Amerikan Büyükelçisi’nin “önceden haber veren” açıklamaları, Türkiye-ABD ilişkilerinde perde arkasında yeni ve kritik pazarlıkların işaretini veriyor.
Türk dış politikasını takip edenlerin bugünlerdeki gözdesi ABD'nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack. Kritik konulardaki olası gelişmeleri Türk makamlarından önce haber verir hale gelen Amerikan elçisinin ilk çıkışı Heybeliada Ruhban Okulu konusunda olmuştu. Barrack, 1971'den bu yana kapalı olan okulun -üstelik kesin tarih de vererek- Eylül 2026'da açılmasını beklediğini söylemişti. Barrack'dan geçen hafta yine Türkiye konusunda önemli açıklamalar geldi;
- ABD'nin Türkiye'ye yaptırım uygulamasına neden olan S-400 meselesinin “4 ila 6 ay içinde” çözüleceğini söyledi Barrack. Üstelik sorunun "nasıl çözüleceği”nin de ipucunu verdi; “Türkiye Rus yapımı sistemi elden çıkarmaya yaklaştı mı” sorusunu “Evet” diye yanıtladı. Belli ki AK Parti hükümeti, “savunma için elzem” diyerek aldığı, ancak birkaç test dışında “açmadan kutusunda beklettiği” S-400'lerden tamamen vazgeçme eğilimine girmiş. Oysa bugüne kadar yapılan pazarlık, S-400'lerin Türkiye'de kalması, ancak kontrolünde NATO'nun da bir şekilde söz sahibi olması üzerine dönüyordu.
“Erdoğan'ın İsrail çıkışları sadece retorik...”
- Sadece birkaç ay önce Türkiye ile İsrail'in “yakında ticaret anlaşması yapacaklarını” da açıklamış olan Barrack, geçen hafta bir adım daha ileri gitti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsrail'e yönelik sert çıkışlarının “sadece retorik” olduğunu da söyleyiverdi.
- Türkiye'nin başta Almanya olmak üzere, Avrupa ülkeleri ile “ortak Avrupa savunması” üzerinden yakınlaşmaya başladığı dönemde, Amerikan Büyükelçisi yine “ters köşe” yaptı; Barrack, “Avrupalılar Türkiye'ye saygı duymuyorlar, Türkiye'yi hala Avrupa Birliği'nde istemiyorlar” diye konuştu.
- Barrack sadece Türkiye hakkında konuşmuyor elbette; ABD Başkanı Trump'ın kendisine verdiği “Suriye özel temsilcisi” sıfatıyla, Suriye meselesinde hiç durmadan açıklamalar yapıyor. Ancak konuştukça, çelişkiye de düşüyor. Mesela sadece birkaç hafta önce Bahreyn'de katıldığı bir toplantıda “Suriye için merkezi yönetim yerine, ademi merkeziyetçi yapıyı dışlamayan, hibrit bir sistemi” savunan açıklamalar yapan Barrack, geçen hafta Doha'da ağız değiştirdi; Sadece Suriye'yi değil, tüm Ortadoğu'yu kastederek, “Adem-i merkeziyetçilik bu bölgenin hiçbir yerinde işe yaramadı” deyiverdi.
Fidan: "Suriye'de yerel yönetim konusunda farklı uzlaşı olabilir"
Doha'da Barrack'la aynı toplantıya katılan Dışişleri Bakanı Fidan'dan ise şaşırtıcı bir çıkış geldi. Fidan Reuters'e yaptığı açıklamada Suriye konusunda aynen şöyle konuştu; “Komuta ve kontrolün tek bir yerden gelmesi gerektiğini anlamaları lazım. Herhangi bir ülkede iki ordu olamaz. Sadece tek bir ordu, tek bir komuta yapısı olabilir. Ancak yerel yönetim konusunda farklı bir uzlaşıya ve anlayışa varılabilir."
Oysa Türkiye bugüne kadar Suriye'de hep Şam kontrolünde merkeziyetçi yapıyı savunagelmişti. Sadece Fırat'ın doğusunu kontrol eden PYD-YPG'nin değil, Suriye'nin güneyindeki Dürziler'in de Şam'ın tam kontrolü altında olması gerektiği üzerine politika kurmuştu.
Amerikan elçisi Suriye için ademi merkeziyetçi yönetim yapısından vazgeçerken, Türk Dışişleri Bakanı'nın ademi merkeziyete yaklaşan bir tavrı kabullenmesi ilginç elbette...