Genel olarak, kadın girişimciliği Türkiye’de büyüme potansiyeli taşısa da erkek egemen girişimcilik ekosistemine kıyasla hâlâ sınırlı. Bu durum, ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği için kadınların daha fazla teşvik edilmesini gerektirmektedir.
Kadın girişimciliği, Türkiye’nin ekonomik kalkınmasında kritik bir rol oynamaktadır.
Nüfusun yarısını oluşturan kadınların iş dünyasına katılımı, sadece cinsiyet eşitliğini sağlamakla kalmayıp, istihdam yaratma, yenilikçilik ve sürdürülebilir büyüme açısından da büyük önem taşır. Ancak, toplumsal cinsiyet normları, ekonomik engeller ve yapısal sorunlar nedeniyle kadın girişimcilerin oranı hala düşük seviyelerdedir.
Araştırmaya dayalı bu yazımda, 2025 yılı itibarıyla Türkiye’de kadın girişimciliğinin güncel durumunu inceleyecek, gelişimini engelleyen başlıca sorunları ele alacak ve bu sorunlara yönelik pratik çözüm önerileri sunacağım...
Veriler, resmi istatistik kurumları, banka raporları ve uluslararası kuruluşların analizlerine dayanmaktadır.
Güncel durum
Türkiye’de kadın girişimciliği, son yıllarda olumlu bir ivme kazanmış olsa da küresel ve bölgesel ortalamaların gerisinde kalmaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, kadın girişimcilerin (işveren ve kendi hesabına çalışanlar) toplam girişimciler içindeki payı 2002 yılında %13,1 iken, 2024 yılında %18,2’ye yükselmiştir.
Bu artış, hükümetin destek programları ve sivil toplum girişimlerinin etkisiyle gerçekleşmiştir.
2023 yılı Girişimcilik İstatistikleri’ne göre, kadın girişimcilerin oranı %17,4’tür ve bu oran 2024’te hafif bir yükselişle %18,2’ye ulaşmıştır.
Bu veriler, kadınların girişimcilikteki temsilinin yavaş ama istikrarlı bir şekilde arttığını göstermektedir.
Sektörel dağılım açısından, kadın girişimciler ağırlıklı olarak hizmet, ticaret ve tarım sektörlerinde faaliyet göstermektedir.
Halkbank’ın 2025 yılı raporunda belirtilenlere göre, kadınların girişimcilik motivasyonları arasında bağımsızlık arayışı, aile ekonomisine katkı ve sosyal etki yaratma ön plana çıkmaktadır.
Yaş grupları incelendiğinde, 25-44 yaş arası kadınlar en aktif girişimci kesimi oluştururken, bölgesel farklar da dikkat çekicidir: Marmara ve Ege bölgelerinde oran daha yüksekken, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da düşük kalmaktadır.
KAGİDER’in (Kadın Girişimciler Derneği) 2025 Kadın Girişimcilik Endeksi’ne göre, genel endeks skoru 2019’daki 44,0 puandan 2025’te 63,4’e yükselmiştir; bu artışta “kadınların finansmana erişimi” ve “eğitim fırsatları” gibi faktörler etkili olmuştur.
İstihdam ve işgücüne katılım oranları da kadın girişimciliğinin genel resmini tamamlamaktadır. Kadınların işgücüne katılım oranı 2002’de %27,9 iken, 2024’te %36,8’e çıkmıştır; istihdam oranı ise %25,3’ten %32,5’e yükselmiştir.
Ancak, okuryazar olmayan kadınların işgücüne katılımı sadece %13,9’dur ve eğitim seviyesi yükseldikçe bu oran artmaktadır (lise mezunları için %27,1).
Global Entrepreneurship Monitor (GEM) verilerine göre, dünyada her 10 girişimciden 3’ü kadınken, Türkiye’de bu oran hala düşük seviyededir.
Uluslararası perspektiften bakıldığında, Dünya Bankası raporları kadınların işgücüne katılımının %32 olduğunu ve erkeklerin oranının yarısından az kaldığını vurgulamaktadır.
OECD ise, Türkiye’nin son 10 yılda yıllık %4,9 büyüme kaydettiğini ancak kadın katılımının düşük kaldığını belirtmektedir.
Deprem sonrası dönemde, UNDP’nin desteklediği Kadın İş Geliştirme Merkezleri gibi inisiyatifler, kadın girişimciliğini toparlama sürecinde önemli bir araç haline getirmiştir.
2025 yılı istihdam araştırmalarına göre, kadınların %36’sı işverenlerden çocuk bakım hizmeti gibi düzenlemeler beklemektedir.
Genel olarak, kadın girişimciliği Türkiye’de büyüme potansiyeli taşısa da, erkek egemen girişimcilik ekosistemine kıyasla hâlâ sınırlıdır.
Bu durum, ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği için kadınların daha fazla teşvik edilmesini gerektirmektedir.
Kadın girişimciliğinin gelişme sürecinde karşılaşılan sorunlar
Kadın girişimcilerin Türkiye’de karşılaştığı sorunlar, yapısal, toplumsal ve ekonomik boyutlarda çeşitlilik gösterir.
Bu engeller, girişimcilik sürecinin her aşamasında –iş kurma, sürdürme ve büyütme– kendini gösterir.
Öncelikle, finansal engeller en yaygın sorundur.
Kadın girişimciler, yüksek faiz oranları, banka kesintileri ve cinsiyet temelli ayrımcılık nedeniyle krediye erişimde zorluk çeker.
Dünya Bankası verilerine göre, kadınların banka hesabı sahipliği oranı %54 iken erkeklerde %83’tür; bu 30 puanlık cinsiyet uçurumu, gelişmekte olan ülkeler ortalamasının üç katıdır.
Kadınların yönettiği işletmeler için kredi teminatı talebi %58’e ulaşırken, erkeklerde %37’dir.
Ayrıca, tahsilat ve ödeme sorunları –peşin alım ama müşterilerden geç ödeme– nakit akışını bozar.
Toplumsal ve kültürel engeller de kritik öneme sahiptir.
Aile içi roller ve geleneksel beklentiler, kadınların ekonomik faaliyetlerini sınırlar.
İş aramayan aktif olmayan kadınların %46’sı aile sebeplerinden dolayı işgücünden uzak kalır.
Çocuk bakım yükü, özellikle deprem sonrası bölgelerde, kadınları girişimcilikten alıkoyar.
OECD raporları, nüfus yaşlanması ve düşük kadın katılımının yapısal sorunlar olduğunu vurgular.
Bürokratik ve yasal zorluklar da girişimciliği engeller.
Vergi ve SGK yükleri, bürokratik işlemlerin karmaşıklığı ve kamu desteklerinden yararlanma zorluğu yaygın şikayetlerdir.
Kadınlar, erkeklere kıyasla daha fazla ayrımcılıkla karşılaşır ve iş tecrübesi eksikliği nedeniyle rekabette geride kalır.
COVID-19 pandemisi, kadınların iş kayıplarında %60 pay almasına yol açmıştır.
Son olarak, eğitim ve network eksikliği sorunları büyütür.
Kadınlar, mentörlük ve eğitim fırsatlarından yeterince yararlanamaz, bu da işletmelerin büyümesini sınırlar.
Bu sorunlar, kadın girişimciliğinin potansiyelini tam olarak realize etmesini engelleyerek, ekonomik büyümeyi yavaşlatır.
Sorunlara yönelik çözüm önerileri
Kadın girişimciliğinin gelişmesi için sorunlara yönelik bütüncül çözümler gereklidir.
Aşağıda, kısa ve uzun vadeli öneriler sunulmaktadır.
- Finansal Erişimi Kolaylaştırma: Devlet ve bankalar, kadınlara özel düşük faizli krediler ve teminat muafiyetleri sunmalıdır.
KOSGEB gibi kurumların kadın girişimci desteklerini genişletmesi, finansal engelleri azaltır.
Dijital bankacılık ve fintech çözümleriyle banka hesabı sahipliğini artırmak, cinsiyet uçurumunu kapatabilir.
- Toplumsal ve kültürel destekler: Çocuk bakım hizmetlerini yaygınlaştırmak ve esnek çalışma modellerini teşvik etmek, aile yükünü hafifletir.
Kampanyalarla toplumsal cinsiyet normlarını değiştirmek, kadınların katılımını artırır.
- Bürokratik reformlar: Vergi ve SGK yüklerini azaltmak, işlemleri dijitalleştirmek ve kamu desteklerini basitleştirmek şarttır.
Kadın İş Geliştirme Merkezleri gibi modeller, deprem bölgelerinde örnek olabilir.
- Eğitim ve mentörlük programları: KAGİDER, TOSYÖV ve TOBB gibi kuruluşlar, eğitim, mentörlük ve network etkinliklerini çoğaltmalıdır.
NİYEP gibi programlar, nitelikli işgücü yetiştirebilir.
- Politika ve uluslararası işbirliği: OECD ve Dünya Bankası önerileri doğrultusunda, istihdam engellerini kaldırmak ve yeşil dönüşümü entegre etmek faydalı olur.
Kadın kooperatiflerini güçlendirmek, yerel kalkınmayı destekler.
Bu önerilerin uygulanması, kadın girişimciliğini %20-25 oranlarına çıkarabilir ve ekonomik büyümeye katkı sağlar.
Türkiye’ye özgü kaldıraçlar
Mevzuat ve planlarla hizalama.
- Kalkınma Planı ve Kadının Güçlenmesi Stratejisi (2024–2028) kapsamındaki kadın girişimciliği hedeflerinin yıllık izleme panosu ile şeffaf raporlanması.
KOSGEB ve kamu desteklerinin sadeleştirilmesi.
Girişim desteklerinin 2024’te yenilenen yapılarına (İş Kurma Desteği) “kadın performans primi”, dijitalleşme ve ihracat bileşenleri eklenebilir.
KAGİDER, TOSYÖV gibi ilgili STK ve odaların saha deneyimi, deprem bölgesindeki kadın girişimciler için özel paketlerle genişletilmeli.
Sonuç
Türkiye’de kadın girişimciliği, %18,2’lik oranla ilerleme kaydetse de, finansal, toplumsal ve bürokratik engeller nedeniyle potansiyelinin altında kalmaktadır.
Çözüm önerileriyle –finansal destekler, eğitim programları ve reformlar– bu sorunlar aşılabilir. Kadınların güçlenmesi, sadece eşitlik değil, sürdürülebilir kalkınma için zorunludur.
Hükümet, sivil toplum ve özel sektörün iş birliğiyle, Türkiye kadın girişimciliğinde bölgesel lider olabilir.