Karaoğlu Peyzaj Yönetim Kurulu Başkanı Nesrin Karaoğlu Otuzoğlu, peyzajın yalnızca yeşil alan yaratmak değil; ekosistemleri onarmak, şehirleri iklim krizine karşı dirençli kılmak ve doğaya verilen uzun vadeli bir söz olduğunu vurguluyor. Sünger şehirlerden iklime dayanıklı bitki seçimine uzanan bu yaklaşım, peyzajı sürdürülebilir geleceğin stratejik bir aktörü haline getiriyor.
İklim krizi derinleşirken şehirler, altyapılar ve yaşam alanları yeni bir sınavdan geçiyor. Betonun baskın olduğu kentlerde doğayı yeniden hatırlatmak değil; onu onarmak, güçlendirmek ve geleceğe hazırlamak gerekiyor. Peyzaj sektörü tam da bu noktada estetiğin ötesine ekosistem onarımı, karbon azaltımı ve iklim direnci gibi kritik başlıkların taşıyıcısı haline geliyor. Karaoğlu Peyzaj Yönetim Kurulu Başkanı Nesrin Karaoğlu Otuzoğlu, sürdürülebilirliği bir trend değil, mesleğin özü olarak tanımlıyor; doğa tabanlı çözümlerle hem şehirleri hem de insanla doğa arasındaki bağı yeniden kurmayı savunuyor.
Sürdürülebilirlik işimizin özü
“Peyzaj sektörü, sürdürülebilirlik kavramını sadece konuşan değil, her gün sahada uygulayan bir alan. Peyzaj mesleği yaşamlarımız hızla betonlaşmaya devam ederken, doğayı korumak ve iyileştirmek için olmazsa olmaz alanlardan biri. Yani, sürdürülebilirlik bizim sektörümüzde bir tercih değil, yaptığımız işin özü.
Karaoğlu Peyzaj olarak yürüttüğümüz tüm projelerde ekosistem onarımını, karbon ayak izini azaltmayı, doğanın kendi dengesine kavuşmasını, biyolojik çeşitliliği artırmayı, kaynaklarımızın israfını önlemeyi, kısacası doğa tabanlı sürdürülebilir çözümler ile insanlar ve tüm canlılar için daha yaşanabilir alanlar yaratmayı amaçlıyoruz.
Sahada bunun çok net bir karşılığı var. Gerek kamu kurumları gerek özel sektör, artık doğa odaklı çözümlerin bir zorunluluk olduğunun farkında. Kullanıcılar da daha sağlıklı, daha yeşil ve nefes alan yaşam alanları istiyor.”
Kişi başına düşen yeşil alan miktarını artırmak gerek
“Dünyada olduğu gibi ülkemizde de artık şehirlerde su taşkınlarını önleyen, yüzey sularını yeraltına sağlıklı bir şekilde taşıyıp yönlendiren, kentleri sünger haline getiren, böylece susuzluğa da çözüm olan mavi yeşil altyapı gibi sürdürülebilir, doğa tabanlı peyzaj çözümleri konuşuluyor. Biz 30 yılı aşkın tecrübemizle Türkiye’ye bu çözümleri getiren peyzaj firmalarından biriyiz. Bu uygulamalar sadece estetik sağlamıyor; kentlerin iklim krizine karşı direnç kazanmasında doğrudan rol oynuyor. Doğru planlama ve uygulamalarla şehirlerimizde kentsel ısı adası etkisini azaltıp serinlemeyi sağlayabilir, yağmur suyunu yöneterek sel riskini azaltabilir ve şehirlerimizi iklim krizine dirençli hale getirebiliriz. Bunun için öncelikle kişi başına düşen yeşil alan miktarını artırmak ve yeşil alanları birbirine bağlamak gerekiyor. Yani kentsel yeşil koridorlar oluşturarak rüzgarın serinletici etkisinden yararlanmak şart. Binalar ve tesisler doğa ile uyumlu şekilde tasarlanmalı; yeşil çatılar ile binaların ısı yalıtımını sağlamanın yanı sıra karbon yutak alanları artırılmalı, betonun etkisini azaltmalı, biyoçeşitliliği desteklemeliyiz. Sünger şehir uygulamaları ile geçirgen zeminler kullanarak suyun doğadaki doğal dolaşımını desteklemeli, ayrıca yağmur suyunu depolayarak yeniden kullanabilmeliyiz. Bitki seçimleri coğrafyanın iklim koşullarına uygun olmalı, biyoçeşitliliği desteklemeli ve karbon yutak alanları yaratmalı. Yeşil alanların yaygınlaştırılmasının öneminden konuşurken, bu alanların aynı zamanda afetlerde toplanma alanı olduğu da unutulmamalı. Ayrıca, bu yaklaşımları mevzuat ve kent planlamasına entegre etmek, peyzaj mimarlarının projelere sürecin en başından dahil olmasını sağlamak gerekiyor. Şehirlerimizi daha dirençli, sürdürülebilir ve yaşanabilir kılmanın yolu doğa tabanlı peyzaj çözümlerinden geçiyor.”
Geleceğin peyzajı iklime uyumla şekilleniyor
Peyzaj sadece gördüğünüz yeşil alanlar değildir, binanızın kapısının dışında kalan her şeydir. Biz peyzajı mekanın ve kişilerin ihtiyaçlarını önceliklendirerek, her zaman yaşayan bir organizma olarak görüyoruz. Bu nedenle bitki seçimi bizim için estetikten çok daha fazlası; iklime uyum, dayanıklılık ve uzun vadeli sürdürülebilirlik demek. Yeni projelerde önceliğimiz, bulunduğu bölgenin iklimine ve toprağına gerçekten uyum sağlayabilen, uzun vadede kendi varlığını koruyabilen türler. Biyolojik çeşitlilik tarafında ise yaklaşımımız çok net: Tek tip peyzaj yerine, çeşitliliği artıran, farklı bitki ve canlılara yaşam alanı sunan sistemler kurmak. Çünkü güçlü bir ekosistemin temelinde her zaman çeşitlilik var. Türkiye’de geleceğin peyzaj bitkisi profili de buna paralel şekilleniyor. İklim değiştikçe daha dayanıklı, suyu daha verimli kullanan, bölgesel koşullara uyumlu bitkiler öne çıkacak. Yani geleceğin peyzajı, doğayla uyumlu, ihtiyacı kadar ve az su tüketen ve şehrin ekolojik dayanıklılığını artıran bir bitki örtüsünden oluşacak.”
Hasarlı alandan, yaşayan ekosisteme
“Büyük ölçekli altyapı, inşaat ve maden sahaları gibi ekosistem açısından hassas alanlarda, yaptığımız çalışmalar doğayı onarmayı ve yeniden canlandırmayı hedefl iyor. Özellikle sürdürülebilir çözümlerimizden hydroseeding ve hydromulching tekniklerini kullanarak öncelikle toprak yapısını güçlendiriyor, erozyonu önleyecek düzenlemeler yapıyoruz. Ardından doğayı yeniden canlandırmak ve biyoçeşitliliği desteklemek üzere, coğrafyanın iklim ve toprak koşullarına uygun bitki türlerini sahaya entegre ediyoruz. Bu sayede alan hem görsel olarak canlanıyor hem de ekolojik işlevini yeniden kazanıyor. Karaoğlu Peyzaj olarak hem Türkiye’nin bir ucundan diğer ucuna uzanacak kadar otoyol bitkilendirmiş hem de peyzaj alanındaki tecrübemizi yurt dışında 10 ülkeye taşımayı başarmış bir firmayız.”
Deloitte tarafından ‘Türkiye’nin En İyi Yönetilen Şirketi’ seçildi
Karaoğlu Peyzaj, Deloitte tarafından ‘Türkiye’nin En İyi Yönetilen Şirketi’ seçildi. Karaoğlu Peyzaj Yönetim Kurulu Başkanı Nesrin Karaoğlu Otuzoğlu şunları söylüyor: “Yönetim anlayışımızın merkezinde güven, açıklık ve sorumluluk duygusu var. Her arkadaşımızın fikrinin değerli olduğu, her kararın ‘nasıl daha iyisini yapabiliriz?’ sorusuyla şekillendiği bir çalışma ortamı oluşturmaya özen gösteriyoruz. Ayrıca uzun vadeli düşünmek, yalnızca bugüne değil geleceğe odaklanmak, kısa vadeli sonuçlardan çok, sürdürülebilir bir etki yaratmak kültürümüzün önemli bir parçası. Şirket içinde sürekli öğrenen, gelişen, yeniliğe açık bir organizasyon yapısı oluşturmaya büyük emek veriyoruz.”