Türkiye ekonomisi, sürdürülebilir kalkınma için sermaye arayışında. IFC, bu dönüşümde çapa yatırımcı olarak kritik rol üstleniyor. IFC Orta Doğu, Orta Asya ve Türkiye İmalat, Tarım ve Hizmetler Bölgesel Endüstri Başkanı Masruf Megahed “IFC’nin Türkiye'deki tahvillere öncülük etmesi, sürdürülebilir büyümeyi katalize etmek ve Türk şirketlerine yatırımcı güvenini güçlendirmek için stratejik bir kaldıraç görevi üstleniyor” diyor.
Türkiye, ekonomik dönüşümünü pek çok zorluğun gölgesinde yürütüyor: Küresel piyasa dalgalanmaları, jeopolitik riskler, yeşil dönüşüm ve yıkıcı doğal afetler bu zorluklardan bazıları... Ancak bu zorluklar, aynı zamanda uzun vadeli, sürdürülebilir kalkınma için yeni fırsatları da beraberinde getiriyor. Gelişmekte olan piyasalarda özel sektörün yatırım kapasitesini artırmak amacıyla hareket eden Uluslararası Finans Kurumu (IFC), Türkiye’de bu dönüşüme rehberlik etmeyi hedefl iyor. Sadece sermaye sağlamakla kalmayan IFC, aynı zamanda güven veren bir ortak olarak sürdürülebilir büyümeye ivme kazandırıyor.
IFC Orta Doğu, Orta Asya ve Türkiye İmalat, Tarım ve Hizmetler Bölgesel Endüstri Başkanı Masruf Megahed ile Türkiye’de sürdürülebilir tahvil piyasasının gelişmesinde IFC’nin nasıl bir katalizör rolü üstlendiğini; Çimko, Ülker ve Rönesans gibi örneklerle bu etkinin ekonomi, istihdam ve çevresel sürdürülebilirlik üzerindeki somut yansımalarını konuştuk. Megahed’in yorumları şöyle:
Zorluklara rağmen, fırsatlar devam ediyor
“Türkiye ekonomisi dalgalanmalara yabancı değil. Son yıllarda, makroekonomik zorluklar, 2023 Şubat ayındaki yıkıcı depremlerle birleşerek, ülkenin ekonomik dayanıklılığını zorladı, öncelikleri değiştirdi ve işletmeler için yeni zorluklar yarattı. Bu ortam, büyümeyi ve yenilik yapmayı hedefl eyen büyük Türk firmaları için önemli riskleri beraberinde getirdi. Ancak, bu zorluklara rağmen fırsatlar devam ediyor. Önde gelen Türk şirketleri, operasyonlarını gelecekteki gelişmelere hazırlıklı hale getirmeye çalışıyor. İhtiyaç duydukları şey, hedefl erine uygun sermaye. İşte burada kalkınma finansmanı kurumları (DFI’ler) kritik bir rol oynuyor. Bu kurumlar, sadece finansman sağlamakla kalmayıp, piyasa güvenini artırmak için çapa yatırımcılar olarak hareket ediyorlar.” “Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalarda, geleneksel finansman kaynakları genellikle yetersiz kalıyor ve özel yatırımcıların tek başına dolduramayacağı kadar büyük finansman boşlukları bırakıyor. DFI’ler, itibarlarını kullanarak yatırım çekip bu boşlukları kapatmaya yardımcı olabiliyor. Özellikle tahvil yatırımlarına öncülük etmek bu kurumların en güçlü araçlarından birisi. DFI’ler tahvil ihraçlarına erken katılarak, ihraççıların uluslararası standartlarla uyumlu, yatırıma uygun projeler geliştiren güvenilir firmalar olduğu yönünde sinyal vermiş oluyorlar. DFI’lerin katılımı, işlemleri riskten arındırarak daha geniş yatırımcı katılımını teşvik ediyor ve sermaye akışını hızlandırıyor. Bu da, ekonomik büyümeyi destekleme açısından önemli bir yere sahip.”
Makroekonomik dayanıklılığı güçlendiren döviz girdisi
“IFC’nin Türkiye'deki tahvillere öncülük etmesi, sürdürülebilir büyümeyi katalize etmek, sermaye piyasalarını derinleştirmek ve Türk şirketlerine yatırımcı güvenini güçlendirmek için stratejik bir kaldıraç görevi üstleniyor. Her anlaşma, özel sektör hedefl erini, deprem bölgesinin toparlanmasından iklim uyumuna ve çevresel sürdürülebilirliğe kadar birçok ulusal kalkınma hedefiyle uyumlu hale getiriyor. Büyük işverenler ve ihracat yapan şirketlere sağlanan destek, istihdamın korunmasına yardımcı olurken, ülkenin makroekonomik dayanıklılığını güçlendiren döviz girdisi sağlamaya da katkıda bulunuyor.”
Dayanıklı büyüme için temel atmak
“IFC, çapa yatırımcı olarak yüksek etkili sektörlerde yeni sermaye kaynaklarını açmaya yardımcı oluyor. Bu aynı zamanda stratejik finansal müdahalelerin gücünü gösteriyor. IFC geçtiğimiz günlerde, Türkiye’nin önde gelen çimento üreticilerinden Çimko'nun ilk Eurobond ihracına öncülük etti. Anlaşma, özel yatırımcılardan 250 milyon dolar ve IFC fonlarından 50 milyon dolar mobilize etti. Çimento sektörü ekonomide vazgeçilmez bir yere sahip. Bu yatırım, Çimko'nun Kahramanmaraş ve Adıyaman’daki tesislerinin operasyonel verimliliğini artırmasına, yerel istihdamı güvence altına almaya ve ülkenin depremden en çok etkilenen iki şehrinin ekonomik iyileşmesine katkıda bulunmayı hedefl iyor. IFC, geçtiğimiz yıl Ülker'in 550 milyon dolarlık sürdürülebilirlik bağlantılı ihracında çapa yatırımcılar arasında yer aldı. IFC, 65 milyon dolar yatırım yapmanın yanı sıra, özel yatırımcılardan ilave 395 milyon dolar mobilize etmesine katkıda bulundu. Aynı yıl, IFC ayrıca Ülker'in deprem dayanıklılığını artırma ve iklim risklerine uyum sağlama çabalarına yardımcı olmak için 75 milyon Euro finansman sağladı. Bu yatırımlar, DFI’lerin şirketlerin operasyonel dirençlerini güçlendirmelerine, sürdürülebilir büyümeyi desteklemelerine ve küresel etki alanlarını genişletmelerine nasıl yardımcı olabileceğini gösteriyor. Rönesans Holding ile uzun süredir devam eden işbirliği kapsamında, IFC Türkiye’nin inşaat sektöründeki ilk türü olan 350 milyon dolarlık sürdürülebilir Eurobond’a yatırım yaptı. Gelirlerinin yaklaşık yarısını yurtdışında elde eden Rönesans, döviz girişi sağlamak ve Türkiye’nin ekonomik temelini güçlendirmek için önemli rol oynuyor. Tahvil gelirleri, yenilenebilir enerji, sağlık, altyapı, sosyal konut ve temiz su gibi yeşil ve sosyal projeleri finanse edecek. İhraç, sürdürülebilir finansman pazarına girmek isteyen diğer Türk şirketleri için güçlü bir emsal oluşturuyor.
Yeşil finans, Türkiye’nin özel sektör sermayesini çekmesi için çekim gücü oluşturabilir
“Çimko, Ülker ve Rönesans gibi şirketler, uzun vadeli rekabetçiliğin sürdürülebilirlik temeli üzerine inşa edilebileceğini gösteriyor. Temel endüstrileri kapsayan operasyonları ve küresel pazarlardaki güçlü bağlantıları ile bu şirketler, ülkenin ekonomik iyileşmesi ve uluslararası entegrasyonu için önemli bir rol oynuyor. Aynı zamanda, sürdürülebilir tahvil ihraçları yatırımcı beklentilerini yeniden şekillendirmeye yardımcı oluyor. Sermayeyi çevresel ve sosyal sonuçlara bağlayan bu araçlar, yenilenebilir enerji, kamu altyapısı veya iklim uyumu yoluyla ölçülebilir etki ve getiri hedefl eyen yatırımcıları cezbediyor. Türkiye’nin daha güçlü, daha yeşil ve daha dayanıklı bir şekilde inşasında sürdürülebilir fi nans önemli bir sütun olacak. IFC, Türkiye’nin geleceğine yatırım yapmanın yanı sıra, en çok ihtiyaç duyulan alanlarda güveni sağlamak için kararlı bir ortak olarak kalmaya devam edecek. Yeşil fi nans, endüstriyel karbonsuzlaştırma ve sürdürülebilir değer zincirlerindeki fırsatlar, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde özel sektör sermayesini çekmesi ve yatırımcıları cezbetmesi için çekim gücü oluşturabilir.”