MURAT KÜÇÜK - MÜBERRA TAŞÇI GÜREŞ
Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nın (TSKB) 75’inci yıl dönümü münasebeti ile EKONOMİ Gazetesi iş birliğinde düzenlenen ‘Üçüz Dönüşümle Potansiyel Büyümeyi Yükseltmek’ konulu organizasyon, 28 Mayıs 2025’te Çırağan Sarayı’nda gerçekleştirildi. İş dünyasının yoğun katılım gösterdiği etkinliğin açılış konuşmasını yapan TSKB Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Murat Bilgiç, kurumun köklü geçmişine vurgu yaparak Türkiye için önemine dikkat çekti.
TSKB’nin 2 Haziran 1950’de, II. Dünya Savaşı sonrası yavaşlayan kalkınmayı hızlandırmak için kurulduğunu hatırlatan Murat Bilgiç, özel sermayeli yapısı ile TSKB’nin dünyadaki diğer kalkınma bankalarından farklı bir yapıda olduğuna dikkat çekti. Türkiye’nin kalkınma yolculuğunda TSKB’nin özel bir yeri olduğunun altını çizen Bilgiç, son yıllarda sürdürülebilirlik ve enerji çalışmalarına öncülük ettiklerini belirtti. Yenilenebilir enerji yatırımlarında TSKB’nin yön verici olduğunu dile getiren Bilgiç, bu sene ikincisi yapılan Kalkınma Günü’nde tema olarak özellikle üçüz dönüşümü seçtiklerini söyledi.
Bilanço büyüklüğü 7 milyar doları aştı
TSKB’nin temel rolünün küresel nitelikli fonları, Türkiye’nin kırılgan alanlarını güçlendirmek amacı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın garantörlüğünde Türkiye’ye getirmek olduğunu ifade eden Murat Bilgiç, son 3 yılda TSKB tarafından sağlanan kaynağın 4,5 milyar dolar civarında olduğu bilgisini paylaştı. Bilgiç, “TSKB’nin bilanço büyüklüğü 7 milyar doları aştı. Bu rakamın yüzde 74’ü kredilerden oluşuyor. Yapı itibari ile Türkiye’nin en büyük 10 bankası arasında yer alıyoruz. Türkiye’deki büyük projelerin çoğunun finansörlüğünü üstleniyoruz. 2024 yılında 1,8 milyar dolar kaynak kullandırdık ve yurt dışından 1,7 dolar tutarında kaynağı Türkiye’ye getirdik. Son olarak Asya Altyapı Yatırım Bankası ile 200 milyon dolarlık ve Avusturya Kalkınma Bankası ile de 25 milyon Euro’luk 2 kaynak sözleşmesi imzaladık. An itibari ile 2025 yılında toplam 600 milyon dolar tutarında yabancı kaynağı Türkiye’ye getirmiş olduk. 2025 yılında 2 milyar dolarlık kaynak kullandırmayı hedefliyoruz” dedi. Enerji dönüşümü, teknolojik ve sosyal dönüşüm, sanayi verimliliği ile kadın istihdamı gibi konularda Türkiye’nin dönüşüm sürecine destek olduklarını söyleyen Bilgiç, “Bugün 60 bin megavat seviyesine gelen yenilenebilir enerji kapasitesinin neredeyse tamamı Türk şirketler tarafından gerçekleştirildi ve bunun yüzde 15’inde doğrudan TSKB imzası var. Kurduğumuz uzun soluklu iş birlikleri ile Türkiye’nin gelişimine destek vermeye ve ülkemize yurt dışından kaynak getirmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
“TSKB’nin yönlendirici gücüne ihtiyacımız var”
EKONOMİ Gazetesi olarak TSKB Kalkınma Günü organizasyonunu önemsediklerini ve organizasyonu desteklemekten memnuniyet duyduklarını söyleyen Ekonomi Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, “Türkiye’nin potansiyelini kinetik enerjiyi çevirecek her türlü etkinliğe kurum olarak destek olmaya devam edeceğiz” dedi. Devlet Planlama Teşkilatı gibi kurumların kapatılmasını doğru bulmadığını aktaran Güldağ, “Koşullar değişiyor, değişen dünyada akıllı düşünmeye ihtiyacımız var. Dünya ile rekabet edebilme noktasında üçüz dönüşüm çok önemli ve TSKB’nin buradaki rolünü önemsiyorum. TSKB gibi kuruluşlar zamanın ruhunu anlayan, akıl veren ve yönlendirici kuruluşlardır. Bu akla ve TSKB’nin yönlendirici gücüne ihtiyacımız var” dedi.
T.C. Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Dr. Osman Cevdet Akçay ve İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bali’nin de aralarında yer aldığı birçok önemli isim organizasyona katılım gösterdi. Yoğun programı nedeni ile katılamayan T.C. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ise etkinliğe emek verenlere teşekkür eden bir mesaj gönderdi. Günün sonunda ise TSKB’nin 75’inci yılı resepsiyonu gerçekleştirildi.
“Kalkınma bankası modeli ile Türkiye bir ilki gerçekleştirebilir”
Sanayi Politikası ve Ekonomik Büyüme başlıklı sunumu ile Nobel Ödüllü Akademisyen, Siyaset Bilimci, Yazar Prof. James A. Robinson, dünyadaki kalkınma modellerinden örnekler sundu ve Türkiye’nin önündeki iktisadi gelişim modelleri üzerine olasılıkları anlattı. Türkiye’nin büyüme kapasitesinin olduğunu ve TSKB’nin bu potansiyeli ortaya çıkarabileceğini aktaran Robinson, patent sayılarına dikkat çekti. Ar-Ge’ye büyük yatırımlar yapan ABD, Çin, Almanya ve G.Kore’nin patent sayılarında lider olduğunu dile getiren Robinson, Türkiye’nin bu konuda geri kaldığının altını çizdi. Çin’in gelişimine ve insan kaynaklarına ilişkin veriler paylaşan Robinson, dışlayıcı ekonomik koşullardan kapsayıcı koşullara geçen Çin’in ekonomisini böyle güçlendirdiğini söyledi. Ülkelerin sermaye birikimi ve iktisadi gelişimi üzerine konuşan Robinson, başka bir ülkede başarılı olan modelin Türkiye için kopyalanamayacağını önemle vurguladı. “Türkiye için durum asla umutsuz değil. Çin yıllar önce çok kötü durumdaydı. Kurdukları kasaba ve köy mülkiyet yapısı ile zaman içinde kamusal etkinliği azaltarak güçlü bir üretim ekonomisi yarattılar” diyen Robinson, şöyle devam etti: “G.Kore ise daha başka bir kalkınma modeli izledi. Devlet başkanı iş insanları ile her ay görüşüyor ve onları ihracata teşvik ediyordu. Kültürel ve tarihi açıdan baktığımızda farklı örnekler de var. İngiltere’de iktisadi gelişim özel sektör ile oldu. Almanya’da ise bankalar ekonominin büyütücü gücüydü. Rusya’da ise mecburen devlet büyümenin lokomotifi olarak öne çıktı. Türkiye, TSKB etkisiyle G.Kore benzeri bir mucize yaratabilir. Üçüz dönüşümde Türkiye’nin sosyal sermaye açısından güçlü bir ülke. Toplumda güven duygusunun artması gerekiyor. Refah ortamı için güven duygusu çok önemli. Gelişim ve kalkınma konusunda Türkiye geriden geliyor ama hızlı hareket edebiliyor. Türkiye, çok potansiyelli bir ülke. Güçlü teknolojiler ve inovasyon Türkiye’yi daha iyi bir noktaya taşıyabilir. Kalkınma bankası odaklı gelişim modeli ile Türkiye, dünyada bir ilki gerçekleştirebilir.
“Türkiye’nin asıl problemi teknolojiyi oturtamaması”
Akademisyen, Ekonomist Prof. Dr. Ufuk Akçiğit, Yapay Zeka Çağında Türkiye Ekonomisi başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Ardından Akçiğit, TSKB Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Murat Bilgiç ile bir söyleşi yaparak konuklardan gelen soruları yanıtladı. Akçiğit, sunumunda şu bilgileri paylaştı: “Türkiye, Güney Amerika ülkelerinden iyi olarak görülüyor ancak doğru bir sonuç için son yıllarda güçlü sıçrama gösteren G.Kore ve Polonya örneklerini izlemek gerek. G.Kore’ye baktığımız zaman, sermaye, işçi piyasasının katkısı ve verimliliğin öne çıktığını görüyoruz. Bu üç etmen sayesinde G.Kore’nin ekonomik büyümesinde verimlilik hep pozitif kalmış ve uzun vadeli sürdürülebilir büyüme sağlanmış. Türkiye, maalesef uzun süreli sürdürülebilir büyüme inşa edemedi. Şimdilerde herkes Polonya mucizesini konuşuyor. Verimsiz şirketleri ayakta tutmak için harcanan kaynakların yeni nesil teknoloji ve şirketlere harcanması verimliliği ve büyümeyi getirdi. Üniversitelerimiz, yapay zeka araştırmalarında istenen seviyede değil. Büyümek ve yeni teknolojilere yatırım yapmak isteyen firmalar kaliteli çalışan bulamazken bir yandan da yükseköğretim mezunlarımızı kaybediyoruz. En çok da bilişim ve teknoloji uzmanı insan kaynağımız yurt dışına göç ediyor. Göç eden insanların neredeyse tamamı gençlerden oluşuyor. Problemimizi anlayarak, veri bazlı politika dizayn etmemiz gerekiyor. Türkiye’nin asıl problemi teknolojiyi tam oturtamaması. Girişimcilerin ve gençlerin önünü açmamız gerekiyor. Yapay zekanın Türkiye’de bir devrim yaratabilmesi için işin uzmanları tarafından planlanması ve uygulanması gerekiyor.”
Piyasanın ve devletin çözemediği sorunları kalkınma bankaları ile çözebiliriz
TSKB Başekonomisti ve Direktörü Dr. Burcu Ünüvar ile Avrupa Kalkınma ve Kalkınma Bankası (EBRD) Araştırma Direktör Yardımcısı Doç. Dr. Cevat Giray Aksoy, Kalkınma Bankalarının Değişen Rolü başlık panelde konuştu.
Tüm dünyada yaşanan doğal ve beşeri felaketlerin değişmesi gereken bir finans sistemine işaret ettiğini söyleyen Ünüvar, üçüz dönüşüm kavramının bugün daha da fazla konuşulması gerektiğinin altını çizdi. “Bu dönemde konvansiyonel bankacılığı sorgulamak gerektiği gibi kalkınma bankacılığını da yeniden tanımlamak gerekiyor” diyen Ünüvar, sosyal sermaye kavramına dikkat çekti ve sözü Aksoy’a bıraktı. Aksoy, şu değerlendirmelerde bulundu: “Kalkınma bankaları piyasanın çözemediği ve hükûmetin zorlandığı noktalarda bir üçüncü mekanizma olarak tanımlanabilir. Örnek vermek gerekirse, savaşın sürdüğü 2024 yılında EBRD Ukrayna’ya 2 milyar Euro yatırım yaptı. Bu sene yine 1,5 milyar Euro yatırım planlanıyor. Her şeyi piyasaya bırakalım, piyasa sorunları çözsün yaklaşımı doğru değil. Keza devletler de sorunları tam olarak çözemiyor. Tam da bu noktada üçüncü aktör olarak kalkınma bankaları öne çıkıyor. Özellikle de bölgesel kalkınma bankaları, çok hızlı aksiyon alabildikleri için kritik roller üstleniyor. Fakat şunu da belirtmek gerekiyor ki bölgesel kalkınma bankaları finansal istikrar ve II. Dünya Savaşı sonrası altyapının inşası için kuruldu. O dönemin programları ile bugünün sorunlarını çözemeyiz. O nedenle kalkınma bankalarının da biraz kendini yenilemesi gerekiyor. Verimlilik, toplumsal güven ve inovasyon konularında başarılı olduğumuzda ekonomi konuşmak zorunda kalmayacağız.”
Prof. Dr. Selçuk Şirin, mutluluğun formülünü açıkladı: Toplumsal dayanışma, özgürlük, adil rekabet ve gelir adaleti
Akademisyen/Yazar Selçuk Şirin, Türkiye İçin Bir Mutluluk Reçetesi başlıklı sunumunda şunları söyledi: “Türkiye, dünyadaki eğitim sıralamasında giderek aşağı düşüyor. Son olarak 36’ncı sıraya kadar geriledi. Eldeki verilere göre ciddi sıkıntılarımız var. Orta gelir tuzağından kurtulmak için yapısal reformlar gerekiyor. Geçmişte bunu Cumhuriyetin kuruluş aşamasında, 1960’larda, 1980’lerde ve 2000’lerde yaparak güçlü iktisadi sonuçlar aldık. Gerekli yapısal reformları istihdam, sağlık, barınma, çevre, toplumsal güven, yaşam kalitesi ve eğitim olmak üzere 7 başlık altında toplayabiliriz. Eğitimde atılması gereken 7 adımı ise şöyle sıralayabiliriz: Hesaba dayalı reform, her eve okul öncesi kitaplık, her mahalleye okul öncesi eğitim, her ilçeye kent enstitüsü, yetkili müdür ve sorumlu öğretmen sistemi, devlet okullarına itibar, sınavsız merkezi yerleştirme. Türkiye’nin öncelikle yeni bir model geliştirmesi ve bu modeli pilot bölgelerde uygulaması gerekiyor. Mevcut eğitim sistemi 1-2 önceki yüzyıla ait olduğu için bunu günümüzün bilimsel verileri doğrultusunda güncellemeliyiz. Bu nedenle bir ülkenin geleceği için okul öncesi eğitim merkezleri, üniversitelerden bile daha önemli. Kent enstitüleri ile çocuklara öğrenme isteği ve doğru zaman geçirebilecekleri alanlar oluşturulmalı. Eğitim kurumlarındaki idarecilerin yetkileri artırılmalı ve okullar arasında rekabet ortamı oluşturularak kalite yükseltilmeli. Bir diğer konu da devlet okullarına eski itibarının kazandırılması. Her şehirde mutlaka ulaşılabilir ve kaliteli eğitim sunan devlet okulları yeniden oluşturulmalı. Çocukların kendini başarısız ve yetersiz hissetmesine neden olan bu yerleştirme sınavlarını da değiştirmeliyiz. Mutlu ülkeler ile mutsuz ülkeleri ayıran 4 fark var. Ülkede mutluluğu artırmak için toplumsa dayanışmayı artırmalı, özgürlük ortamı yaratmalı, adil rekabet ortamı oluşturmalı ve mutlaka gelir adaletini sağlamalıyız.”
Yapay zeka dünyayı 3 boyutlu algıladığında süreç tamamlanacak
Yapay zekanın günümüzün en önemli gücü olduğunu söyleyen Türkiye Yapay Zeka İnisiyatifi Kurucusu Halil Aksu, konuşmasında katılımcılar ile şu bilgileri paylaştı: “Gelişimi daha da hızlanan yapay zeka, bundan sonraki süreçte bilim üretecek. Yapay zeka programları sayesinde herkesin kişisel asistanı olacak. Bu durumun riskleri de var ancak şunu bilmeliyiz ki yapay zeka insana zaman kazandıran bir teknoloji. Onu medeniyetimizin işletim sistemi olarak tanımlayabiliriz. Mevcut yapay zeka, insanlığın yarattığı ve dijital ortama taşınmış tüm yazılı kaynakları taradı. Bugün bunları işliyor. Bir sonraki aşamada ise yaratılan tüm video görüntüler taranacak ve işlenecek. Sürecin tamamlanması ile yapay zeka dünyayı üç boyutlu algılayacak. Yapay zeka her 6 ayda 10 kat gelişim gösteriyor. Bugün yapay zekanın matematik, biyoloji ve kodlama gibi birçok bilimi çözdüğünü görüyoruz. Sırada fizik var. Robotların gerçek dünyayı algılayabilmesi için fizik biliminin yapay zeka tarafından çözülmesi gerekiyor.” Yapay zekanın sağlık konusunda da güçlü gelişmelere ortam hazırladığını ifade eden Aksu, “Google şirketlerinden DeepMind, yapay zeka programı AlphaFold ile DNA'da hastalığa yol açan genleri tespit etti ve bunu açık kaynak olarak insanlığın kullanımına sundu. Çalışmadan ötürü DeepMind'ın kurucu ortağı Demis Hassabis ve meslektaşı John Jumper, kimya alanında Nobel aldı. Son olarak şunu söylemeliyiz ki yapay zeka insanın yerini almayacak. Ancak insan için en doğru sonuçları ve kararları verecek” dedi.
Türkiye’de sosyal ve etkin girişimlere destekler artmalı
Organizasyonun Etki Girişimciliği ile Sürdürülebilir Dönüşüm başlıklı son oturumunda ise Sosyal Girişimci ve Sivil Toplum Gönüllüsü Prof. Dr. Itır Erhart’ın moderatörlüğünde Good Sanitation Company CEO’su Dr. Dilek Turan, WeWALK Kurucu Üyesi Murat Ugiş, Wastepresso Kurucu Üyesi Ulaş Kayır, girişim hikâyelerini anlattı. Patent sayısı olsa da Türkiye’de birçok girişim ve proje olduğunu aktaran Erhart, sosyal ve etkin girişimlerin desteklenerek onlara yatırım yapılması gerektiğini söyledi ve sözü girişimcilere bıraktı.
Dr. Dilek Turan: “Güvenilir sanitasyon ve hijyen koşullarını herkes için her koşulda erişebilir hale getirmeyi amaçlayan bir etki girişimiyiz. Yaşanan depremlerden sonra bölgeye gittiğimizde, oradaki koşulların çok kötü olduğunu, şebekeden bağımsız, uzun süre kullanılabilen çözümlere ihtiyaç olduğunu gördük. Çalışmalarımız sonrası gri su ve güneş enerjisi ile kullanan, katlanarak araca sığar hale gelen 400 kullanımlık bir ürün ortaya çıkardık. Geniş kullanım alanlı ürünümüzü yakında piyasaya sunacağız.”
Murat Ugiş: Görme engelliler için görme engellilerle birlikte WeWalk Akıllı Bastonu geliştirdik. Time Dergisi tarafından yılın icadı seçilen, Thomas Edison Ödülü’nü ilk defa ülkemize getiren ve İngiltere Kraliyet Ödülü’nü alan bu baston baş hizasında bir engel olduğunda sesle ya da titreşimle kullanıcıyı uyarıyor. Cihaz akıllı telefona bağlanarak telefonu baston üzerinden kullanma olanağı sunuyor. Sesli komut ile haritalar aktif kullanılabiliyor. Dünyanın pek çok yerinde kullanıcılarımız var ve engelliler için bu tarz teknolojiler geliştirmeye devam edeceğiz.”
Ulaş Kayır: “Dünyanın en fazla tüketilen üçüncü içeceği kahvenin sadece yüzde 2’sini tüketiyoruz ve kalan kısım çöpe gidiyor. Her yıl çöpe giden 15 milyon ton kahve posasını ekonomiye kazandırmak için bu yolculuğa çıktık. Kahve posasından döngüsel malzemeler üretmeye başladık. Ticarileştirdiğimiz 2 farklı malzememiz var. Bir tanesi plastik biyokompozit, plastiğin olduğu her yerde kullanılabiliyor. Diğeri ise ahşap bazlı biyokompozit. Kastamonu Entegre ile çalışıyoruz ve bu ürünün yüzde 50’si kahve posasından oluşuyor. Şimdi üzerinde yeni çalıştığımız bir TÜBİTAK projemiz var. Onda da kahve içerisinde kalan yağı ekstrakte ederek ondan bir kozmetik hammadde üretmeye çalışıyoruz. 40’ı aşkın kurumdan düzenli olarak kahve posası topluyoruz. İlk tedarikçilerimizden TSKB’den 830 kilo kahve posası almışız. 1 tondan fazla karbon eşdeğere emisyon tasarrufu yapmışız. 2024 yılında kahve atığından 16 dolarlık katma değer yarabildik. 3 sene içerisinde kahve posasına ücret ödeyerek teslim alacağız.”