2026’da piyasaya çıkacak Aruba–Juniper ikili platformu, yapay zekâya hazır yeni nesil ağ mimarisinin ilk ürünü olacak; kullanıcıya tek donanım üzerinde iki ayrı platform arasında geçiş özgürlüğü sunarak büyük bir teknolojik sıçramanın kapısını açıyor.
İnsanlığın internet ile ilişkisi gelecekte antropolojik olarak incelendiğinde bilim insanları muhtemelen bu ilişkide insanın farklı bir amaçla üretilmiş altyapı üzerinde ne kadar çarpıcı kullanım örnekleri oluşturduğunu ifade edecektir. Aynı durum yapay zekânın dünyamızı yeniden şekillendirdiği günümüzde yapay zekâ için de keşfedilecektir. Yapay zekânın gerek eğitilmesi gerekse kullanılması noktasında gereken altyapı eldeki olanakların üzerinde inşa edilirken ihtiyaçtan yola çıkılarak sıfırdan bir tasarım yapılması kadar avantajlı koşullar oluşmadı. Bunun askeri olarak araştırılıp geliştirilen ve daha sonra üniversiteler arasındaki haberleşmenin bir aracı olarak kullanılmasına niyet edilen internet ile büyük bir benzerliği var. Yapay zekâ için kullanılan şebeke altyapısının gelişim çizgisi, ses taşıyan şebekelerin daha sonra veri taşımaya uyarlanması ve yapay zekâ ile bunun üzerinde muazzam miktarda veri iletimine dayanan bir sistem kurulması şeklinde karşımıza çıkıyor. Bütün bu anlattıklarımın geldiği nokta demografik bir tanımlamaya karşılık düşüyor: yerli.
Bu tanımlamayla daha önce birçok büyük teknoloji geçişinde karşılaştık. Son olarak hatırladığım bulut bilişimin yükselmesi sırasında bu tanımlama ile haşır neşir olmamızdı. Bulutun yerlisi olan (cloud native) unsurların ve uygulamaların devreye alınması ile sağlanan performans ve verimlilik artışı, şirketlerin verilerini buluta taşıması olarak adlandırdığımız şeye oranla çok büyük fark yaratmıştı. Benim gibi 60’lı yaşlarına yaklaşan kuşağın aşina olduğu “Doğan görünümlü Şahin” konseptinden gerçek anlamda yol ve enerji ile beslenmesi için gereken kaynaklara sahip bir mobilite aracına geçiş gibi önemli bir dönüşümden bahsediyorum. Bu, araca yapılan eklemelerle sağlanan kısmi iyileştirmelere ya da bilişim dünyasındaki örneklere atıfta bulunursam API entegrasyonları, güncellemeler, yamalar ve benzerleri ile sağlanan etkiye oranla çok daha büyük değişimi ortaya çıkarmaya aday.
Bunu size ancak Ferhan Şensoysal bir alıntıyla anlatabilirim. Ferhangi Şeyler’de Şensoy, bir terzi örneği verir. Müşteri ailenin babasının eski ceketini getirip terziden çocuğa bir ceket yapmasını ister ama bu ceketin sahip olmasını istediği özellikleri de uzun uzun anlatır. Terzi müşteriyi sonuna kadar dinler ve o gittikten sonra yeni bir top kumaştan kesip bunu kullanarak çocuğa iyi bir ceket diker. Ferhan Şensoy bu örneği, kendisine verilen beste siparişi için verse de bilişim tarafındaki HPE örneğini en iyi açıklayan hikâyeyi de bize sunmuş oluyor.
HPE Başkanı ve CEO’su Antonio Neri’nin anlattığı hikâyede bu kumaş, Juniper Networks oluyor. Geçtiği uzun onay süreci nedeniyle ne zaman tamamlandığını anlamakta zorluk çektiğim bu yaklaşık 13,4 milyar dolarlık satın alma HPE’nin yapay zekânın yerlisi olan bir dünya kurmak için açtığı yeni top kumaş oluyor. Satın almanın ardından HPE için yeni bir dönemin başladığı açıklamasını yapan Neri, yapay zekâ ve network teknolojilerinin birleştiği bilgi teknolojisi dönüşümünün merkezinde olduklarını ilan ediyordu. Barcelona’daki HPE Discover etkinliğine gelinde ise, Neri’nin konuşmasının öncesinde dönen videoda, izleyicilerin karmaşıklık ya da sorun gördüğü noktaları HPE’nin keşif ve inovasyon alanları olarak gördüğüne vurgu yapılıyordu. Buradaki ilgi çekici kuplajlara dikkatinizi çekmek istiyorum: değişim/kırılma anı, karmaşıklık/basitlik, bir sonraki adım/oraya varmanın yolu. Bunlardan ilki kullanıcı tarafının ikincisi ise HPE’nin konuyu nasıl gördüğünü açıklıyor. Kullanıcıların “tutkusunu ortaya çıkarma” gibi iddialı bir işe soyunan HPE, bunu kullanıcının verisini bağlantılı hale getirmek ve güvenli tutmak için networking, her yerde hız ve çeviklik sağlamak için bulut, akıllı sonuçları hızla elde edebilmek için yapay zekâya odaklanarak yapacağını ilan ediyor. Bunlardan ilk ikisi Juniper Networks satın almasının neden yapıldığını anlamak için yeterli. Ancak asıl farkı yaratan, satın almayı yapan şirketin HPE olması. Şirketin süper bilgisayarlar ve yüksek performanslı bilgi işlem (high performance computing-HPC) tarafındaki gücü, network’ün arkasına kritik başarı faktörü olarak yapay zekâyı koyabilmeye olanak tanıyor.
Bu kadar büyük dönüşüm çevrimlerinden bahsedince, tabii ki satın almanın ardından her birleşmeyi takip eden sorun olan kültürel farklılıkları tıraşlama ve entegrasyon konusuna da değinmek gerekiyor. Kendisine bu soru yöneltildiğinde Neri’nin yanıtı, “Ben şimdiye kadar 35 satın alma gerçekleştirdim” oldu. Ancak daha iyi yanıt, tanıtılan ürünler ve bunların piyasaya sürüleceği tarihlerle ilgili net yol haritası oldu. HPE Aruba Networking ile Juniper Networks şu anda HPE Networking olarak adlandırılan çatı altında çalışıyor. Gelecekte ürünlerin üzerinde hangi markanın olacağı konusu özellikle Avrupalı gazetecilerin merak ettiği bir konu olsa da, ben burada önemli olanın marka değil yeni bir ürün olacağını düşünüyorum. İki takımdan oyuncular satın almayı takip eden birkaç ayda birlikte çalışarak yeni ürün portföyünü ortaya çıkarırken Barcelona’da tanıtılan HPE Aruba-Juniper ikili platformu birleşmenin marka ötesi kanıtını karşımıza çıkarıyor. Juniper Mist ile HPE Aruba Networking’in gücünü tek bir cihazda birleştiren bu yeni ürün, 2026’nın üçüncü çeyreğinde piyasada yerini aldığında, üzerinde hangi markanın yer aldığından bzğımsız olarak birleşmeyi mühürlemiş olacak. Bu, satın alma anlaşmasının açıklanmasından tamamlanmasına kadar geçen sürenin sadece yarısı kadar.
Yapay zekâ dünyasının sakinleri için yeni bir mahalle kuruluyor
Şirketlerin bilişim altyapıları söz konusu olduğunda içeriye dönük ve dışarıya açık işlevlerin doğası, hibrit bulutun en iyi seçenek olduğu yargısını kalıcı bir doğruya dönüştürmüş durumda. HPE Aruba-Juniper dual platform Wi-Fi 7 Access Point adlı erişim noktası bu tür bir hibrit yapıyı, seçme hakkını kullanıcıya bırakarak destekliyor.
HPE Networking Başkanı ve Genel Müdürü Rami Rahim, bu yeni ürünü “İkili platform tasarımı müşterilerimizin Mist ya da Aruba Central’dan tercih ettiklerini seçmesine ve ihtiyaçlarındaki değişime bağlı olarak, yeni bir donanıma gerek duymadan platformlar arasında geçiş yapmalarına olanak sağlıyor” sözleriyle ortaya koyuyor. Yatırım kararı alırken bu yatırımın hızla değişen teknolojiye bağlı olarak yakın gelecekte çöp olup olmayacağına takılmamayı kolaylaştıran bu İkili tasarımın en önemli özelliği, Juniper Mist’in AI networking konusundaki olanaklarını HPE Aruba Networking Central’ın üzerine aktarırken HPE Aruba’nın yapay zekâ teknolojisini de Mist’e taşıması.
HPE’nin Juniper’ı satın almasının sonuçlarının markadan çok bu ürünle ortaya çıkacağını düşünmemin nedenlerini sanırım yeterince açıklayabildim. İki takım, ürünleri tek bir portföy olarak sunma konusunda büyük çaba harcıyor ve bunu başarmış durumda. Rahim’in “bir kere inşa et, iki kere kurulum yap” olarak adlandırdığı model, bilişim yatırımı yapanların her iki tarafın en iyi ürünlerine bir kerede sahip olmasına olanak tanıyor. İnsanın aklına hemen bunun uzun vadede geliri nasıl etkileyeceği sorusu geliyor.
Teknolojinin bu kadar hızla değiştiği bir dönemde yeni satışlar ve tekrarlanan gelirler bilişim şirketleri açısından çok önemli görünüyor. Ancak HPE’nin Green Lake modelini bir süredir takip eden biri bunun bir önyargı olduğunu görecektir. Juniper satın alması ile bulut tarafında güçlendirdiği eli, HPE’nin bu modelini çok daha kullanışlı hale getirmeye aday.
Barcelona’daki Discover etkinliğinde kendisini platform olarak tanımlayan HPE, bu platformun üzerinde sundukları ile bu gelir sorusunu akla bile getirmeyecek gibi görünüyor.
Teknoloji arzını “büyük işletmeler için hazır” ve “yapay zekâ için hazır” hale getirdiğini vurgulayan HPE’nin bu mesajı ne kadar büyük bir sıçramanın eşiğinde olduğumuzu gösteriyor. Daha önce HD içeriğin yayını için gereken altyapıya sahip olmadığımız ve aynı zamanda içeriğin büyük bölümünün bu kalitede olmadığı dönemde “HD Ready” televizyonların büyük bir sıçramanın eşiğinde olduğumuz mesajını verdiğini yazmıştım. O dönemde aldığım plazma televizyonların görüntüyü piksel piksel işlemelerine dayanan görüntü kaliteleriyle LCD’lere yaşam hakkı tanımayacağı düşünülürken bu savaşı daha hafif olan ve daha büyük miktarda veriyi daha kolay işlemeye olanak tanıyan LCD’ler ve ardından daha kaliteli görüntü sunan LED’ler kazandı.
Bulutun gücünü de bünyesine dahil eden HPE’nin benzer bir hikâye yazması için gereken “içeriğe” de bir bakmakta yarar var. İyi aile çocuğu olarak tanımladığım ve sizi anlayıp düzgün cümlelerle yanıt veren geniş dil modelleri (LLM) ile ilgili hislerimi daha önce yazmıştım. HPE Juniper Networking’in bilinen Mist AI Geniş Deneyim Modeli (Large Experience Model-LEM) benim daha fazla ilgi göstereceğim bir konu olmaya aday. Bu model ve Marvis AI sanal asistanın 2026’nın ilk çeyreğinde HPE Networking Central üzerinde kullanılabilir hale geleceği açıklandı. Bu, satın almanın sonucunu üçüncü çeyreğe kadar beklemeden deneyimlemeyi sağlayacaktır. HPE Aruba’nın yapay zekâ destekli müşteri profilleme özelliklerinin ve yapay zekâya dayalı organizasyonel içgörü işlevleri de 2026’nın ilk çeyreğinde HPE Juniper Mist’te sunulacak. HPE, Aruba Networking’in otonom networking özellikleri ile yapay zekâ tabanlı anomali tespit ve temelde yatan nedeni analiz olanağı sağlayan Agentic Mesh Teknolojisini de 2026’nın ilk çeyreğinde Mist yapay zekâ networking platformunda sunmaya başlayacağını açıkladı.
Platformun faydası, diğer geliştiricilerle büyüyor
HPE, yapay zekâ dünyasının ihtiyaçlarına uygun altyapı için bir platform olarak kendisini yeniden kurgularken büyük işletmeler, büyük iş yükleri ve yapay zekânın ihtiyaçlarını karşılayacak bir kurgu yapıyor. Bu kurgu, Barcelona’daki demo katına da yansıtılmış durumdaydı. Hemen girişte sizi karşılayan yapay zekâ fabrikasının ardında yüksek bilgi işlem gücünü simgeleyen süper bilgisayar markası Cray’in bir ürünü yer alıyordu. İlgi çekici olan yüksek bilgi işlem gücü ile HPE’nin su soğutma sistemleri konusundaki gücünün birlikte vurgulanmasıydı. Süper bilgisayarın hemen yanında AMD’nin geliştirdiği raf ölçekli yapay zekâ mimarisi yer alıyordu.
Entegre Ethernet ağına sahip raf ölçekli yapay zekâ mimarisini sahip duyuran HPE, çözüm, trilyon parametreli model eğitimlerini destekleyerek bulut servis sağlayıcılarına büyük ölçekli yapay zekâ dağıtımlarını hızlandırma olanağı sunuyor. Buradaki ilgi çekici noktalardan biri, Broadcom ile yapılan işbirliği. VMware’i satın almasının ardından sonra sanallaştırma maliyetlerini yukarı çeken ve HPE dahil herkesin bu pazardan pay almak için harekete geçmesine neden olan Bradcom’un amaca özel HPE Juniper Networking donanım ve yazılımlarının Broadcom Tomahawk 6 network chip’iyle birlikte kullanılması. Broadcom Tomahawk 6’nın kullanıldığı ilk örnek olduğu belirtilen Helios, HPE Juniper Networking’in amaca özel geliştirilmiş ölçeklenebilir ağ anahtarları ve yazılımları ile standartlara dayalı Ethernet kullanarak yapay zekânın eğitim ve çıkarım performansını güçlendirecek. Buradaki güçlendirme, yaygınlaştırmanın hızlandırılması hedefine yönelik bir adım olarak açıklandı.
HPE, Broadcom iş birliğiyle geliştirilen yeni ölçeklenebilir Ethernet anahtarı ve yazılımıyla ağ operasyonlarını sadeleştirmeyi hedefliyor. Bu yeni çözüm, yapay zekâ iş yükleri için standart Ethernet üzerinde optimize performans sunan ilk ölçeklenebilir anahtar olma özelliğini taşıyor. Açık ve sınanmış bir iletişim standardına dayanan Ethernet tabanlı HPE Juniper Networking anahtarı, tedarikçiye bağımlılığı en aza indirerek özellik güncellemelerinin daha hızlı yapılmasını kolaylaştırıyor.
Broadcom Başkanı ve CEO’su Hock E. Tan, yüksek performanslı silikon yongalarının ultra düşük gecikme ve olağanüstü performans sunduğunu, bu iş birliğiyle müşterilerin standart Ethernet kullanarak güçlü yapay zekâ veri merkezleri kurmalarına olanak tanıdıklarını söylüyor.
HPE’nin arka plandaki ileri teknolojisine açık standartlar ve basitleşmiş ağın eşlik etmesi, modelin sağlıklı kurulduğunu gösteriyor. AMD Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Dr. Lisa Su’nun sözleri, iş modeli konusunda aynı sağlık raporunu oluşturuyor. Su, AMD’nin tüm bilgi işlem teknolojilerini HPE’nin inovasyonuyla birleştirerek, yapay zekâ çağında müşterilere verimlilik ve ölçeklenebilirlikte yeni seviyeler sunan açık bir raf ölçekli yapay zekâ platformu sağladıklarına vurgu yapıyor. Bu gerçek anlamda bir platform çalışması tanımı.
Buradaki kritik unsur, yapay zekâ ile birlikte network’lerin tek yönlü veri akışını destekler olmaktan çıkıp iki yönlü veri akışını destekler hale gelmesinin gerekmesi. Bu dönüşüm bilgi işlem tarafında da, veri merkezinin içindeki trafiğe takılmaya göre daha avantajlı olan rack yapısının değerini artırıyor. Buraya oynayan AMD Helios, yapay zekâ raf ölçekli mimarisi, büyük ölçekli yapay zeka iş yükleri için açık ve entegre bir platform sunarak sektör standartlarını tasarımın merkezine alıyor. Bu çözüm, trilyon parametreli yapay zeka eğitimi ve yüksek hacimli çıkarım yapabilen tek parça, kullanıma hazır bir raf çözümü olarak öne çıkıyor.
AMD “Helios” yapay zekâ raf ölçekli mimarisi, Open Compute Project (OCP) özelliklerine dayanıyor ve yüksek güç dağıtımı, gelişmiş sıvı soğutma gibi, yeni nesil yapay zekâ sistemlerinin ihtiyaç duyduğu özellikler için optimize ediliyor. İşin teknik boyutu ile ilgili birkaç şey de aktarayım.
Çözümün ana bileşenleri, amaca özel HPE Juniper Networking donanım ve yazılımlarını Broadcom Tomahawk 6 ağ yongasıyla bir araya getiriyor. Ultra Accelerator Link over Ethernet (UALoE) açık standardına dayanan bu entegrasyon, dev boyutlu modellerin ihtiyaç duyduğu veri trafiğini karşılıyor.
AMD “Helios” raf ölçekli çözümü, müşterilere esneklik, birlikte çalışabilirlik, enerji verimliliği ve daha hızlı devreye alma imkânı sunuyor. Tek parça kullanıma hazır bu raf, raf başına 72 adet AMD Instinct MI455X GPU’yu birbirine bağlayarak büyük yapay zeka modellerini desteklemek için 260 terabayt/saniyelik toplam ölçeklenebilir bant genişliği ve 2,9 exaflop yapay zekâ FP4 performansı sağlıyor.
Demo katının ucunda HPE’nin 2027’de aya gönderilecek donanımı sergileniyordu. Biz bütün bunları konuşurken, ayın uç bilişimin (EDGE computing) yeni cephesi olacağını düşünerek oraya da hazırlanmamız gerekiyor. Uzaydaki yapay zekâ ve diğer işlevlerle bağlantılı veri işleme, uzayda veri nakletmenin maliyeti nedeniyle bilgi işlemin yerinde yapılıp sonuçların nakledilmesi tercihi söz konusu. Bu standı ziyaret edince insan “yahu hiçbir şey değişmedi mi?” demeden edemiyor.
HP ikiye bölünmeden önceydi. Yıllar önce Londra’daki Moonshot lansmanı, kartuş büyüklüğünde rack yapısı ile küçük ve orta büyüklüklü işletmelerin (KOBİ) bilgi işlem sorununa çözüm bulacak modüler sunucu tasarımı tanıtılmıştı. KOBİ müşteri olduğunda kendi kartuşu rack’e yerleştiriliyor ve çalışmaya başlıyordu. Sonra bu proje ne oldu takip etmedim ama bugün attığımız adımlarla çok paraleldi. O da aya yolculuktu bu da… Böyle düşünüyorsanız, büyüklüğe ve hıza bakıp kendinize gelmenizi öneririm.