KİLİS doğumlu ilkokul mezunu Hacı Mustafa Çelik, askerde çavuşken ticareti öğrenince, sonrasında 1959 yılında memleketinde küçük bir zahire (hububat-bakliyat) dükkanı açtı.
26 yıl doğum yeri Kilis’te ticaret yapan Hacı Mustafa Çelik, işleri büyütmek üzere Gaziantep’e taşındı. Zahire ticaretinde zamanla “susam”a ağırlık veren Hacı Mustafa Çelik, bu konuda helva üreticilerinin önde gelen tedarikçileri arasına girdi.
1987 yılında kendisi de üretime girmeye karar verdi:
- Helvacılara susam satıyorum. Ben de helva üretimine girsem iyi olacak…
İlk 1-2 yıl helva üretiminde başarı sağlayamadı. Hatta ürettiği helvaları çöpe dökmek zorunda kaldığı günler yaşadı. Kötü deneyimler sonrası Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’ndeki (OSB) helva üretiminde tutunmayı başardı.
Çelikler Gıda Grubu’nun temellerini 1959 yılında Kilis’te küçük zahire dükkanıyla atan Hacı Mustafa Çelik, zamanla oğulları Veli, Arif, Mehmet Ali ve Hüseyin Çelik’in de işlerin içine girip verdiği destekle dünyada tahin ve susamla, Türkiye’de de helva ile öne çıktı.
Çelikler Gıda Grubu helvada “Tunas” markasını kullanırken, Hacı Mustafa Çelik’in küçük oğlu Hüseyin Çelik, 2005 yılında işlerinin bir bölümünü taşıdıkları İstanbul’da tam da pandemi döneminde, 2021 yılında “tahin”li ürünleri merkezine koyan yeni bir marka yolculuğu başlattı:
- The Levant Tahinier…
İlk mağazasını 2021 yılında Fişekhane’de açan Hüseyin Çelik’le Bersay’daki danışmanı, daha önce Hürriyet’te çalışmış meslektaşım Özlem Kamer Tercanlı’nın organizasyonuyla Emaar AVM’de açmaya hazırlandığı yeni mağazada buluştum. Hüseyin Çelik’ten Çelikler Gıda Grubu’nun öyküsünü, susam ve tahin ile “The Levant Tahinier”in öyküsünü dinledim:
- Babamız Hacı Mustafa Çelik, 78 yaşında ama başımızda, dimdik elhamdülillah. Bende de, abilerimden de daha vizyoner. Zaten babamızın vizyonuyla bugünlere geldik.
Bilkent Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğrenim gördüğünü ancak yarım bırakıp işlere yoğunlaştığını, İngilizce eğitimi için İngiltere’de 2 yıl kaldığını bildirdi:
- Ağabeylerim grupta finans, ticaret ve üretimle ilgilenir. Ben 1994’te dış ticaret tarafına odaklandım. İlk ihracatımızı da Belçika’ya yapmıştık. Bugün 70’i aşkın ülkeye ihracatımız var.
2011 yılında New Jersey’de (ABD) Yalın Ailesi’yle “Turkana Food” adlı Türk etnik gıda dağıtıcısı şirketini kurduklarını kaydetti:
- Türkiye’den ABD’ye giden birçok gıda markasının ana dağıtıcısı konumundayız. Oradaki ticaret hacmimiz 100 milyon doları buluyor.
Çelikler Gıda Grubu’nun ciro büyüklüğünü merak ettim, paylaştı:
- Gayrimenkul işlerimiz de var. Toplam 5 milyar lira dolayında bir ciro söz konusu…
Hüseyin Çelik, sonra kendi yarattığı “The Levant Tahinier”e döndü:
- Aslında bu işi hobi gibi düşünmüştüm. Fişekhane’deki ilk mağazamızda ürünlerimiz ilgi görünce işe daha ciddi şekilde sarıldım. Fişekhane’ye komşu Yedimavi’de 1000 metrekarelik üretim tesisi kurdum. Orada üretim yapıyoruz.
Emaar AVM’deki mağazanın 15 Mayıs’ta açılacağını vurguladı:
- Bunun ardından bir mağaza daha açıp yönümüzü yurt dışına çevireceğiz. İlk hedefimiz Londra olacak. Dubai, Doha, Riyad, Milano, Paris, Beverly Hills de “The Levant Tahinier”i götürmeyi düşündüğümüz adresler arasında yer alıyor.
Ürünlerinde Manavgat, Fethiye, Köyceğiz, Gökova üretimi yerli susamdan elde edilen tahini kullandıklarını ifade edip sürdürdü:
- Türkiye’nin yıllık susam tüketimi 250 bin tonu buluyor. Bunun 15 bin tonu yerli üretiliyor. Kalanı Etiyopya’dan Sudan’a, Nijerya’dan Arjantin’e uzanan farklı ülkelerden ithal ediliyor.
Türkiye’nin susam ithalatının mali portresine dikkat çekti:
- Susam ithalatı yıllık 500 milyon dolara yaklaşıyor…
İthaliyle yerlisi arasındaki farkı fiyatıyla ortaya koydu:
- Yerli susamın kilosunu 3 dolara ihraç ediyoruz. İthal susamın kilosu 1.5 dolar düzeyinde seyrediyor.
Tahinli çikolatadan tatlılara uzanan 50 farklı ürün, “The Levant Tahinier”in yelpazesinde yer alıyor…
Hüseyin Çelik, tahini mutfakta balık yaptırırken bile deniyor…
“The Levant”, İstanbul’da 3 mağazanın ardından Londra’dan başlayarak yurt dışında “tahin”in gücüyle kendisine yeni alan açabilir mi?
Türkiye’yi bir ‘hediye paketi’ haline getirdik
1989 yılında “turist rehberi” olarak çalışmaya başlayan Şerif Yenen, ilk günlerden itibaren çoğunlukla yabancıların kaleminden yayınlanmış rehber kitap ve kitapçıklarını okuyup yararlanırken kafaya şu konuyu taktı:
- Ülkemiz turizmine dönük hazırlanmış bu rehber kitap ve kitapçıkların çoğunda kültürümüz, hassasiyetlerimiz hafife alınıyor. Keşke kültürümüze, hassasiyetlerimize özen gösteren, değer veren bir yaklaşımla yazılmış rehberlerimiz olsa…
Sonra kendine görev edindi. Önce “kendi kendine kitap yayınlama rehberi” okudu. O kitapta gösterilen yoldan ilerleyerek 1997 yılında doğrudan İngilizce ilk rehberini yayınladı. Şerif Yenen’in kitabı, meslektaşları, yani rehberler arasında çok beğenildi, elden düşmez oldu.
Ancak, ilk kitabıyla ilgili kendisini en çok etkileyen yorum Prof. Ekrem Akurgal’dan, 3 Nisan 1998’de geldi:
- “Rehber kitap” teriminin bu eser için yetersiz kaldığına inanıyorum. Çünkü siz, Türkiye’nin kültürel tarihini tüm zenginliği ile sunuyorsunuz. Bu kitap her evde, ortaokul ve liselerde başvuru kaynağı olarak yer almalı.
Prof. Akurgal, şu noktanın altını çizdi:
- Coğrafya, tarih, ekonomi, yönetim, doğal kaynaklar, din, dil, gelenekler ve el sanatları gibi konuları akıcı bir üslupla ele almanız beni derinden etkiledi.
Amazon.com yazarı Jhana Bach, o günlerde şu yorumu yaptı:
- Türkish Odyssey, Türkleri ve onların kadim yurdunu anlamak isteyen her gezgin için mutlaka okunması gereken bir eser.
Başta Prof. Akurgal olmak üzere yurt içi ve dışından yapılan yorumlar, Şerif Yenen’i cesaretlendirdi. İngilizce yayınladığı rehberin Türkçe versiyonunu da çıkardı:
- Anadolu Destanı…
Almanca ve İtalyanca da yayınlanan rehberin Türkçe versiyonu 2022 yılında yenilendi, güncellendi. Şerif Yenen, 36-37 yıllık rehberlik hayatının “ustalık eseri”ni ortaya koymak üzere işe koyuldu.
dDf’in Kurucusu Prof. Esra Ekmekçi, geçen hafta davetiyeyi gönderdi:
- Şerif Yenen kitap lansmanı…
- Turkish Odyssey, A Cultural Guide to Türkiye…
Şerif Yenen, başlangıçta 560 sayfa çıkan rehberin daha sonraki versiyonlarında 800 sayfayı geçtiğini belirtti:
- Kına gecesinden yağmur duasına, sünnet düğününe kadar bizim kültürümüzü hazırladığım rehber kitapta yansıtmaya çalıştım. 1300-1400 sayfayı bulacaktı. 3 cilt yapmaya karar verdim.
Kapadokya’da kurulu “Yüksel Carpet”e teşekkür etti:
- Kitabı yayınlamam konusunda sponsor oldular. En büyük desteği onlardan gördüm.
Rehber olarak ihtiyaçlarını yakından gözlemleme şansı bulduğunu vurguladı:
- “Turkish Odyssey”i hazırlarken o gözlemlerimden de yararlandım. Edirne’den Güneydoğu’ya kadar ülkemizin kültürüne, kültürel ve tarihi varlıklarına, önemli ayrıntılara yer verdim.
Üç ciltlik rehber kitap setini eline aldı:
- Kısacası Türkiye’yi bir “hediye paketi” haline getirmiş olduk.
Aklına, kalemine sağlık Şerif Yenen…