İş dünyasının rekabet gücünün her geçen gün daha fazla bilgi, hız ve yaratıcılık gerektirdiği bu çağda, kurumlar çok sayıda fikir üretmenin yanı sıra, doğru sorularla yönlendirilmiş, hedefe uygun ve uygulanabilir fikirlere ulaşmaya odaklanıyor. Bu ihtiyaca yanıt olarak, klasik beyin fırtınası yöntemi olan "brainstorming" artık yerini daha stratejik ve yapılandırılmış bir yöntem olan "brainsteering"e bırakıyor. Bu yazımda bu iki yöntem arasında ne gibi farklar olduğunu, daha da önemlisi işletmelerin bu iki yöntemden nasıl fayda sağlayabileceğini irdeleyeceğim.
Brainstorming, 1940'lı yıllarda reklamcılık sektörünün öncülerinden Alex Osborn tarafından geliştirilen ve özellikle yaratıcı ekiplerde yaygın şekilde kullanılan bir fikir üretim yöntemi. Yöntemin temel prensipleri; fikirlerin eleştirilmeden sunulması, niceliğin niteliğin önünde tutulması ve katılımcıların fikirlerini özgürce ifade edebilmesi. Bu yöntemde katılımcılar bir araya gelir, belirli bir sorun ya da konu başlığı üzerinde düşünmeye başlar ve akıllarına gelen her fikri özgürce ifade eder.
Brainsteering ise daha sonra geliştirilen, özellikle stratejik karar alma süreçlerinde etkili olan, yapılandırılmış ve soru odaklı bir yöntem. Bu yöntemde katılımcılar serbestçe fikir üretmek yerine, önceden hazırlanmış ve hedefle uyumlu sorulara yanıt vermeye yönlendirilir. Amaç, fikirlerin niceliğinden çok kalitesine ve uygulanabilirliğine odaklanmaktır.
Uygulamadaki Farklılıklar
Brainstorming oturumlarında katılımcılar fikirlerini spontane olarak paylaşır. Oturumun başarısı büyük ölçüde katılımcıların yaratıcılığına ve grup içi sinerjiye bağlıdır. Ancak bu durum, özellikle zaman kısıtı bulunan veya çok yönlü sorunlarda dağınıklık yaratabilir. Nitekim Harvard Business Review tarafından yayımlanan bir araştırma, klasik brainstorming oturumlarında ortaya çıkan fikirlerin yalnızca %8’inin doğrudan uygulanabilir olduğunu gösteriyor.
Brainsteering oturumları ise bir “soru çerçevesi” etrafında yürütülür. Örneğin bir şirketin yeni bir pazara giriş stratejisini belirlemek için yapılan brainsteering oturumunda, “Hangi ürün grubuyla başlamalıyız?” sorusu yerine, “Bu pazarda hangi tüketici grubu göz ardı ediliyor?”, “Rakipler hangi segmentte zayıf?”, “Lojistik açıdan avantajlı ürün hangisi?” gibi sorularla ilerlenir. Bu sayede fikir üretimi daha hedefli ve analitik hale gelir.
Şirketlerde Kullanım Alanları ve Faydaları
Bugün birçok şirket, inovasyon sürecinde “yaratıcı” ve “uygulanabilir” fikirler arıyor. Özellikle büyük kurumsal yapılar, klasik brainstorming'in getirdiği fikir bolluğunu verimli bir çıktıya dönüştürmekte zorlanabiliyor. Bu nedenle brainsteering yöntemi stratejik planlama, ürün geliştirme, pazara giriş stratejileri ve kriz yönetimi gibi alanlarda giderek daha fazla tercih ediliyor.
Dünya genelinde yapılan uygulamalı araştırmalar, brainsteering oturumlarının fikir kalitesi açısından %30 daha verimli sonuçlar ürettiğini ve önerilerin %3’ünün doğrudan eyleme geçirildiğini (brainstorming’de bu oran genelde %1’in altında) gösteriyor. Özellikle hibrit veya uzaktan çalışan ekiplerde brainsteering’in yapılandırılmış doğası sayesinde daha etkili oturumlar düzenlenebildiği görülüyor.
Her iki metodun uygulamasına örnek vermek gerekirse, farz edelim bir ihracatçı, “Hedef pazarı olan bir ülkeye açılmak için nasıl bir yol izlemeliyim?” sorusunu klasik brainstorming ile ele alırsa, oturumda onlarca farklı ürün ve strateji önerisi ortaya çıkabilir. Ancak bu önerilerin çoğu stratejik bağlamdan uzak olabilir. Oysa brainsteering uygulandığında bu temel sorular: Hedef pazarda hangi ürün gruplarında talep artıyor? Rakip ülkeler hangi alanlarda daha güçlü? Türk ürünleri algısı nasıl? Lojistik avantaj sağlayabilecek ürünler hangileri? şeklinde yapılandırılıyor. Bu sorulara verilen yanıtlar hem gerçekçi hem de daha hızlı uygulanabilir stratejilerin ortaya çıkmasını sağlıyor.
Dolayısıyla, yeni fikirlerin keşfi, yaratıcı alanların tetiklenmesi ya da özgür düşünebilme ortamının sağlanması gerektiğinde brainstorming hala etkili bir yöntem olsa da, karmaşık sorunlara çözüm üretmek, zaman ve kaynak kısıtlı projelerde uygulanabilir sonuçlar elde etmek isteniyorsa brainsteering daha uygun bir metod olabiliyor. Özellikle 5 ila 7 kişilik, konuya hâkim ekiplerle yapılan brainsteering oturumları hem zaman yönetimi hem de sonuç odaklılık açısından çok daha verimli çıktılar sunuyor.
Şirketler İçin Tavsiyeler
Şirketlerin yaratıcılık kültürünü desteklemek amacıyla her iki yöntemi de eğitim programlarına entegre etmeleri büyük önem taşıyor. Özellikle stratejik karar alma süreçlerinden önce, brainsteering oturumlarının planlanması ile fikir üretimi yapılandırılabilir. Bu oturumlar için alanında yetkin bir moderatör belirlenmesi ise oldukça kritik bir konu. Öte yandan, yalnızca doğru yapılandırılmış sorular ile anlamlı ve uygulanabilir cevaplar alınabilmesi mümkün olduğundan, soruların kalitesinin oturumların verimliliği üzerinde büyük bir etkisi bulunuyor. Fikirlerin değerlendirme süreci ise ayrı bir oturum olarak kurgulanarak uygulanabilirlik artırılabilir. Ayrıca, uzaktan çalışan ekipler için dijital araçlar kullanılarak brainsteering oturumları çevrim içi ortamda da gerçekleştirilebilir.
Günümüzün çetin rekabet ortamında en önemli meziyetlerden birisi olan “yaratıcılık”, serbestlikten ziyade, doğru yapılandırılmış ortamların bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Brainstorming geçmişte fikir üretiminde çığır açmış bir yöntem olabilir. Ancak günümüzün hız, doğruluk ve strateji arayışı içinde brainsteering, daha etkili bir yol haritası sunuyor. Bu iki yaklaşımı amaca uygun şekilde birleştirerek hibrit bir model geliştiren şirketler, her iki metodun güçlü yanlarından istifade edip verimli çıktılar alabilir.