Bundan tam 5 yıl önce Güney Afrika‘nın en büyük şehri Johannesburg‘da, BRICS zirvesindeydim. ABD’nin ateş yerine çevirmeye çalıştığı dünyanın eko-politik geleceğine dair ortak tavır arayışı vardı. Varılan nokta dünyanın huzuru için daha yoğun işbirliği ve kapsayıcı büyüme… Peki, gerçekleşti mi?
Yazarımız Zeynep Gürcanlı; Yedi Düvel adlı köşesinde bu zirveyi; “ABD öncülüğündeki tek kutuplu sistemin -deyim yerindeyse- tabutuna son çiviyi çakarken, siyasi anlamda belirsizliğe çare olmadı” diye değerlendiriyor. Görünen o ki Çin’in öncülüğünde Küresel Güney, iki kutuplu dünyayı kuruyor.
RCEP GELMİŞ BRİCS GELMİŞ NEYİMİZE…
Ekonomide kural koyuculuğun, Kuzey Atlantik’teki havzadan Pasifik havzasına doğru kaymakta olduğunu bizzat ABD’li düşünce kuruluşları söylüyor. AB, ABD, NATO, Dünya Bankası, IMF ve diğerleri… Aslında şimdi bunlara eşdeğer kurumlar üreten yeni bir oluşum var; RCEP…
Açılımı; Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık… Kısaca Türkçesi BKEO, İngilizcesi de Regional Comprehensive Economic Partnership yani RCEP. Asya-Pasifik bölgesinde 10 ASEAN ülkesi işin içinde… Ayrıca Avustralya, Çin, Japonya, Yeni Zelanda ve Güney Kore de konu odağında…
İKİ SORU İKİ CEVAP
Yeni oluşumların büyüklüğü nedir?
RCEP; 15 üye ülke olarak dünya nüfusu ve gelirinin üçte birine hükmediyor. Ayrıca kürenin en büyük ticaret bloku… BRICS, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika yanı sıra Arjantin, Mısır, İran, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Etiyopya’yı da kapsama alanına dâhil etmek sürecinde… Anlamı; dünya ekonomik güç (beraberinde siyasi güç) odağı, hızla Atlantik’ten Pasifik’e kayıyor.
Türkiye bu oluşumların neresinde?
Açıkçası biz olan biteni seyrediyoruz desek, fazlaca abartmış olmayız. 65 yıldır AB’nin eşiğinde bekletiliyoruz, NATO’nun üyesiyiz, Dünya Bankası, IMF ve daha nice Batı kurumlarıyla içiciliğimiz ile geldiğimiz yer ortada… Burada sorun, Pasifik Yüzyılı şekillenirken bizim kendi dünyamızda “Türkiye Yüzyılı” söylemiyle yetinmemiz… Hiçbir üniversite bu güç kaymasını incelemiyor, aldırmıyor, merak etmiyor. Çin dahi bizi, biri Pekin diğeri Şangay’daki bağımsız dev enstitülerle inceliyor, bizde tık yok.
NOT
BRICS NE KADAR BÜYÜK BİR GÜÇ?
Önce bu grubun ulusal gelirlerine göz atalım; Brezilya 2,08 trilyon $, Rusya 2,06 trilyon $, Hindistan 3,74 trilyon $, Çin 19,37 trilyon $, Güney Afrika 399 milyar $, Arjantin 641 milyar $, Mısır 387 milyar $, İran 367 milyar $, Birleşik Arap Emirlikleri 499 milyar $, Suudi Arabistan 1,06 trilyon $, Etiyopya 156 milyar$ ve toplamda; 30,76 trilyon $…
Bunun anlamı küresel ekonominin %30’unu teşkil etmeleri… Dünya nüfusunun %46’sı, petrol kaynaklarının %40’ı, üretiminin %45’i, karasal yüzölçümün %32’si, altın rezervlerinin %20’si, üretiminin %32’si, doğrudan yabancı yatırımın %30’u, yabancı rezervlerin %40’ı, ihracatın %23’ü, Asker sayısının %34’ü, doğalgazın %35’i, mısır üretiminin %40’ı, Demir üretiminin %45’i, taşıt üretiminin %46’sı, say say bitmez.
Yine de devam edelim; Titanyum %48, buğday %52, şeker %53, pirinç %60, pamuk %60, kömür %65, tarımsal işgücü %65, çimento %68, çelik üretimi %69 ve Apple %72.
Şimdi soruma geçiyorum. Böylesi bir dünya şekillenirken Türkiye, iki dünya arasında nerede? Arada derede mi? Araf’ta mı? Yoksa olan biteni bizi hiç mi ilgilendirmiyor? Biz KKM’yi konuşurken olan bitenleri hatırlatayım dedim.