HURŞİT KAYA - SGK Başmüfettişi/İş ve Sosyal Güvenlik Uzmanı
Bu yazıda sizlere Türkiye’de “Asgari Ücret Desteği” olarak bilinen bir destek türü ile ilgili bir kesinti uygulamasının dava konusu edilmesine yönelik önemli bir problemden bahsedeceğim. Öncelikle asgari ücret desteği ile ilgili bu problem aşağıda daha detaylı olarak belirtilecek olan belirli idareler ile yükleniciler arasında imzalanan hizmet alımına yönelik sözleşmeler nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Peki problem nasıl ortaya çıkmaktadır. Bunu anlatmadan önce çok kısa primler ve asgari ücret desteği ile ilgili kısa bir açıklamada bulunmakta fayda bulunmaktadır.
Genel olarak sosyal sigorta primlerinin ödenmesi?
Bilindiği üzere Türkiye’de çalışma hayatını ilgilendiren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu diye bir yasa bulunmaktadır. Bu kanun gereğince işverenler sahibi oldukları işyerlerinde çalıştırdıkları işçiler/sigortalılar için Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) sigorta primi ödemek zorundadır. İşçilerin/sigortalıların aylık ücret bordro parametreleri(brüt ücret, prim, ikramiye vb.) üzerinden mevzuat hükümlerine göre işverenlerce hesaplanan sigorta primlerinin bir kısmı işçiye diğer kısmı ise işverenlere ait olmak üzere ayrı ayrı hesaplanarak, ödenmesi gereken tüm sigorta primi (işçi + işveren) işveren tarafından SGK’ya yatırılmaktadır. Genel hatlarıyla işçi çalıştırmaya yönelik sigorta primlerin ödenmesi bu şekildedir.
Primlerin ödenmesinin teşvik edilmesi/desteklenmesi?
Tabi ki, işverenler çalıştırdıkları işçiler nedeniyle sosyal sigorta primlerini öderken, prim yüklerinin azaltılması, kayıtlı istihdamın teşvik edilmesi, haksız rekabetin önlenmesi gibi amaçlarla bazı teşvik ve destek imkânlarından yararlandırılabilmektedir. Çünkü istihdam özellikle de kayıtlı istihdam bir ülke için çok önemli bir ekonomik gösterge olduğu için, devletin bu alandaki güzide kurumları tarafından işverenler primlerin ödenmesi ve kayıtlı istihdamın teşvik edilmesi anlamında teşvik edilmekte ve desteklenmektedir. Örneğin SGK kayıtlı istihdamı teşvik etme, düzenli prim ödemelerini sağlama, düzenli prim ödeyen işverenler arasındaki haksız rekabeti önleme gibi amaçlarla prim teşviki, prim desteği gibi uygulamaları dönem dönem hayata geçirebilmektedir. Bu destek uygulamalarından biri ise bilinen adıyla “asgari ücret desteği” uygulamasıdır.
Asgari ücret desteği nedir, nasıl uygulanmaktadır?
Asgari ücret desteği adından da anlaşılacağı üzere özellikle kayıtlı istihdama, primlerin zamanında ödenmesine, haksız rekabetin önlenmesine yönelik destek türlerinden biridir. Uygulamada asgari ücret desteği, özel sektör işverenlerine çalıştırdıkları işçiler/sigortalılar için her yıl 5510 sayılı Kanun’a eklenen geçici madde düzenlemelerine göre hesaplanan destek tutarının işverenlerin SGK’ya ödeyecekleri sigorta primlerinden mahsup edilmesi biçiminde uygulanmaktadır. Böylece destek yararlanan işverenlerin prim yükleri hafifletilmiş olmaktadır. Mahsup edilen asgari ücret destek tutarı ise İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanmaktadır. (Not: Asgari ücret desteğinin başlatıldığı ilk dönemlerde ise, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan değil de Hazinece karşılanması yöntemi tercih edilmişti.)
Asgari ücret desteği ilk defa ne zaman başladı?
Türkiye’de asgari ücret desteği ilk defa 6661 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 17 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanuna Geçici 68 inci maddenin eklenmesi ile 2016 yılında başlatılmıştır. 2016 yılından itibaren 2025 yılına kadar her yıl için 5510 sayılı Kanun’a eklenen geçici maddeler ile uygulamasına devam edilen asgari ücret desteği en son 2025 yılı için 7539 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 5 inci maddesiyle 5510 sayılı Kanunu'na eklenen Geçici Madde 109 ile devam ettirilen bir uygulamadır.
Asgari ücret desteğinin kapsamı?
Öncelikle asgari ücret desteğinin özel sektör işyeri/işveren odaklı olduğunu söylemek gerekmektedir. Çünkü asgari ücret desteği ile ilgili olarak başlatıldığı 2016 yılından itibaren 2025 yılına kadar gelinen her dönemde 5510 sayılı Kanun’a eklenen geçici madde düzenlemeleri ile SGK tarafından asgari ücret desteğinin uygulamasını açıklayan ilgili genelge hükümlerine baktığımızda, genel çerçevede asgari ücret desteğinin 5510 Kanun'un 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında haklarında uzun vadeli sigorta kolları hükümleri uygulanan işçileri/sigortalıları çalıştıran yani hizmet akdine yönelik işçi/sigortalı çalıştıran özel sektör işyerlerine/işverenlerine yönelik bir düzenleme olduğu çok net bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu önemli noktayı gözden kaçırmamak gerekir. Tarihsel uygulama içerisinde kamu işyerlerinin (geçici maddelerde belirtilen istisnalar hariç) ise asgari ücret desteğinden yararlandırılmamaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. En son asgari ücret desteği ile ilgili 5510 sayılı Kanun’a eklenen Geçici Madde 109’daki düzenlemeye göre; “…genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin %50'sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklara ait işyerlerinde çalıştırılan sigortalılardan dolayı, bu destekten yararlanılması mümkün bulunmamaktadır.” Bu nedenlerle asgari ücret desteğinin özel sektör işyeri/işveren odaklı olduğunu söylemek gerekmektedir.
Asgari ücret desteğinin şartları?
Asgari ücret desteğinden yararlanabilmek için sadece özel sektör işyeri olunması yetmez ayrıca işyerlerince/işverenlerce belirli şartların da sağlanması gerekmektedir. Örneğin destekten yararlanacak işyerlerinin/işverenlerin belirli tarihten önce tescil edilmiş olma, uzun vadeli sigortalı kollarına(malullük, emeklilik ve ölüm) tabi olan sigortalılar için yararlanabilmesi gibi bazı koşullar bulunmaktadır. Bunun haricinde asgari ücret desteğinden yararlanabilmek için işyerlerine/işverenlere önemli yükümlülükler de getirildiği göze çarpmaktadır. Hatta getirilen yükümlülüklere işyerlerinin/işverenlerin aykırı hareketleri halinde ise asgari ücret desteğinden yararlanma durumları ortadan kalkmakta dahası yararlanmış olduklarını da faiziyle birlikte geri ödemek zorunda kalma durumları ortaya çıkabilmektedir. Örneğin aylık prim ve hizmet belgelerinin veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinin yasal süresi içinde verilmediği, sigorta primlerinin yasal süresinde ödenmediği, sigorta primine esas kazancın eksik bildirilmiş veya hiç bildirilmemiş olması, denetim ve kontrolle görevli memurlarca yapılan soruşturma ve incelemelerde çalıştırılan kişilerin sigortalı olarak bildirilmediği veya bildirilen sigortalının fiilen çalıştırılmadığı durumlarının tespit edilmesi, SGK’ya prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcunun bulunması hâllerinde asgari ücret desteği ile ilgili maddeye ilişkin hükümler uygulanmamaktadır.
Peki, asgari ücret desteği ile ilgili problem ne?
Bu yazının başında belirtilen soruna dönmek gerekirse, asgari ücret desteği ile ilgili yargıya yansıyan önemli sorunlardan biri 5510 sayılı Kanun’daki asgari ücret desteği ile ilgili geçici madde düzenlemelerine göre belirtilen ihale makamı olan idarelerden hizmet alımına yönelik sözleşmelerle yüklenici olarak iş üstlenen işverenlere ödenen hak edişlerden asgari ücret desteğinin kesilmesidir. Gerçekten de asgari ücret desteğinin hak edişlerden kesilmesi ile ilgili düzenlemelere ilk defa uygulanmaya başlanan 2016 yılından itibaren yer verildiği göze çarpmaktadır. Örneğin 2025 yılını ilgilendiren en son ki düzenleme olan 5510 sayılı Kanun’a eklenen Geçici Madde 109‘da; “4734 sayılı Kanun’un 2’nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde sayılan idareler tarafından ilgili mevzuatı uyarınca yapılan ve sözleşmesinde fiyat farkı ödeneceği öngörülen hizmet alımlarında, ihale dokümanında personel sayısının belirlendiği ve haftalık çalışma saatinin tamamının idarede kullanılmasının öngörüldüğü işçilikler için bu maddenin birinci fıkrası uyarınca İşsizlik Sigortası Fonu tarafından karşılanacak tutarlar bu idarelerce işverenlerin hak edişinden kesilerek Türkiye İş Kurumuna iade edilir” hükmüne yer verildiği görülmektedir. Bu madde hükmüne göre ilgili idarelerce hak edişlerden asgari ücret kesintilerinin yapılması zorunluluk arz etmekte böylece yüklenicilere hak edişler kesilen asgari ücret destek tutarı kadar eksik ödenmektedir. İşte bu durum hizmet alımına yönelik sözleşmelerin bitiminden sonra yüklenici olan işverenler tarafından asgari ücret desteğinin hak edişten kesilmemesi gerektiği, yapılan kesinti işleminin hukuka uygun olmadığı ve kesintinin geri iade edilmesi gibi iddia ve taleplerle dava konusu yapılabilmektedir. Özellikle dava sürecinde bölge adliye mahkemeleri bu davaları titizlikle inceleyerek gerçekten de idarelerce asgari ücret desteğinin hak edişten kesilmesinin hatalı olduğuna karar vererek daha önce hak edişten kesilen destek tutarının yükleniciye geri iadesine karar verdiği görülebilmektedir. Bu duruma bir bakmak gerekirse, idareler 5510 sayılı Kanun’a eklenen geçici madde düzenlemelerine göre asgari ücret desteğinin hak edişlerden kesmekle görevli ve yetkili kılındığı için kesintileri gerçekleştirmek, son güncel düzenlemeye göre kestikleri bu tutarları Türkiye İş Kurumu’na yatırmak zorunda kalmaktadır. Burada aslında şöyle bir açmaz söz konusu; bir taraftan Kanun koyucu ilgili idarelere hak ediş öderken gerekli koşullar varsa asgari ücret destek tutarını hak edişlerden kesmek zorundasın derken, bu durum dava konusu edildiğinde ise bölge adliye mahkeme kararlarına göre hayır bu şekilde hak edişten asgari ücret desteklerini kesmek doğru değil, yükleniciye geri iade edilmesi gerekir şeklinde kesinleşmiş kararlar verebilmektedir.
Bu durumu iş ve sosyal güvenlik uzmanı gözüyle de değerlendirmek çok öne arz etmektedir. Buna göre;
- Öncelikle asgari ücret desteğinin kapsamı genel çerçevede özel sektör işyerleri/işverenleridir.
- Asgari ücret desteğin özel sektör işyeri odaklı olması ile paralel şekilde bu destekten yararlanmak için işyerleri/işverenler nezdinde bazı şartlara sahip olunması gerekmektedir. Örneğin belirli tarihten önce işyerinin tescil edilmiş olma şartı gibi.
- Bununla beraber asgari ücret desteğinden yararlanan özel sektör işyerlerinin/işverenlerinin önemli yükümlülükleri de bulunmaktadır. Yukarıda da bahsedildiği üzere örneğin; sigorta primlerinin yasal süresinde ödenmemesi, sigorta primine esas kazancın eksik bildirilmiş veya hiç bildirilmemiş olması, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcunun bulunması gibi durumlarda asgari ücret desteği ile ilgili maddeye ilişkin hükümler uygulanmamaktadır.
- Sonuç olarak, asgari ücret desteği özel sektör işyerine/işverenine sıkı sıkı bağlı olan şartlara ve yükümlülüklere bağlı olarak yararlandırılabilen, aksine bir durumun söz konusu olması halinde yararlandırılmayan ve yararlandırıldı ise ödenen asgari ücret destek tutarlarının işverenden/işyerinden faiziyle geri ödenmesi söz konusu olan bir uygulama görünümündedir. Hatta idarelerden hizmet alımına yönelik sözleşmeler nedeniyle yüklenici olan özel sektör işyerlerinin/işverenlerin bazıları asgari ücret desteği ile ilgili şartları ve yükümlülükleri taşımadığından bu destekten yararlanamama dolayısıyla yararlanılamayan destek tutarı için ise idarelerce hak edişlerden herhangi bir kesinti yapılması gibi bir durum söz konusu olamayabilir. İdarelerce hizmet alım sözleşmeleri imzalanırken veya öncesinde yüklenici işverenin asgari ücret desteğinden yararlanma hakkına sahip olup olmadığının araştırılması ise uygulamada pek mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla uygulama bu şekilde devam ederse; idareler asgari ücret desteğinden yararlanabilen işverenlerin hak edişlerinden kesinti yapma, yararlanamayanlardan ise kesinti yapamama gibi eşit olmayan bir duruma neden olabilirler. Bu ise pek arzu edilen bir durum değildir. Diğer taraftan asgari ücret desteklerinden yararlanan işyerleri/işverenler yıllar sonra haklarında yapılan incelemeler, teftiş gibi işlemler nedeniyle asgari ücret destek tutarlarını faiziyle geri ödeme yaptırımına tabi tutulabilir. Böyle bir durumda idarelerce hak edişlerden kesilen asgari ücret tutarlarının yıllar sonra faiziyle geri alınması halinde kimden alınacağı ise ayrı bir hukuki soruna dönüşebilir. Bütün bu nedenler ışığında bir iş ve sosyal güvenlik uzmanı olarak, asgari ücret desteğinin hak edişlerden kesilmesi böylece yüklenicilere hak edişlerin eksik ödenmesi durumu doğru bir uygulama olarak kabul edilememekte, bölge adliye mahkemelerinin yapılan kesintilerin işyerlerine/işverenlere geri iadesine karar vermesi ise hatalı olduğu düşünülen kesinti işlemlerinin düzeltilmesine yönelik doğru olan bir uygulama olarak değerlendirilmektedir.
(NOT: Buradaki açıklamalar yazarın kendi düşüncesi olmakla beraber, kesinlikle SGK’yı bağlayıcı nitelikte değildir.)