Geleneksel sanayilerden, yapay zekaya bütün üretim sistemlerinin ve ürünlerin en kritik bileşeninin ‘çip’ olduğunu herkes çok iyi anlamış görünüyor. ABD, Çin arasındaki ‘ticaret-tarife’ savaşının gizli manşeti de ‘çip’ liderliği. Çünkü dünya genelinde bir yılda 1 trilyon adetten fazla çip tüketiliyor ki bu da kişi başına 130’dan fazla çip demek. Geçmişte 1985-1997 arasında Japonya ‘çip üretiminde lider olduğunda’ ABD’nin bu ülkeye de yüzde 100 gümrük tarifesi ve bazı Japon markalarının ABD’ye girişine yasak koyduğunu hatırlatalım. Türkiye de çip üretimi için net bir yol haritası ve eylem planı ilan etmiş durumda. “HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı” kapsamında HIT-ÇİP Çağrısı için 5 milyar dolar kaynak ayrıldı. Amaç Türkiye'nin yarı iletken (çip) üretim kapasitesinin artırılması. Bu bütçeyle, 65 nanometre ve daha ileri (daha düşük nanometrelerde) teknoloji pul üretimi için yüksek kapasiteler oluşturmak. Çip değer zincirindeki ilgili yatırımlar da desteklenecek. Yüzde 30'a kadar sermaye katkısı, yüzde 10'a varan hibeler, yüzde 80'e varan vergi teşviki, yatırım yeri tahsisi, istihdam destekleri, vergi muafiyetleri, finansman desteği sağlanacak.
Ülkemizde çip üretimleri de başladı ve yeni üretim projeleri devam ediyor. TÜBİTAK Bilgem ve ASELSAN’ın yerli milli çipi ‘Çakıl’, savunma sanayi için tasarlandı. TÜBİTAK Bilgem ayrıca ‘Yonca’ projesini sürdürüyor. Bu projeyle Türkiye 16 nanometre FinFET teknolojisi kullanarak çip üretme kabiliyeti kazandı. YONGATEK de ‘Çentik’ adı verilen çipin seri üretimi için Arçelik ile anlaştı. Bu çip beyaz eşya ve robotik ürünlerde kullanılacak ve büyük teslimatlar hedefleniyor. Bursalı Ermaksan’ın, 30 milyon Euro’luk yatırımla 2015 yılında kurduğu ‘lazer çip fabrikası’ için 50 milyon Euro’luk yeni yatırım planlandı. Ermaksan’ın çipleri de savunma sanayi, tıp, telekomünikasyon ve otomotivde kullanılıyor.
Bizimkisi bir aşk hikayesi, siyah beyaz film gibi biraz
Türkiye’nin 1976’da çok erken dönemde ‘çip fabrikası kurduğunu’ ilk duyduğumda merhum Kayahan’ın bestesi geldi aklıma. “Bizimkisi bir aşk hikayesi, siyah beyaz film gibi biraz” diye devam eden şarkıda geçmişteki bir karşılaşma ‘güzel ve acıklı’ anlatılıyor. Bizim çip üretip sonra bu yolu terk edişimiz de acıklı ve yanlışlarla dolu bir hikayedir.
Türkiye’de ilk çip fabrikası kurma kararı Aralık 1975’te alındı, Eylül 1976’da temeli atıldı ve 100 milyon lira sermaye ile iki fabrikada üretime başladı. Şu anda dünya çip üreticisi devlerinden daha önce bizim devlet, TESTAŞ ile çip üretimine başlamış. Bu üretim sonraki yıllarda ‘yanlış özelleştirme politikasıyla’ yok olup gitmiş.
Ambargolar hep vardı
Canovate Yönetim Kurulu Başkanı Can Gür ile sohbet ettik. Kendisi fizik ve elektronik mühendisi aynı zamanda yurt dışında ‘savunma sanayi’ alanında yüksek lisans da yapmış bir vatansever iş insanımız. Kastamonulu ve bir öğretmen çocuğu olarak okumuş hayata atılmış. Yedek subaylıkta bile Gölcük’te o zamanki savaş gemilerimiz için radar ve solar, atış kontrol sistemleri gibi konularda önemli hizmetler vermiş. Kıbrıs Barış Harekâtı nedeniyle ABD’nin ülkemize ağır ambargo uyguladığı dönemler yani şu bizim sözde müttefiklerin ambargosu hep varmış. Can Gür, askerden sonra yurtdışına gitmeyi planladığını söyleyince komutanı “Yurt dışına gitme, burada üzerinde çalıştığınız sistemleri üretebilirsen biz sizden satın alırız” demiş ve o da Kadıköy’de şirket kurarak girişimci olmuş. Önce radar parçaları sonra başka şeyler üreterek devam etmiş. Can Gür’ün şirketleri geçen yıl 80 ülkeye 29 milyon dolarlık ihracat yaptı ve yaklaşık 1.500 kişilik istihdamı var. Bilişim, Telekom şirketlerine, savunma sanayiine ürün ve teknoloji üretiyor. 50’den fazla patent sahibi ve ‘endüstriyel ısı pompaları’ alanında da çok güçlü. Sohbet sırasında, Türkiye’nin ilk çip fabrikasını kurtarmak için verdiği kişisel mücadeleyi şöyle aktardı:
Samsung’u ikna etmiştik, bürokrasiyi aşamadık

“1980’lerde Samsung’un, semi conductor (yarı iletken, çip) Türkiye temsilciliğini almıştık. Yılda birkaç kez Kore’ye gitmeye başlamıştım. Samsung’un çip tesislerini gördüm ve çok etkilendim. Hindistan’da yeni çip fabrikası kuracaklarını da öğrenmiştim, 1989’du ve Türkiye için önemli bir fırsat görüyordum.
Merhum eski başbakan Necmettin Erbakan’ın vizyonu, İslam Kalkınma Bankası’nın da desteği ile devlet tarafından 1976’da kurulmuş çip üreticisi TESTAŞ vardı ama 1980’lerin sonundaydık ve durumu iyi değildi. Samsung’u ikna edersem yeniden canlandırabilirdik. Fabrika Ankara’da, paketleme tesisi Aydın’da kurulmuştu. İleri teknolojiye sahip tesislerdi, yurt dışına mühendisler gönderilmiş eğitimler de aldırılmıştı. Samsung’un başkan yardımcısına ‘ülkemizde hazır tesisimiz var, büyütelim’ deyince Avrupa pazarına çok yakın olduğumuz için Türkiye’yi tercih edebileceklerini söyledi. İki direktörünü aldım, Türkiye’ye getirdim. Tesisleri gördüler, beğendiler. Buradan da yetkilileri Samsung’a götürdük ve ortak anlayış gelişti. Ancak fabrikaya ’20 milyon dolarlık tevsi yatırımı’ gerekiyordu. Samsung tarafı bunun 5 milyon dolarını Türkiye’nin koymasını istedi. TESTAŞ o dönemde özelleştirme kapsamındaydı ve bizim taraf ‘bir kuruş bile harcayamayız’ dedi. Ben kendi imkanlarımı zorlayıp ‘2 milyon dolar ben koyarım ne olur 3 milyon dolar da kamu koysun’ dedim ama kabul görmedi. Böylelikle çabalarımız başarısız oldu. Türkiye tarihi fırsatı kaçırdı, bugün çok başka teknolojiler üretebilen bir seviyede olabilirdik. Samsung şu anda çip üretiminde yüzde 10,5 pay ile dünyanın en büyük şirketi konumunda bulunuyor. 2024’te 66,5 milyar dolarlık çip satışı yaptı.”