
Emtia piyasasında bu yıl favori yatırım araçlarına dönüşün altın, gümüş ve bakır üçlüsü 45 yıl sonra ilk kez aynı takvim yılında rekor kırdı. 1980 sonrası ilk kez görülen bu eşzamanlı yükseliş uzmanlara göre yalnızca jeopolitik risklerin değil, küresel ekonomik yapının değişiminin de sinyallerini veriyor.
Altının ons fiyatı 4.200 doların üzerinde rekor seviyeye yakın seyrini koruyor. Yılbaşından bu yana kazanç yüzde 60. Bakır Londra’da ton başına 11.700 doları aşarken, Comex’de yılbaşından bu yana yüzde 35 yükselip pound başına 5.40 dolara geldi. Aralarında Citi’nin olduğu bazı kuruluşlar 2026 yılında fiyatların 13 bin dolara gidebileceğini savunuyor. Yılbaşından bu yana yüzde 102 değerlenen ons gümüş ise 59 dolar bandında. Metal fiyatlarındaki tırmanışın arkasında bu yıl birbirini besleyen birkaç güçlü dinamik bulunuyor. Stratejistler, 1980 dönemine benzer şekilde zayıflayan dolar, yüksek enflasyon ve jeopolitik istikrarsızlıkların trendi beslediğini vurguluyor. Ancak tabloyu bugüne taşıyan en büyük fark uzmanlara göre üç metalin de ‘geleceğin ekonomisinin’ kalbinde yer alması.
Altında merkez bankaları dönemi
1980’den farklı olarak, bu kez altının yükselişinin ana motoru merkez bankaları. Küresel rezerv yöneticileri, doların alım gücü zayıflarken agresif alımlara yöneliyor. ABD faiz indirimleri beklentisi ve dolar endeksindeki %8’i aşan düşüş, iştahı daha da artırıyor.
Gümüş ve bakır artık sanayi devriminin metali
Gümüş ve bakır cephesinde ise asıl hikâye endüstriyel talepte. Elektrifikasyon, yapay zekâ altyapıları, yenilenebilir enerji yatırımları ve veri merkezlerinin metal ihtiyacı hızla büyüyor. Stratejistler, “Geleceğin ekonomisinde iki metal de kritikleşiyor” uyarısını yaparken, arz tarafında tablo oldukça sıkışık. Son on yılda madencilik yatırımlarının sınırlı kalması, yeni keşif projelerinin gecikmesi ve izin süreçlerinin yavaşlaması, metallerde uzun süreli bir sıkışıklığa işaret ediyor. Bakır ve gümüşte artan talebin henüz karşılanmaması, fiyatların daha uzun süre yüksek seyretmesi beklentisini destekliyor.
Arz sıkışıklığı ‘80’den farklı
1980’de gümüş fiyatlarını kısa süreli manipülasyonun şişirdiğini hatırlatan uzmanlar, bugün ise tabloyu belirleyen unsurun tamamen temel dinamikler olduğunu vurguluyor: Yapısal talep artışı ve zayıf arz görünümü.
Ralli daha yeni başlıyor olabilir
Uzmanlar, mevcut koşulların “değişme belirtisi göstermediğini” belirtiyor ve 45 yıl sonra gelen bu trio rallisinin, ‘uzun soluklu bir süper döngünün erken aşaması’ olabileceği yorumları güçleniyor.
Bakır/altın oranının fonksiyonu değişti
Bakır/altın oranı, uzun yıllar boyunca küresel ekonominin nabzını tutan en hızlı sinyal göstergelerinden biriydi. Bakırın büyümeyi, altının ise riskten kaçışı temsil ettiği bu denklem, son dönemde çözülme gösterdi. Zira oran bakırdaki rekor seviyelere karşın çok yıllı dip seviyelere inse de dünya ekonomisi büyüme eğilimini sürdürüyor. Yani uzmanlara göre ‘gösterge bozulmadı fakat eskisi gibi çalışmıyor’.
Bakırın fiyatı, Çin yatırımlarından bağımsız şekilde elektrifikasyon, yenilenebilir enerji, elektrikli araçlar ve veri merkezlerinden gelen yapısal talep ile belirleniyor. Altın cephesinde ise daha keskin bir değişim yaşanıyor. Jeopolitik bölünme, rezerv savaşları, merkez bankalarının agresif alımları ve bireysel yatırımcıların güçlü ilgisi metali adeta bir “alternatif para”ya dönüştürdü.
Emtia analisti Taosha Wang’ın analizine göre bakır/altın oranı artık “piyasalarda iştah algısı” göstergesi olmaktan çıktı ve artık teknolojik dönüşüm talebi ve jeopolitik kırılmanın yarattığı güven arayışını yansıtıyor.