
Bu hafta Şans Sohbetleri'nde Ağaoğlu ve Güldağ, Merkez Bankası'nın 100 baz puanlık indiriminin anlamını tartıştı, önümüzdeki döneme etkilerini ve beklentileri ele aldı.
Güldağ: Merkez Bankası 100 baz puan indirir tahminin tuttu. İleriye dönük ne mesajlar barındırıyor? Basın duyurusundaki açıklama, "sıkılığı koruyacağım" çünkü "enflasyonun ana eğilimi eylülde yükseldi" diyor. "Dezenflasyon süreci yavaşladı", üstelik "fiyat gelişmeleri enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları kanalıyla dezenflasyon süreci üzerinde oluşturduğu riskler belirginleşti" diyor. Bu ifadeleri gören de "durum buysa, Merkez Bankası neden faiz indirdi" diye soruyor. Sen ne diyorsun?
Ağaoğlu: Hiç indirmeseydi ne olurdu diye düşünelim. Eğer hiç indirmeseydi, piyasanın söyleyeceği ilk şey şu olurdu: “Elindeki veri seti çok daha geniş ve zengin olmasına rağmen faiz indirmediğine göre, demek ki işler tahminimizden daha kötü gidiyor." Bu durumda da "dezenflasyon programının başarılı olmadığı” izlenimi doğacaktı.
Güldağ: O hava zaten yok mu? Özellikle eylül enflasyonu ile birlikte. Ekim'de 2,5-3 civarında bekleniyor. Enflasyon 33 civarına sıkışmış görünüyor. Piyasa beklentisi de arttı. Yıl sonu için 32'ye yükseldi.
Ağaoğlu: Doğrusu benim ıspanak- ceviz endeksim farklı söylüyor. Ekimde yüzde 2 ve altı bekliyorum. Merkez 100 baz puanlık indirimle doğru adım attı. Sonuçta dezenflasyon programı devam ediyor.
Güldağ: Şunu da söyleyelim: Pek çok 'uzman' 100 baz puan indirimi küçümsedi. "Yapmasa da olurdu" denildi. Gelgelelim, o küçük adımın dahi sahada bir karşılığı var. Denizli'den konuştuğum bir sanayici, "geçtiğimiz yıllarda faiz artı ref olarak kullandığımız kredi yükünün kalan kısmı için küçük de olsa bir azalması olacak" diyordu. Her adımın bir yansıması var. Öte yandan enflasyonla mücadelede kazanımlar netleşmedi bir türlü. Netleşmedikçe de finansman cephesinde görüntü de netleşmiyor. Flu kalıyor.
Ağaoğlu: Mutlaka yapılması gereken ekstra işler var. Bu nedenle tedbirli davranarak "100 baz puan indiriyorum" diyor. Eylül faiz kararı metninde “Orta Vadeli Program’da öngörülen makroekonomik çerçeve bu sürece katkı sağlayacaktır” ifadesi vardı. Ondan bir önceki, Temmuz 2025 toplantısında ise “Maliye politikasının eşgüdümü bu sürece katkı sağlayacaktır” denilmişti. Her iki ifade de yeni metinde yok. Bu en önemli değişiklik. Çünkü Merkez Bankası aslında şunu söylüyor: “Elimden geleni fazlasıyla yaptım. Gelmesi gereken destek gelmedi. Artık sorumluluğun tamamını ben üstleniyorum.”
Güldağ: TCMB'nin mücadelesi aşikar. Ama üretim tarafında sonuçlar da ortada. Reel sektör sürecin uzaması ile güç kaybediyor. Kapatan kapatana. 3-5 değil, 50-60 yıllık firmalar kapanıyor. Sadece 'zombiler' değil, iyi yönetilen firmalar da zorda. Birçok sektör, durgunluktan öte bir durum yaşıyor.
Ağaoğlu: Eğer Maliye Bakanlığı veya kamudan Merkez Bankası’na bir destek sağlanmazsa, yüksek faiz politikası uzun süre devam edecek. Bu süreçte Merkez'in tek başına kalması kötü haber. Mahallede top oynarken, "Allah'ını seven defansa gelsin" derdik. 100 puanlık indirim de böyle bir çağrı aslında. Güldağ: Zor anların sözü, özellikle goller peş peşe geldiğinde... Ağaoğlu: Kısacası, birilerinin Merkez Bankası’nın yanında defansa geçmesi lazım. Şu anda yük tümüyle Merkez'in omuzlarında.
Güldağ: Süreç uzadıkça, reel sektör ama sadece reel sektör de değil hanehalkı üzerinde, dolayısıyla da ekonomi üzerinde bugünkünden de daha yüksek maliyet yaratacak. Popülizm yapmak için söylemiyorum. Peynirin fiyatı yüzde 60 arttı. Aileler ayakta durmakta zorlanıyor. Odağımız samimi olarak enflasyonu düşürmekse, parasal sıkı duruşun, sağlam bir mali duruş ile desteklenmesi şart. Yetmez. Gerek şart olmaktan çıkıp, yeter şart olabilmesi için idari, hukuki ve yapısal politikaların bütünlüklü olarak uygulanması da bir zorunluluk haline geldi artık. Bir seferberlik havası ve heyecanı istiyor dezenflasyon sürecinin hızlanması. Yoksa zaten tökezlemekte olan süreç, 2026 nisanda sona erebilir. Mayısla birlikte dezenflasyon yerine yeniden enflasyonun yükselişini konuşuruz.
Ağaoğlu: Enflasyonla mücadelenin en kritik konusu beklentilerdir. Gerek reel sektörü gerek hane halkını ikna edemedik. Katılıyorum, samimi, çok derli toplu adımların atılması gerekiyor. Aksi takdirde, -biraz mecazi bir ifade olacak amatel maşa önlemlerle bu işler olmaz.
Güldağ: Ne kastettin? Eskiden saat tamircileri kullanırdı bu sözü...
Ağaoğlu: Arabacılar ve tamirciler bunu iyi bilir. Homologasyona uygun, yani gerekli kriterlere uygun koruma önlemleri almak bir yana, gerçekten olması gerektiği gibi yapmadığınız halde sanki yapmışsınız gibi gösterdiğiniz, eften püften tedbirlerle birilerini kandırmaya çalıştığınız ama aslında riski taşımaya devam ettiğiniz durumlara “tel maşa önlemler” denir. Araba yarışlarında da bu şekilde anılır. Yani artık tel maşa önlemler değil, kalıcı çözümler üretilmesi gerekiyor.
Güldağ: Bazen geçici de olsa olumlu gelişmeler de hareket yaratabiliyor. Bakınız, CHP Kurultay davasının reddedilmesi gibi...
Ağaoğlu: Çünkü “normalleşiyoruz” gibi bir his oluştu. İnsanlar biraz rahatladı. Sürekli gergin yaşadığımız bir piyasa, ülke ve toplum var. Biraz yumuşama bile güzel. Tam bir normalleşme anlamına gelmese de bu olumlu gelişmeyi piyasa bunu ciddi şekilde fiyatladı.
Güldağ: İyi de oldu. Gelgelelim, siyaset seçimlere kadar piyasayı baskılamaya devam eder. Bugün olumlu bir haber borsayı yukarı hareketlendirir, yarın olumsuz değerlendirilecek bir haber döviz piyasası üzerinde baskı yaratabilir.
Ağaoğlu: Kur tarafında şu sıra herhangi bir reaksiyon vermemiz zor. Ancak küçük bir parantez açayım: Yavaş yavaş tasarruf sahiplerinin döviz tarafına geçtiğine dair Merkez Bankası ve BDDK verileri var. Borsada da yükselişler sonrası “kar cebe yakışır” tarzındaki hamleler görülebilir.
Güldağ: Daha önce gördüğümüz 11.600 seviyelerine yaklaşma ihtimalimiz var mı?
Ağaoğlu: Var. Daha önce orada bir “çift tepe” formasyonu oluşmuştu. Ancak mahkeme kararından sonra borsanın bir anda kopup gideceği görüşüne katılmıyorum. Borsayı yeniden önemli bir yatırım alternatifi haline getirebilmek için, CHP kararı gibi üç-beş tane daha benzer kararın gelmesi, yani normalleşmeye döndüğümüzü hissetmemiz gerekiyor. Hukukun daha iyi işlediği bir ülkede yaşıyor olmamız lazım ki borsa gerçekten kalıcı bir yükseliş trendine dönebilsin.
Rosneft ve Lukoil yaptırımları fiyatı etkiliyor
Güldağ: Trump'tan Türkiye’yi de yakından ilgilendiren bir karar geldi. Daha doğrusu ABD Hazine Bakanlığı, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı bitirmeye yönelik adımlar atmadığını öne sürerek, Rus petrol şirketleri Rosneft ve Lukoil ile bu firmaların iştiraklerine dahil olmak üzere yaptırım uygulama kararı aldıklarını duyurdu. Nasıl etkileri olur?
Ağaoğlu: Petrol fiyatlarında 60 dolara kadar inmiştik, sonra 65,20’lere kadar bir yükseliş oldu. Yüzde 8-9’luk ciddi bir artış. Sonra yeniden 60 dolarlara çekildi. Piyasa karar vermeye çalışıyor. Çünkü şöyle bir durum var: Rusya’nın en büyük petrol alıcıları Çin, Hindistan ve ardından Türkiye idi. Biz Rusya’dan, piyasa fiyatlarının biraz altında, bazen oldukça altında, ama genelde iskontolu petrol alabiliyorduk. Fakat bu yeni yaptırımlar sonrasında ödeme yöntemleri ne olursa olsun, artık bu iş ciddi bir hale geldi. Doları kullanmamak için eskiden Birleşik Arap Emirlikleri dirhemi, euro veya yuan gibi yöntemler kullanılabiliyordu ama artık mesele ülkeler üstü bir politika gerektiriyor. Büyük ihtimalle Çin buna uymayacaktır; zaten onu çok ilgilendiren bir durum yok. Çin Rusya’dan petrol almaya devam edecektir. Ancak Hindistan ve Türkiye’nin durumu farklı. Kasım ayı sonuna kadar artık bütün ilişkilerimizi kesmemiz istenecek. Sıkıntılı bir durum.
Güldağ: Fiyatlamadaki belirsizlik ne kadar sürer sence? Tahminin değişti mi?
Ağaoğlu: Bir süre sonra, Rusya’dan petrol alamayanlar diğer tedarikçilere yönelecek. Onlar da, "O zaman daha iyi fiyat isterim” diyor. Şu anda tam da bu noktadayız. Ama Rusya bir yol bulacaktır.
Güldağ: Financial Times'daki habere göre, bazı formüller üzerinde çalışılıyor. By-pass edecek, çalıyı dolaşacak yeni formüller...
Ağaoğlu: Nasıl bulacağı konusunda net bir fikrim yok ama bulacaktır. Çünkü petrol üretimine devam etmeleri ve bir şekilde satmaları gerekiyor. Kalıcı adres, Çin olacaktır. Bu kez Amerika, boşa düşmemek için diğer konular üzerinden Çin’e daha fazla baskı yapacaktır. Petrolde bu ve benzeri geçici sıkıntılar olacaktır ama önümüzdeki yıl petrol fiyatlarını bugünkünden daha düşük seviyelerde göreceğimize inanıyorum.
Altında düzeltme hareketi devam edebilir
Güldağ: Altın ve gümüşe gelelim...
Ağaoğlu: 20 Ağustos’tan bu yana 45 iş gününde paranız yüzde 50 artıyorsa, bir düzeltme gelmesi normaldir. Bu düzeltmeden sonra ne olacağı konusunda, hem Amerikan Hazine politikalarının hem de özellikle Trump’ın atacağı adımların etkisi büyük olacak. Şu anda Hamas ve İsrail tarafı büyük ölçüde yatıştı, Rusya tarafına baskı var, aynı şekilde Çin’e de baskı artıyor. Bunların şekillenip Amerikan Hazinesi'ni nasıl etkileyeceğine bakacak piyasalar. Amerikan 10 yıllık tahvilleri bir türlü yüzde 4’ün altına inmiyor. Fed’in faiz indireceğine kesin gözüyle bakılırken bile düşmüyor. Bu da piyasalarda büyük olmasa da bir tedirginlik yaratıyor. Bu hissin devamı da altın ve gümüş gibi değerli metallere olan ilgiyi artırıyor. Çünkü bu değerli metallerin yükselişindeki en önemli tema, Amerikan tahvillerine ve dolara olan güven kaybı. Dolar endeksi DXY de 98.90–99 civarında, o da yukarı çıkmıyor. Böyle bir belirsizlik ortamında altın mutlaka bundan faydalanır. Ama bir düzeltme süreci içindeyiz ve bu düzeltmenin önümüzdeki haftalarda da devam edeceğini düşünüyorum. Büyük ihtimalle 4000 dolar seviyesine kadar düşüş olur ama 3.750’nin altına inmesini zor görüyorum.