Uzun süredir denenip sonuç alınamayan ekonomi politikaları, batık maliyet yanılgısıyla sürdürülemez. Geçmişte ödenen bedelleri gerekçe göstererek yanlış politikaları devam ettirmek, ülkeye daha ağır yük getiriyor.
Geçen hafta rastladığım herkes Bakanlar Kurulu ve özellikle ekonomi yönetimindeki değişiklikleri ivedilikle beklediklerini söyledi. Bu çerçevede Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan eski ekonomi kurmaylarıyla yaptığı görüşme bu beklentiyi yükseltmiş desem yanlış olmaz.
Şimşek ve ekibiyle alakalı en çok desteği verenlerin sürekli olarak "epey yol kat ettik, dönmeyelim" dediğini biliyoruz. Eğer fırsatım olsaydı kendisine "batık maliyet yanılgısı" adlı meseleyi anlatırdım.
Rolf Dobelli 'nin "Hatasız Düşünme Sanatı" kitabında birkaç örnekle bu yanılgıdan bahsedilir:
"...Eşimle gittiğim film o kadar berbattı ki çıkmak istedim. O da bana biletlere adam başı 30 Euro verdiğimizi söyledi ve sonuna kadar oturmamızı istedi. Hâlbuki kaybedilen zaman paradan daha değerliydi. Aynı durum berbat bir reklam kampanyasını durdurmak istediğimde profesyonellerin verdiği cevapta gizliydi. Çok para harcadığımız için bu berbat işin tamamlanmasını istediler. Yeni berbat olan iş daha da berbat olacaktı. Vietnam Savaşında ölenleri bahane ederek geri çekilmeyen ABD gibi, zarar eden Concorde projesine devam etmek isteyen Fransız ve İngilizler gibi tarihten birçok örnek verilebilir..."
Bugün sonuç alınamayan ve ekonomiye büyük zarar veren ekonomi politikalarını "uzun süredir deniyoruz ve çok bedel ödedik, devam edelim" diyerek daha büyük bedeller ödeten bir yaklaşımın acilen durdurulması gerekiyor. Eğer Arjantin'de olduğu gibi başarılı bir reçete yazılmış olsaydı zaten hepimiz desteklerdik. Yatırımcılara parmaklarını kıpırdatmadan dolar bazında %40 kazandıran, sanayi ve ihracatı zararına çalıştıran, hayat pahalılığına zirve yaptıran ve bunların üzerini örtmek için "her şey çok güzel" diyerek TÜİK'e sırtını dayayan bir reçeteye daha fazla sabretmenin ülkeye bir hayır getirmeyeceğini artık herkesin görmesi gerekiyor. Şimdi geçen haftaki enflasyon raporuna kısaca değineyim:
- Merkez Bankası yönetimi talep yavaşlamasının enflasyonun düşeceğine dair güvenden değil para politikasının yarattığı hayat pahalılığı yüzünden gerçekleştiğini hala anlamamış gözüküyor
- Hizmetler ve bazı kalemlerde hala geçmiş enflasyona göre fiyatlama olduğunu iddia ediyor, beklenen hayat pahalılığına göre fiyatlama olduğunu kabul etmiyor.
- Hedef ve Tahmin olarak TÜFE beklentisini ikiye ayırırken, 2025 hedefinin tahmin aralığından düşük olmasının anlamsız olduğunu görmezden geliyor. "Siz 2026'ya bakın" diye geçiştiriyor.
Bu arada bir meslektaşımız “Merkez Bankası şu anda hedefi değiştiremezdi, yılın bitmesine az kaldı, dolayısıyla etik davrandı” diyerek eleştirenleri popülizmle suçlamış. Ben de kendisine aynı Merkez Bankası Yönetiminin 2024 Kasım ayında 2024’ün TÜFE hedefini değiştirdiklerini ve böyle bile ucundan tutturduklarını hatırlattım. Yani geçen yıl etik davranmaktan uzak duranların bu yıl neden etik davranmaya çalışacağını merak edip sormuş oldum. Sanıyorum kendisini de pek tatmin etmeyen ama akademik sevgi ve saygıya uygun bir cevap verdi. Kendisini gerçekten kıymetli bulduğum için uzatmadım. TCMB’nin geleceğinde ona ihtiyacımız olacak diye düşünüyorum.
Özetle, meslektaşlarımın aklı başında bir alternatif üretildiği zaman, şu anki ekonomi yönetimine verdikleri koşulsuz destekten vazgeçeceklerine eminim.