Türkiye’nin ‘mega altyapı projelerinde’ Ulaştırma Bakanı ve Başbakan olarak önemli ‘icraat katkıları’ olan Binali Yıldırım, iş insanları ile buluştu. Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü’nün İstanbul’da düzenlediği ‘iş dünyası buluşmalarının’ konuğu olan Yıldırım, bazı soruları sitemle, bazılarını da esprilerle yanıtladı. Son yıllarda ‘ekonomide özel sektör yerine devletin yeniden öne çıkışını’ eleştirdi. Uygulamada olan Orta Vadeli Programın (OVP) olumlu sonuçlarının görülmeye başlandığını belirten Yıldırım, şöyle konuştu: “Program beklentilerden iyi ilerliyor. Hazine ve Maliye Bakanımız da veriler de öyle söylüyor. Döviz rezervlerimiz iyice güçlendi, cari denge yönetilebilir seviyelerde oluştu, enflasyon yavaşlıyor ki bunlar iyi şeyler. Ancak programın sokak ayağı eksik kalmış. İş hayatından yansıyanlara göre onların beklentileri programda görünmüyor. Bu zamana kadar Ak Parti iktidarlarında farklı dönemlerde farklı programlar oldu, o dönemlerde farklı düşünenlerimiz, hatta tartışanlar da oldu. Şimdi öyle bir durum yok. Evet, Türkiye ekonomisi büyümeye devam ediyor ama 3,5-4,5 büyümeler bence ülkemiz için büyüme değil. Türkiye en az yüzde 5,5 büyümeli. Eğer öyle büyümeye devam edebilseydik, 3 trilyon dolar daha fazla milli gelir toplamı oluşurdu. Küresel bölgesel gelişmelerin olumsuz etkileri, terörün, depremlerin maliyetleri çok yüksek oldu. Bu konulara trilyon dolarlar gitti. Bu nedenlerle büyüme yavaşlamasaydı Türkiye olarak, Almanya’yı yakalamıştık.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yakın çalışma dönemlerine ilişkin tespitlerde de bulunan Binali Yıldırım, “Cumhurbaşkanımız, rahatı ve rahat etmek isteyenleri oldum olası sevmez çünkü kendi hep çalışır. Bir projenin yürümesi için sürekli talimat beklemeye de gerek yoktur. En azından ben öyle yapıyordum, bir kere konuştuktan sonra süratle işe koyulurdum, Marmaray’da da Avrasya’da da öyle oldu” dedi.
İlk yıllarda amatör, hasbi ruhumuz vardı
Ak Parti-Erdoğan icraat yılları için genellikle 2011 yılını baz alarak iki farklı dönemden bahsedilmesinin ve ilk dönemin övülmesinin nedeni sorulunca da Binali Yıldırım, “2011’e kadar Ak Parti hükümetlerinde ‘amatör ruh’ vardı, hasbilik daha güçlü ve yaygındı. Sonra farklılıklar oluştu, kadrolar vs. 2014 sonrası bakış açısı daha da değişti. Önceleri herkes gece gündüz çalışıyordu, sonra değerlendirme anlayışı, iş yapma şekli de değişti. Küresel şartlar da değişti ve Gezi Parkı eylemleriyle birlikte FETÖ, kamu içinde daha görünür, çatışır hale geldi, fraksiyonlar arttı.”
Başkanlık, siyasi istikrarı güçlendirdi
Son Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye’nin parlamenter sistemle yönetildiği yılları, istikrarsızlık ve kayıp yıllar olarak tanımladı ve şöyle devam etti: “Şu anda dışarıdan bakınca Türkiye’nin çok daha güçlü olduğu daha iyi görülüyor ki bence Türkiye’nin yapamayacağı, sırrına vakıf olmadığı bir teknoloji de kalmadı. En gelişmiş ülkelerin kabiliyetlerini elde etmiş bir ülkeyiz. Bunların devamı için tek ihtiyaç da güçlü siyasi istikrardır. Parlamenter sistemin bu ülkeye maliyetini bir düşünün, 1970’ler, 1990’lar kayıp yıllardır, çok kısa süreli iktidarlar ve 1960’ların başından itibaren askeri darbelerle gelen olağan dışı yönetimler… Son 23 yıldır siyasi istikrarla gayet iyi gidiyoruz. Sistem değişince (Başkanlık) daha güçlü istikrar oluştu. Unutmayalım ki güçlü istikrar başarının temelidir. Türkiye bu istikrarla krizleri yönetilebiliyor ancak belirsizlikleri yönetmek daha da zor. Küresel tarafta belirsizlerin düzeleceğine dair işaretler görünmüyor. Şimdi denilebilir ki ‘yeni sistemin sorunları var’ ama bunlar düzeltilebilir. Bence, dünyanın ve bölgemizin şartları nedeniyle Cumhurbaşkanımız en az bir dönem daha görevine devam etmeli, ülkemizin buna ihtiyacı var ve bunun bir yolu bulunmalı.”
Ekonominin yüzde 80’i hâlâ devlette!
Binali Yıldırım, Türkiye’nin kalkınmada yeniden hızlanması için başta anayasa olmak üzere temel yasaların yeniden ele alınması ve değiştirilmesi gerektiğini söyledi. “Bakın, bu ülkede 28 milyon istihdam var ve bunun 5,5 milyonu kamuda çalışıyor. Hem kamu hem de özel sektör için çalışma hukuku çok katı ve ağır ki önce burada ciddi reform yapılmalı. Bence çalışma kanunları ikisi için de aynı olmalı. Bugün özel sektörün verdiği maaşın yarısına kamuda işe alım yapsan çoğu kişi özel sektörü bırakıp kamuya gider çünkü kamuda anayasal bir zırh var ve bu artık kaldırılmalı” diyen Yıldırım şöyle devam etti: “Türkiye’nin en büyük avantajı güçlü özel sektörüdür. Türkiye özel sektör eliyle büyümeyi seçti ve bu sayede de kalkınmada rakiplerine göre çok başarılı oldu. Ciddi özelleştirmeler yaptık ama son yıllarda başa dönmüş gibiyiz. Mesela Varlık Fonu’muz, dünyanın en büyük 10’uncu varlık fonu olmuş. Kamu çalışanlarının sayısı 5,5 milyonu aşmış durumda. Özelleştirmelere başladığımızda ekonominin yüzde 80’i devletteydi, şimdi de aşağı yukarı aynı durumdayız.”
Özel sektörün, ekonomide büyümeyi yeniden hızlandırması için aşılması gereken en önemli engellerden birinin de ‘finans kullandırma kültüründeki’ yanlışlık olduğunu söyleyen Yıldırım, “Bir kredi için hâlâ girişimciden 7-8 tane teminat isteniyor. Bunu da çözmemiz gerekiyor” dedi.
Türkiye’nin savunma sanayiinde çok başarılı işler yaptığını ama bu konuda da daha gidecek çok yol olduğunu söyleyen Binali Yıldırım, “Yapılanlar bu günümüz ve geleceğimiz için çok önemli projeler. Asla küçümsenemez ama öyle göklere çıkarmaya da gerek yok. İşimize bakalım, zaten savunma sanayimizde tamamlanması gereken çok proje var” dedi.
■ Zengezur, ABD ile mümkün olabildi
Bir iş insanının, Ermenistan topraklarından geçecek Türkiye ile Türk devletleri arasındaki karayolu bağlantısının (Zengezur Geçidi) ABD tarafından işletilecek olmasını eleştirmesi üzerine Binali Yıldırım şöyle konuştu: “Zengezur’u Stalin kapatmıştı ve açılamıyordu. Ermenistan da İran da bu işin üzerine yatmıştı. Azerbaycan, Ermenistan ve ABD özelinde bir çözüm geliştirdi. ABD de Rusya ve İran’a karşı bölgedeki varlığını göstermek istiyordu. Yolun açılması böyle sağlanıyor. Bu, Türkiye’nin Kafkasya ile Türk devletleriyle bağlantılarını çok olumlu etkileyecek. Biz doğrudan ilk bağlantıyı 2004’te Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu ile oluşturmuştuk ve şimdi daha da iyi olacak. Bu arada Avrupa da Türkiye’nin Kafkasya ve Türk devletleri ekseninde güç kazanmasıyla harekete geçti. 12 milyar dolar kaynak, 100 milyar dolarlık yatırım vs. açıkladılar. Ancak kim ne yaparsa yapsın Türk devletleri, Türkiyesiz olmaz ve rol model biziz, gücümüz de sorumluluğumuz da artıyor. Çin-Avrupa ekseninde de gücümüz artıyor. Cumhurbaşkanımızın, Türk devletleri liderleriyle kurduğu güçlü diyalog çok etkili. Türkiye, Türk devletlerinin liderliğini her anlamda hak ediyor ve zaten onlar da rol model olarak Türkiye’yi alıyor. Bu çok güzel bir şey ama bir o kadar da sorumluluk yüklüyor. Rusya sessiz, başka sıkıntıları var ama ilişkilerin gelişmesinden rahatsızlık duyduğuna dair bir işaret yok. Biraz Azerbaycan ile son zamanda gerildiler ama o da yatıştı.”