EKONOMİ’nin başarılı gazetecilerinden Merve Yiğitcan’nın Salı günkü “Sanayi devlerinden teknolojide geri vites” başlıklı değerli haberi bugünkü yazımın esin kaynağı oldu.
Başarılı bir araştırma/analiz yapmış özellikle kutlamak isterim.
Türkiye’deki şirketlerin araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerine neden yeterince yatırım yapmadığı çok boyutlu olarak analiz edilmektedir.
Gelişmekte olan ekonomiler için kritik öneme sahip olan Ar-Ge, inovasyonun, rekabetçiliğin ve sürdürülebilir büyümenin temel dinamiğidir.
Ancak Türkiye’deki özel sektörün Ar-Ge harcamaları, gelişmiş ülkelere kıyasla oldukça düşüktür.
Bu yazımda ekonomik, kültürel, yapısal, yönetsel ve politik etmenler ayrıntılı olarak ele alınmakta. Örnekler, veriler ve literatür desteğiyle neden-sonuç ilişkilerini kurmayı amaçladım.
1.Giriş
Araştırma ve Geliştirme (Ar-Ge), bilginin ürüne, sürece veya hizmete dönüştürülmesini sağlayan stratejik bir faaliyettir.
Küresel rekabet ortamında ayakta kalmak ve katma değer yaratmak isteyen şirketler için Ar-Ge bir zorunluluktur.
Ancak Türkiye’de Ar-Ge’ye yapılan yatırımlar, hem toplam GSYH oranı hem de özel sektör katkısı açısından istenilen seviyelerde değildir.
TÜİK 2023 verilerine göre Türkiye’nin Ar-Ge harcamalarının GSYH içindeki payı %1,4 civarındadır ve bu oranın yalnızca yarısı özel sektör tarafından karşılanmaktadır. Bu makale, şirketlerin Ar-Ge’ye neden yeterli kaynak ayırmadığını kapsamlı şekilde incelemektedir.
- Ekonomik nedenler
2.1 Kısa vadeli kâr odaklılık
Türkiye’deki şirketlerin büyük bir kısmı kısa vadeli kar maksimizasyonunu öncelemektedir.
Ar-Ge yatırımları ise uzun vadeli geri dönüşleri olan ve başlangıçta maliyetli görülen faaliyetlerdir. Yöneticiler, genellikle 1–2 yıl içinde finansal karşılık alamayacakları projelere yatırım yapmaktan kaçınmaktadır.
2.2 Finansal kaynak kısıtları
KOBİ’ler başta olmak üzere birçok Türk şirketi, sermaye yetersizliği yaşamaktadır.
Ar-Ge projeleri başlangıç sermayesi, uzman personel, ekipman ve teknoloji gerektirdiğinden, bu şirketler sınırlı kaynaklarını üretim ve satış gibi doğrudan gelir getirici alanlara yönlendirmektedir.
2.3 Risk algısı ve belirsizlik
Ar-Ge yatırımları doğası gereği yüksek belirsizlik içerir.
Sonuç alınamama ihtimali ve patent alma süreçlerinin karmaşıklığı, şirketleri Ar-Ge’ye yönelmekten alıkoymaktadır.
Türk iş dünyasında risk iştahının düşük olması, Ar-Ge’yi “gereksiz lüks” olarak görme eğilimini güçlendirmektedir.
- Kültürel ve yönetimsel nedenler
3.1 Yenilik kültürünün zayıflığı
Birçok Türk şirketinde kurumsal yenilikçilik kültürü yeterince gelişmemiştir.
Hâlâ birçok işletme, dışarıdan teknoloji satın almayı ve hazır sistemleri kullanmayı tercih etmektedir. Çalışanlara yeni fikir üretme özgürlüğü tanınmamakta, başarısızlık cezalandırılmakta ve deneme-yanılma süreçleri desteklenmemektedir.
3.2 Yöneticilerin Ar-Ge bilgi ve bilinç eksikliği
Üst düzey yöneticilerin bir kısmı, Ar-Ge’nin potansiyel getirilerini değerlendirme konusunda yeterli bilgiye sahip değildir.
Teknik geçmişi olmayan ya da geleneksel yönetim anlayışıyla hareket eden yöneticiler, Ar-Ge’yi soyut ve maliyetli bir alan olarak görebilmektedir.
3.3 Nitelikli insan kaynağı eksikliği
Ar-Ge faaliyetlerini sürdürebilecek nitelikli mühendis, bilim insanı ve teknisyen sayısı sınırlıdır. Türkiye’de beyin göçü, özellikle Ar-Ge ve teknoloji alanlarında önemli bir sorun haline gelmiştir. Yetişmiş personelin yurt dışına gitmesi, şirketlerin iç kaynaklarla Ar-Ge yapmasını zorlaştırmaktadır.
- Yapısal ve politik nedenler
4.1 Sanayi yapısının düşük teknolojiye dayalı olması
-Türkiye’nin üretim yapısında orta ve düşük teknoloji ürünlerin ağırlığı büyüktür.
-Katma değerli, yüksek teknoloji ürünlerinin oranı düşüktür.
- Böyle bir yapıda faaliyet gösteren şirketler, inovasyona dayalı büyüme yerine maliyet rekabetine dayalı bir modeli tercih etmektedir.
4.2 Devlet desteklerinin yetersizliği veya uygulama sorunları
TÜBİTAK, KOSGEB ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı gibi kurumların Ar-Ge teşviklerini önemli buluyor ve destekliyorum.
Desteklere erişimde, başvuru süreçlerinin karmaşıklığı ve sonuçların öngörülemezliği şirketleri caydırabilmektedir.
4.3 Üniversite-sanayi iş birliğinin zayıflığı
Gelişmiş ülkelerde Ar-Ge faaliyetlerinin önemli bir kısmı üniversite-sanayi işbirliği ile yürütülür. Türkiye’de ise bu bağ zayıftır.
Akademisyenlerin sanayiye uzak olması, sanayicilerin de üniversiteyi iş ortağı değil, teorik bir kurum olarak görmesi, işbirliğini engellemektedir.
- Psikolojik ve algısal faktörler
5.1 Ar-Ge’nin somut olmayan doğası
Ar-Ge’nin sonuçlarının genellikle uzun vadede ortaya çıkması ve çoğu zaman ölçülmesinin zor olması, yatırımcıların ve iş insanlarının ilgisini azaltmaktadır.
Bu nedenle fiziki yatırımlar (bina, makine) Ar-Ge yatırımlarına kıyasla daha cazip görünmektedir.
5.2 Başarısızlıktan korkma kültürü
Türk iş kültüründe başarısızlık genellikle cezalandırılır ve olumsuz algılanır.
Ar-Ge süreci ise deneme yanılmayı, öğrenmeyi ve başarısızlığı içeren bir süreçtir.
Bu kültürel özellik, şirketleri inovatif girişimlerden uzak tutmaktadır.
- Öneriler ve çözüm yolları
-Devlet Ar-Ge teşviklerini sadeleştirmeli ve erişilebilir hale getirmeli.
-Ar-Ge personeli yetiştirme programları artırılmalı ve tersine beyin göçü desteklenmeli.
-Üniversite-sanayi işbirliğini artıracak yapısal reformlar yapılmalı.
-Şirket içi yenilik kültürünün desteklenmesi ve başarısızlık toleransının geliştirilmesi
-Ar-Ge’ye özel vergi avantajları ve uzun vadeli finansman modellerinin yaygınlaştırılması
-KOBİ’ler için teknoloji transfer ofislerinin güçlendirilmesi
- Sonuç
Türkiye’nin sürdürülebilir ekonomik büyüme, ihracat artışı ve küresel rekabette öne çıkması için Ar-Ge’ye daha fazla önem vermesi gerekmektedir.
Ancak mevcut durumda ekonomik, kültürel, yapısal ve yönetsel birçok engel, şirketlerin Ar-Ge yatırımı yapmalarını zorlaştırmaktadır.
Bu engellerin aşılması, yalnızca devlet politikaları ile değil, özel sektörün vizyon değişikliği ve toplumsal bilinçlenme ile mümkün olacaktır.
Ar-Ge’nin bir maliyet değil, geleceğe yapılan yatırım olduğunun fark edilmesi, Türkiye’nin bilgi ekonomisine geçişini hızlandıracaktır.