İSTANBUL Bebek’te yeni satın alınan evde bütün kardeşler, kuzenler, eşler ve anneleri Hacer Hanım, yani geniş aile bir araya gelmişti.
3 erkek kardeş kahvelerini içmek üzere bir odaya çekildiğinde Ahmet Yıldız, aklından geçenleri paylaştı:
- Artık işleri ayırma zamanı geldi…
Bir an sessizlik oldu, Ahmet Yıldız sürdürdü:
- Çocuklarımız büyüyor. İş ve sorumluluklarını bilmeleri için bu kararı almamız gerekiyor.
Fehmi Yıldız, işlerin durumunu anımsattı:
- Tam da piyasada hakim hale geldik. Böyle bir dönemde işleri ayırmak erken olur gibime geliyor.
3 kardeş aralarında oylama yaptı, Fehmi Yıldız kaybetti. Kardeşler tartışmak yerine oylama sonrası susmayı seçti. Üçü de 50’li yaşlarını geçmişti. Oylamada ayrılma kararı çıksa da akıllarından geçen duygu şuydu:
- Bugüne kadar öğrendiğimiz, yaşadığımız ve bir kültür haline getirdiğimiz bir arada olma, paylaşma ve dayanışmadan vaz mı geçiyoruz?
O anda istedikleri bir tomar kağıt odaya getirildi. Şimdi, 3 kardeşin o güne kadar yaratılmış olan değerleri kağıda dökme zamanıydı.
Mehmet Yıldız kafasındaki paylaşımı aktardı:
- Ben İnegöl’deki fabrika ile ilgileniyorum. Abim de (Ahmet Yıldız) Gaziantep ve Kartal’daki fabrikayı yönetiyor. Yani, bizim bu noktalarda kalmamız gerekiyor.
Fehmi Yıldız, Samsun’da kalmayı yeğlemişti. Bu durumda “coğrafi paylaşım” uygun gibi görünüyordu. Fehmi Yıldız, işi kolaylaştıracak mesajı verdi:
- Nasıl isterseniz öyle yapın, ben hepsine razıyım…
Fabrikalar dışında geriye Samsun’daki kereste mağazası ve atölyesi ile şehir dışındaki yazlık ve 6 daire kalıyordu. Ayrıca ailenin İstanbul ve Trakya’da arsaları vardı. Dengelerin tam oluşması için Mehmet ve Ahmet Yıldız, bir miktar parayı Fehmi Yıldız’a transfer etti ve böylece ayrılık süreci tamamlandı.
Ayrılık süreci tamamlandığında 1990 yılıydı… 3 kardeş, o gün ilginç bir karar daha aldı:
- Ne annemiz Hacer Hanım, ne de eşlerimiz hiçbir şekilde ayrılma kararımızdan haberdar olmayacak. Ailemiz aynı uyum ve paylaşımla hayata kaldığı yerden devam edecek.
Anneleri Hacer Hanım, 9 Eylül 1999’da vefat etti. Ertesi yıl bayramda geleneksel olarak geniş aile Samsun’da buluştu. Fehmi Yıldız’ın evinde toplanıldı. Mehmet Yıldız abisine sitem etti:
- Benim çocukların uçak biletini sen alıyorsun. Bu sefer de ben alayım…
Fehmi Yıldız, şu sözlerle durumu toparlamaya çalıştı:
- Aramızda ayrı gayrı mı var?
Bu diyalog, Ahmet, Mehmet ve Fehmi Yıldız kardeşlerin çocuklarının kafasında soru işaretlerinin doğmasına yol açtı. Ayrıldıklarını daha fazla saklayamadılar, 10’uncu yılın sonunda çocuklarına ve eşlerine anlattılar.
Ayrılık sonrası Ahmet Yıldız, “Yıldız Sunta” markasıyla yola çıktı. Mehmet Yıldız da “Starwood” markasını yarattı.
Fehmi Yıldız, yeniden ticarete dönmüştü ama çok geçmeden aklındaki projeyi bir gün kardeşi Mehmet Yıldız’a anlattı:
- Sizin fabrikanın tutkal ihtiyacını ben karşılasam, kabul eder misiniz?
Mehmet Yıldız, hemen olumlu yanıt verdi:
- Bayılırım. Sen varken başkasından niye alayım ki?
Birlikte Ahmet Ağabeylerini aradılar. O da Fehmi Yıldız’ın kuracağı fabrikadan tutkal almayı taahhüt etti. Fehmi Yıldız, çok isabetli bir yatırım alanı seçmişti. Çünkü, tutkala çok talep vardı.
Bir yıl içinde hazırlıklar yapıldı. Fehmi Yıldız, kardeşi Mehmet Yıldız’la birlikte arabayla İtalya’ya makine almaya gitti. Fehmi Yıldız, fabrika için Samsun Organize Sanayi Bölgesi’nde arsa satın almıştı. Fabrika 8 ay içinde üretime başladı ama hemen talebe yetişemez noktaya ulaştı. Hemen ikinci ünite alınarak üretim artırıldı.
İşler iyi olsa da Fehmi Yıldız’ın içinde bir huzursuzluk vardı. Abisi ve kardeşinin nakliye maliyetleri yüksekti. Onları da düşünmeliydi. Çok geçmeden ikisine de konuyu açtı:
- İzmit’te bir arsa bakayım. Oraya fabrika kurup size yakın olayım. Sizin de zararınız oluyor. Benden aldığınız için tutkal size pahalıya geliyor. O da benim zoruma gidiyor. Yakına geleyim de en azından nakliyeden istifade edelim…
Fehmi Yıldız, 1997 yılında İzmit Yeniköy’de arsa aldı, tutkal fabrikasını buraya kurmak için kolları sıvadı. İlk aşamada Samsun’daki tutkal fabrikasının bir bandı İzmit’e taşındı.
Fabrikada inşaat devam ederken 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi Marmara Bölgesi’ni vurdu. Deprem sonrası fabrikanın daha güvenli olduğu anlaşıldı. Evini bir yıllığına fabrikanın idari bölümüne taşıdı.
Ahmet, Mehmet ve Fehmi Yıldız kardeşler 1990 yılında işlerini ayırmışlardı, aile bağlarını koparmamayı başarmışlardı.
Fehmi Yıldız’ın ürettiği tutkal da aralarındaki bağın ticari olarak da sürmesini sağlamıştı…
Ahmet, Mehmet ve Fehmi Yıldız kardeşlerin aile şirketlerine ders niteliği taşıyan bu ayrılık öyküsünü Rıdvan Akar’ın yazdığı, “Fehmi Yıldız, Sadece ‘dürüst’ desinler yeter” kitabında okudum.
Fehmi Yıldız Vakfı yayınlarından çıkan kitaptan çıkarılacak epey ders var…
İlk krediyi ‘hatırlı’ müşteri göründüğü banka salladı, aynı gün İş Bankası’ndan aldı
İNEGÖL Sanayi Tesisleri ve Ticaret A.Ş. (İSTAŞ) 1970 yılında 650 ortaklı kurulmuş, 1972 sonunda üretime başlamış, ancak mali güçlüğe düşmesi de uzun sürmemişti.
İSTAŞ’ın müşterisi olan Yıldız Ailesi, fabrikayı alıp sanayiciliğe geçiş vesilesi yapmayı planladı. Şirketin hisseleri farklı kişilerdeydi. Bir an önce yüzde 51 hisseyi toplamaları gerekiyordu.
Mehmet Yıldız, konuyu aile gündemine taşımıştı:
- İnegöl’deki İSTAŞ satılık, ilgilenir miyiz?
Fehmi Yıldız, abisi Ahmet Yıldız’la konuştu. Fabrikanın satış fiyatına bakıldı:
- Biraz borçlanarak fabrikayı satın alabiliriz. 10 milyon lira kadar bir tutara ihtiyacımız var.
Fehmi Yıldız, ilgili birime talimat verdi:
- Elimizdeki müşteri çeklerini çalıştığımız bankanın müdürüne götürün, karşılığında bize kredi versinler.
O güne kadar hiç kredi kullanmamışlardı. O dönemde iki bankayla çalışıyorlardı. Çekler yola çıktığında en büyük hesaplarının bulunduğu banka müdürünü aradı.
Banka müdürü Yıldız ailesinin ilk kez kredi kullanmak istediğinin bilincindeydi ama verdiği yanıt hoşlarına gitmedi:
- Krediyi hemen veremeyiz. Bir ay zaman alır.
Fehmi Yıldız, hemen daha az mevduat bulundurdukları İş Bankası’nın ilgili şube müdürünü aradı. Banka müdürü o gün akşama kadar müsaade istedi:
- Genel Müdürlüğümüz ile görüşüp akşama kadar size yanıt veririm.
İş Bankası şube müdürünün Fehmi Yıldız’ı araması uzun sürmedi, öğlenden sonra sonucu bildirdi:
- Krediniz onaylandı.
Fabrikanın çoğunluk hisselerinin alımı için para hazırdı. Satın alma bedeli olan 25 milyon lira tek hesapta toplanmıştı.
Fehmi Yıldız, banka işlemlerini yürüten ekibine talimat verdi:
- Bize kredi verme işini sürüncemede bırakan bankadaki tüm hesaplarımızı kapatın. Hepsini İş Bankası’na taşıyın.
Söz konusu özel bankanın şube müdürü soluğu Fehmi Yıldız’ın yanında aldı:
- Efendim, bir yanlışımız mı oldu? Hesaplarınızı neden kapatıyorsunuz?
Fehmi Yıldız, sinirle yanıtladı:
- Senelerdir hesaplarımızı bankanızda “sıfır” faizle tuttuk. Bizim paramızla bankanız para kazandı. İlk kez kredi başvurusunda bulunuyoruz. Bizi oyalıyorsunuz. Hemen hesaplarımızdaki paranın tamamını İş Bankası’na gönderin.
Bu konuşma sırasında babasının uyarısını anımsadı:
- Bankalar iyi gün dostudur. Kredi kullanırken çok dikkat edin.
Dedim ya, Fehmi Yıldız’ın “Sadece ‘Dürüst’ Desinler Yeter” kitabındaki öykülerden alınacak çok ders var…