projeler geliştirmesine destek olacak. Yani bu kitap, bir yandan geçmişi kayda alırken, bir yandan da geleceğe yatırım yapıyor. Bilimin duygusunu, kadın emeğinin direncini ve insan hikâyelerinin gücünü aynı çatı altında topluyor. Bilimin yalnızca verilerle değil, hikâyelerle de ilerlediğini hatırlatıyor. Bugünün genç kızlarına, yarının bilim insanlarına bir mesaj gönderiyor: “Cesaret bulaşıcıdır. Bilim, sizle tamamlanır.”
Dört kadın, dört gelecek
Bu yıl ödül alan dört bilim kadınının projeleri, hem Türkiye’nin bilimsel potansiyelini hem de kadınların yaratıcılığının dönüştürücü etkisini gözler önüne seriyor. Bu dört isim, bilimin sadece laboratuvarlarda değil, yaşamın içinde nasıl bir dönüşüm yaratabileceğini kanıtlıyor.
- Doç. Dr. Banu İyisan – Meme kanseri için akıllı nanoilaçlar geliştiriyor.
- Dr. Dilara Nemutlu Samur – Parkinson hastalığının erken teşhisinde bağırsak-beyin ilişkisini araştırıyor.
- Dr. Duygu Kuzuoğlu Öztürk – Prostat kanserinde genetik temelli yeni tedavi yöntemleri geliştiriyor. - Doç. Dr. Sevinç Figen Öktem Seven – Yapay zekâ ile düşük maliyetli spektral görüntüleme teknolojisi üzerinde çalışıyor.